Türkiye ile bugüne kadar kapsamında “ekonomi” yazan kaç iş birliği protokolü ya da ikili müzakereler sonunda “plan programlar” yapıldı bilmiyorum ama bir sonuncusunu da geçen gün idrak ettik. BU ke...

Türkiye ile bugüne kadar kapsamında “ekonomi” yazan kaç iş birliği protokolü ya da ikili müzakereler sonunda “plan programlar” yapıldı bilmiyorum ama bir sonuncusunu da geçen gün idrak ettik. BU kez imzaları birlikte atanlar TC-KKTC Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanlıklarının Bakanları oldu. TC’den Sn. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ile KKTC’den Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. Hasan Taçoy arasında gerçekleşti. Ardından da bir basın toplantısı yapıldı. Sn. Taçoy konuşmasında amacı vurgularken şöyle dedi: “TEMEL hedeflerimiz özel ilişkilere sahip iki ülkenin unsurlarının çalışma yaşamlarının çağdaş bir düzende devam etmesi ve çalışma yaşamlarını sonlandırdıklarında rahat ve refah içerisinde hayatlarını devam ettirebilmelidir…” TC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sn. Vedat Bilgin ise Türkiye ile KKTC’nin çalışma hayatına yönelik sorunlarını birlikte ele almaları için bu anlaşmaya vardıklarını belirtti… KISACA her zamanki gibi bu kez de “ne güzel bir ikili anlaşma” dedim ama aradan yarım asır geçtiği halde hâlâ TC-KKTC ya da sadece KKTC’ye dönük böylesi “kalkınma protokollerine” karşın iki yakamızın bir yere gelemediğini bırakın görmeyi; bir yurttaş olarak “yaşamak zorunda” kalmak mağduriyetinde, doğrusu çok da önemseyemiyorum. DAHA başlamadan sonu belli olduğu için izlemenin tadı tuzu olmayan heyecansız ve meraksız bir film gibi anlaşmalar işte. *** SADECE BİR NOKTA AMA: Bu kez imzalanan protokol öncesinde basına yapılan ortak açıklamada doğal olarak “adadaki TC’liler” ibaresi de telaffuz edildi. Bu kesimin rehabilitesi de gündeme geldi ve KKTC’deki çalışmalarla yatırım faaliyetlerinde daha çok ve etkinliğince yer almalarına yönelik desteklerden bahsedildi.                                                                                            *** DERKEN aklıma bir süre önce Derinya’da inşa edilecek “sosyal konutlar” haberi etrafında TC-KKTC ilişkilerine yönelik tartışmalar geldi. Ki söz konusu “protokole” ilişkin haberleri de takip ederken bu “nüfusun mağduriyetleri” yanı sıra, yeni değil ama “ikinci sınıf yurttaşlar” muamelelerine maruz kaldıkları iddiaları, bazı “ayrı gayrı”  çağrışımları yarattığıyla  da geldi aklıma. GERÇEKTEN öyle mi? Ve gerçekten Ankara bu nedenle olmalı “Güneye yaslanan, hâlâ Güney’le federal sistem arayışında olan kesimlere karşı kendi içinden çıkmış KKTC’deki tabasını güçlendirmek amacında mı böylesi kararları ortak anlaşmalara kaydettirmektedir… *** BİLEMİYORUM ama siyasi çözümsüzlük uzadıkça ve bu “çözümsüzlük” Güney’in AB üyesi  olmasına karşılık Kuzey’deki Türk halkını kendi sınırlarının esiri durumuna sokmuş, bu nedenle AB ve dünyaya kapalı varlığı sadece TC’nin himmeti oranında varlık olabiliyorken sadece siyasi yönden değil, sosyoekonomik yönden de  kafa karışıklıkları yaratırken, KKTC organizmasının bozulması da devam edecektir.. *** (KISACA TAKILDIĞIM: PİRE ISIRDI ÇIK YUKARI) Nedir? Cevap: “Pahalılık arttıkça maaşlara zam” eğer süreç yukarılara uzanan merdiven, maaşlar da basamakları olsaydı çoktan aya ulaştıydık. ÜSTELİK ve zannederim diyerek yazayım: Dünyada hiçbir ülke artan paha karşısında maaşlara şipşak zam yaparak denge yaratacak beceri ve olanağa sahip olamazken biz sahibi olduk. Eee, hani da battıydık! Yat kalk Allah ekonomiden söz ediyoruz ama maşallah sanki Allah tarafından hibe edilmiş, pahaya bir kuruş paha ulansa anında ceplere hatta iki kuruş artı girişle yansımakta. Yani ne?  “Grak dedikçe su gruk dedikçe et”. Üstelik bir de ekonomik zafiyetlerden söz ediyoruz. Vallahi aynı zamanda “tuhaf” bir toplumuz da. *** VE BM’LER GÖREV SÜRESİNİ UZATTI: Hem de öyle altı ay falan değil, bir yıl daha. Yapılan açıklama ise “kötümser!” Tüm çabalara karşın adada iki toplum arasında çözüm sağlanmasına yönelik bir umudun olmadığı satır aralarına sıkıştırılıyor. ÖTE yandan artık açık seçik görüldüğünce TC-Yunanistan geriliminden kaynaklı olması gereken olumsuz etkilerin, iki toplum ilişkilerini de olumsuz etkilemeye devam edeceğini sezinlettiriyor! Kısaca artık Kıbrıs’ın “yerli topluluğu haline gelen BM’ler askerleri bir yıl daha bizimle birlikte olacaklar. Gözleri aydın olsun her şeye karşın ada iyi tatil yeridir.