BMGK sayesinde AB’nin de desteğinde işgaldeki Kıbrıs Cumhuriyetinin! başkanı Bay Hristodulidis de, geçmiş başkanlar gibi sakız gibi çiğner Kıbrıs yeniden birleşmeli diyerek çözüme güya büyük çaba harcadığını dünyaya göstermek ister. Ya birleşik olduğumuz 3 yılda neredeyse çatlayacaklardı nasıl edip de bozsunlar Cumhuriyet ortaklığımızı. Cumhuriyetin daha ilk gününden gösterdiler ortaklığımızı  sindiremediklerini. CB Makarios ilk konuşmasında Anlaşmalar ENOSİS’e sıçrama tahtasıdır demişti. Tabii esas niyetleri Türkleri sadece ortaklıktan atma değildi, tamamen saf dışı bırakıp ortadan kaldırmaktı. Bu nedenle Türkleri yok etmek için AKRİTAS İMHA Planı yanı sıra 22 Tabur milis gücü de  hazırladılar. Bölünmeye karşı çıkmaları esasta Kuzey-Güney, Türk-Rum ayrımınadır, garantör Türkiye’nin Kıbrıslı Türkleri top yekün katliamdan kurtarmasınadır, yoksa Türkleri kara kaşına kara gözüne çok sevdikleri için birleşmeye can attıklarından değil. Adada sadece Rumların kalması sonrasında megalo idea ENOSİS’in kolayca gerçekleşmesidir amaç.

          Daima olduğu gibi Rumlar tek ayak üstünde yeniden birleşme derler başka bir şey demezler. Eeee neden durup dururken saldırdınız, yapmadığınızı da bırakmadınız bize be gumbarolar? Birleşme derken istedikleri Kuzey Kıbrıs’tır, tüm adanın tek egemeni olmaktır, Türklerle birleşme değil. Ya Türkler ne olacak?? işte güya iki kesimli iki toplumlu, kağıt üzerinde sadece. Ya Egemen kim olacak? Tabii ki Rumlar. Peki Türkler? Ancak yama, Kıbrıslılar olarak, bir süreliğine. Egemenlikten zırnık vermezler, alıştılar 61 yıldır yalnız başlarına tam egemen, ancak 50 yıldır Kuzey Kıbrıs hariç, sadece Güney Kıbrıs’ın egemeni. Birleşmekten kast ettikleri Kuzeyi kapmaktır.  

         Ayrılmaya bölünmeye sebep olan Rumlar, AKRİTAS, İFESTOS adlı Türkleri imha Planlarını hazırlayan Rumlar, adada 11 yılda bütün saldırıları yapanlar Rum-Yunan, 21 Aralık 1963’te Türklere saldırıp devletten kovarak Ortak Cumhuriyete ilk darbeyi yapan bunlar, 15 Temmuz 1974’te Cumhuriyete! ve CB Makarios’a ikinci büyük darbeyi yapan, sarayı tanklarla toplarla bombalayan Yunan Cunta askerleriyle EOKA terör örgütü gene bunlar. Kıbrıs resmen 1975’te Viyana’da BM katılımıyla iki toplumun ve garantörlerin anlaşması neticesinde bölünmüştür Kuzey-Güney diye  bay Hristodulidis, unutma. Bölünme meşrudur.

          Birleşme ve  çözüm için ortaya konan fırsatları, BM’nin Referandum dahil hazırladığı çözüm planlarını da reddeden gene Rumlar.  Öyle anlaşılıyor ki 61 yılda fena alıştılar o koltuğa, ama bilinsin ki yarısı Türklerin hakkı olan koltukta oturuyorlar. Bu, çıkarcı adaletsiz BMGK beşlisinin Mart 1964’te geçici,  eğreti ve hukuka aykırı Rumlara verdiği hediyedir. Bu yüzdendir ki bu kararla verilen hediye uzatmalarla sürekli yenilenir. O yüzden Tüm Kıbrıs’ı hem Cumhuriyeti kendilerinin zannedip orda burda ahkam keserler. Cumhuriyeti nereye kadar işgalde tutacaklar, BMGK hukuk dışı 186 kararı gadimici değildir, zaten beşlinin de miadı çoktan dolmuştur, itibarları ise yerlerde sürünmektedir,  hiçbir şeyleri kalmamıştır, bizdeki CTP ve diğer güya Federalciler dışında. O yüzden bizdeki işbirlikçilerden Rumların da dış güçlerin da umutları çoktur. 

         Bizde bazı çevreler geçmişten ders çıkarmamış, üç yıllık birliktelikten sonra başımıza neler geldiğini, bizi çökertmek yok etmek için ortağımızın neler yaptığını, işgalindeki Cumhuriyeti paylaşmamak için, üzerine çöreklendiği haklarımızı tepe tepe kullanmak için, BM’nin haksızca verdiği yıkılmış Cumhuriyetin sahipliğini sürdürmek için, yarım asırlık Federasyon görüşmelerinde uzlaşmazlığı ispatlı olduğu halde hala Federasyon peşinde zamana oynamayı sürdürmekte.

         Aralık 1963 yılından beri işgalindeki hukuken ölü olan Cumhuriyetin varlığını savunan BMGK 5’leriyle, göbekten bağlı ganayaklı ülkelerin hukuk dışı oldubitti 186 sayılı siyasi kararına mecburen uymaları, saldırgan Rumların bu bahşişi ceplerine indirmeleri dolayısıyla Kıbrıs sorununda haklı oldukları ayaklarına yatarak KKTC-Türkiye’yi her platformda şikayet etmeyi de sürdürürler, çabuk hırsız ev sahibini bastırır misali.

         Kıbrıs sorununda Rum-Yunan’ın tamamen haksız ve sorumlu oldukları gerçeği ortadadır.  Türklere yapılan haksızlıklara, ortaklık Cumhuriyetinin Rumların saldırılarıyla yıkılmasına, Yunan’la birlikte 2 kez Cumhuriyete darbe yapılmasına, ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetinin’ ilanına, Yunanistan’ın bir parçası görünümünde olan ve Yunan bayraklarıyla donatılan Güneyde, partilerin, Meclisin, Ulusal Konseyin ENOSİS kararlarına, okullarında okutulup kiliselerde pekiştirilmesine, Rum-Yunan’ın Türkiye’nin adadan gitmesini, garantilerin kalkmasını istemelerine içimizdeki sözde Federalcilerden tepki koymak bir yana, tam tersi Rum-Yunan’dan daha fazla isterler. İnsanlık dışı ambargonun-izolasyonun, haksız cezaların yaşadığımız ekonomik krizlerin sebebi olduğuna da tepkileri olmadı. Aksine Türkiye’yi çözümsüzlüğe sebep olmakla suçlarlar. Sanki Rumlar ENOSİS’ten vaz geçtiğini açıkladılar hem azınlık dışında önümüze eşitliği, çözümü-barışı yığdılar da Türkiye engeller?

        Birleşmek için yanıp tutuşan sadece Rumlar değil, maalesef gözü kapalı inadına içimizden de yanıp tutuşanlar vardır. Birlikte ortak eylem yaparlar, Güneye geçip Türkiye karşıtı eylemlere katılırlar. Güneyde Yunan fink atarken, Emperyallerin uçak ve savaş gemileri limanlarda, denizlerde tur atarken ve gelecekte de turlar atacaklarken ve adada çöreklenmelerinin kalıcılığı şüphesizken, Türkiye’ye karşı hala Bu Memleket Bizim pankartı taşıyanlar, düş yakamızdan işgalci-istilacı defol, ne seni ne paranı ne memurunu isteriz diyenler, Türkiye Garantisine karşı çıkanların amacı, dışa  karşı güya Türkiye’nin Kıbrıs’ta istenmediğini göstermektir. Yunan elçisinin ‘Türk Askeri tamamen çekilmeden ve Garantiler kalkmadan adada çözüm olmaz’ deyişine paralel. 3 aylığına diye üzerinden 728 ay geçmesine rağmen 186 yargısız infaz kararına, sözde KC’nin varlığına, Rumların meşru devlet olduğuna itiraz etmezler. Çözüm planlarını kimlerin reddettiğini, ‘bize azınlık’ teklif edenleri unutmuşlar. Toplu katliamdan son anda Türkiye’nin kurtarmasını da.

          Halbuki, Yunan makamları Kıbrıs konusunda en son söz söyleyecek kişilerdir, ENOSİS için adada çatışmaları başlatıp adayı kana bulayanlar, Cumhuriyeti yıkanlar olarak. 3 yıl kadar önce sözde Maraş Belediye Başkanı bay Guterres’e mektup gönderdi, Tüm Kıbrıslı Rumlarla Tüm Kıbrıslı Türklerin hem Ermeni-Latin-Maronitlerin taksim ve iki devletli çözüme karşı olduklarını ve BM’nin benimsediği Kıbrıs’ın yeniden birleşmesinden yana olduklarını savundu. İşte, Kıbrıs’lı Türkler derken içteki belli kesimi kastediyor. Ne yazık ki içimizden de bu içerikte mektuplar ve yüz yüze de bu safsatalar dış güçlere iletilmiştir.

           Rumlar, Kıbrıs’ın bu duruma gelmesinde kendileriyle Yunan’ın sebep olduğunu örtmeye çalışıyorlar. Gerçekleri inkar eden  Rumların tezlerine paralel hareket eden malum çevrelere, üç yıllık sadece yönetimde birleşik olduğumuz  süreçte hangi güzel günün hatırına yeniden birleşmeye can atarlar acaba? Sonu felaket olan mayınlı yolda inatla yürümeleri, Türk halkını da beraberlerinde götürmek istemeleri olacak şey değil. Her iki taraf açısından gerçekten adada Barış içinde Adil ve kalıcı çözüm, Türklerin tek yumruk olarak iki eşit egemen devletle Türkiye’nin Garantörlüğüyle mümkündür. Aksi, adada yeniden çatışmaların fitilinin çekilmesi demektir. BM-AB’nin adada barışı düzeni sağlaması mümkün değildir. İkinci EOKA-Yunan darbesinde her şey açığa çıktı, yaşadık gördük, adada barışı asayişi Türkiye’nin sağladığını da. Avrupa da, BM de sadece sustu ve seyretti, CB Makarios’un ağlayarak yalvardığını, acilen müdahale çağrısına kıllarını bile kıpırdatmadıklarını da  gördük, dünya da.

         Eşit egemenlik yoksa birleşmek yeniden savaştır, hele Garantiler kalkarsa. Tek egemen kim olacak? Barış, Eşitlik-Egemenlik-Garantiyle mümkündür. Rumlardan oluşan bir devlet kayıtlarda yoktur, Güneydeki yönetim Helen yönetimidir. Biz Devlet kurduk Referandum yaptık, onlar yıktıkları Cumhuriyetin koltuğunun yarısı üzerinde oturuyorlar yarım taraflarıyla. Hukuk dışı empoze geçici 186   ile idare ederler, pamuk ipliğine bağlıdır, egemenliği de. Uzatmalar  nereye kadar?

         Biz kendi aramızda 50 Vekil Meclis Başkanını seçemeyiz, anlaşamayız, didişir dururuz, Meclisi neredeyse kapatma noktasına getiririz, gören da zannedecek kanlı bıçaklıyız, okullarda dairelerde yollarda sokaklarda bir huzursuzluk, bir hoşnutsuzluk, şikayetler eylemler, söylemler ve de grevler alabildiğine sürerken, bir birimizin kuyusunu kazmaktan haz alırken, fitne fesat başını almış giderken,  hiç düşündük mü Rumlarla birleştiğimizde nelerle karşılaşacağımız çok bilinmeyen değilken, 50 yılda 50 kat fazla kinlenmiş olarak iç içe bir arada nasıl yaşayacağımızı, geriye dönüşün olamayacağını da hesaplayarak, en önemlisi Türkiyesiz Garantisiz, hem geçmişte ve halen bize yapılanları da hesaba  katarak?

          Hıyanetin bile hoş görüldüğü ülkemizdeki Demokrasinin dünyanın hiçbir yerinde olmadığını  dikkate alırsak ve bir çoğumuz da bunu hak sayarsak ileride tersiyle karşılaştığımızda ne yapacağız acaba? Bunca küfür, hakaret, nifak, bozgunculuk, nankörlüğe alışmışken nasıl vaz geçeceğiz? Kim çekecek nazımızı bellersiniz. Ve bu hıyanet şebekesi sonuçta galip gelirse bilelim ki bu Kıbrıs ondan öte Türklere dardır. Devam edelim Devlete hem Anavatan düşmanlığına da o zaman anlarız dünyanın kaç bucak olduğunu hem dış destekçilerin ne mal olduğunu. Gazze örneğinden bile ders almamışsak.

         Yunan, ABD, İngiltere, Fransa, İsrail, AB ülkeleri vd tümü olanca güçleriyle ve insanlarıyla adaya yığılmışken, biz Türkiye’siz bir avuç Türk bunların arasında nasıl eriyeceğimizi yahut nasıl yaşayacağımızı hiç hesapladık mı? Onlarca ülke ile ve hepsinde de Yunanistan’ın olduğu gerek savunma gerekse ekonomik ve başka açıdan yapılan onlarca anlaşmayı ki bu anlaşmalar mutlak surette Türkiye dolayısıyla bizim aleyhimize oldukları şüphesiz iken bunları da karşımızda bulacağımızı  hesapladık mı? Haklı biziz, vaatlere baskılara kanmayalım, haklılığımızı tek yumruk olarak savunalım. Bakınız, Rumlar Kıbrıs sorunu 20 Temmuz 1974’te başladı yalanını her yerde satıyorlar, sadece bu aklımızı başımıza getirmeye yeterlidir. Birleşirsek, bu kurtuluş günümüzü burnumuzdan getirecekler.  Kimlerle birleşeceğimizi iyi belleyelim. Grivas, Markos Dragos, Aksentiyu, Garavolis vd terörist EOKA’cıların anma törenleri hep olacaktır, 20 Temmuz protestoları da haaa, ona göre. Eeee biz?