“Ülkemizi seviyor muyuz?” sorusuna eminim herkes “evet” yanıtını verecektir.
Pratikteki birçok örneğin bizlerin Kıbrıs adasını sevdiğimiz şeklindeki yanıtla çelişmekte olduğunu düşünüyorum.
Nasıl bi...
“Ülkemizi seviyor muyuz?” sorusuna eminim herkes “evet” yanıtını verecektir.
Pratikteki birçok örneğin bizlerin Kıbrıs adasını sevdiğimiz şeklindeki yanıtla çelişmekte olduğunu düşünüyorum.
Nasıl bir Kıbrıs’ta yaşamak istersiniz sorusuna politik açıdan bugünlerde iki yanıt verilmektedir. Birleşik bir Kıbrıs ya da iki devletli bir Kıbrıs. Bu iki çözümden herhangi biri olsa, hatta mevcut statüko devam etse de değişmeyecek tek bir gerçek var. O da yaşadığımız coğrafya değişmeyecek.
Bugün ayak bastığımız ve ülkemiz diye kabul ettiğimiz bu toprakların doğasına, çevresine sahip çıkmamamız aslında kendimizi de sevmediğimizi göstermektedir.
Başlıkta yer alan iki örnek üzerinden geldiğimiz hali ortaya koyduğumuzda bırakın siyasi makamlardakileri, sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar olarak bizler de yeterli baskı unsuru oluşturmadığımız için sahip çıkılmayan değerlerimiz yok oluşa sürükleniyor.
Hafta sonu Akdeniz bölgesindeki çam ormanlarında ağaçları sarmalayan çam kese böceği yuvalarını minik parmaklarıyla gösteren çocukların “geleceğimiz elden gidiyor” şeklinde dillerinden dökülen feryadı kapsayan videoyu izlediğimde içim burkulmuştu.
Yıllarca uğruna mücadele verilen, belki de binlerce çam ağacını yok eden çam kese böceğinin yeniden hortlaması mücadeleyi bırakmış olmamızdan kaynaklanmaktadır.
Mücadele neden bırakıldı? Şişirilen devlet bütçesi içinde bu mücadele için yapılması gereken harcamanın çok görülmesinden dolayı.
Mersinlik ormanında kaybettiğimiz ağaçlar için gözyaşı dökmüş, aylarca feryat etmiştik. Ama çam kese böceğinin çamları içten içe kurutmasına aynı refleksi gösteremiyoruz.
Diğer taraftan adamızın her köşesinde yer alan ve yaz aylarında serinletici meyvelerimizden olan babutsanın soyunu tüketmek üzereyiz. KKTC sınırlarındaki babutsaların yarıdan fazlasının kuruduğunu ne kadarımız umursuyor?
Maraş’ta 4 yıl önce başlayan bir hastalık önce o bölgedeki babutsaları iskelete dönüştürdü. Sonra da Mağusa bölgesindeki babutsaları yok ederek batıya doğru ilerleyen hastalıkla ilgili devamlılığı olan etkin bir mücadele maalesef olmadı.
Benim de Yıldırım’daki bahçeme ektiğim, boyumu aşan iki babutsayı meyvelerini yiyemeden kaybettim. Babutsanın merkezi Serdarlı’da bahçeleri görseniz gözleriniz yaşarır.
Her Daim Dostlar’ın çam kese böceğinin ortaya çıktığı dönemde farkındalık yaratmak için verdiği çabanın tanığı olduğumdan anımsıyorum. O dönemde devlet idaresinin dikkatini çekmekte yaşanan sıkıntı, maddi imkansızlıkla bağlantılıydı.
Bakanlığın bütçesinde mücadele edilmesi için ilaç alacak paranın bulunmamasından dolayı sorun felakete dönüşene kadar görmezlikten gelinmişti. Babutsa ile mücadelede de aynı tablo yaşanıyor.
Görülüyor ki, doğamız ve kültürel değerlerimizi korumak, mevcut yönetim yapılarında bütçelerde yer bulacak kadar önemli görülmemektedir.
Ekonomik darboğazda olduğumuz bu dönemde bile hiçbir gerekçe ülkemizin doğal yapısının yok olmasına seyirci kalmamıza mazeret olarak kabul edilmemelidir. Doğamıza sahip çıkmak, geleceğimize sahip çıkmaktır, ülkemizi sevmektir, kendimize verdiğimiz değerin göstergesidir.