Başta gençler olmak üzere çok sayıda insanımız ülkeyi terk ediyor…
Yurt dışında eğitim gören gençler ülkeye dönmüyor, ülkedeki gençler kaçmanın yollarını arıyor.
Aileler çocuklarına Güney Kıbrıs’tan iş bulmaya çalışıyor ki yurt dışına göç etmesin…
İngiltere’den, Avustralya’dan Kıbrıs’a kesin dönüş yapan insanlarımız, buralarda tutunamıyor, oralara geri dönüyor…
Gurbet ellerden gelen insanımız, kendi ülkesinde yabancılık hissediyor.
Gurbetten gelip de daha bir kendini gurbetteymiş gibi hissetmenin acayipliğini yaşıyorlar.
Aslında bakarsanız, gurbetten gelmemiş burada doğmuş büyümüş, hiç ülkeden çıkmamış olanlar bile ülkesinde kendini yabancı hissetmeye başladı…
Ülkeyi yaşanmaz hale getirdiler ama bize tozpembe bir tablo çiziyorlar.
Birkaç gün önce Halkın Sesi gazetesinin manşetinde “Hoşça kal Kıbrıs” başlıklı çok dokunaklı bir haber vardı.
Ülkeye İngiltere’den kesin dönüş yapmış ama buralarda tutunamamış, geri dönmüş bir ailenin yürek burkan öyküsü…
İngiltere’de 18 yıl yaşadıktan sonra beş yıl önce KKTC’ye kesin dönüş yapmışlar.
Gurbette değil, artık kendi ülkelerindeydiler…
Kendi ülkelerinde daha mutlu, daha huzurlu olacaklarını düşünmüşler ama öyle olmamış…
İki çocuklu Nayle Talan ve Cengiz Nevzat çifti, Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan birçok sıkıntı nedeniyle çareyi yeniden İngiltere’ye göç etmekte bulmuş…
Kaçma planıyla birlikte her şeylerini satmışlar, geri dönerken Nayle Taylan, 80 yaşındaki annesini de almış yanına.
Ülkeyi terk eden Nayle Talan’ın Kıbrıs’a veda paylaşımı, ülkenin acı gerçeğini bir kez daha ortaya koydu.
Nayle Taylan’ın “Düzensizliğine düzen diyemedim. Sistemsizliği sistem saymalarına alışamadım. Tanıdık, torpil ve yandaşçılıkla bir yerlere getirilmiş iş bilmezlerini kaldıramadım. Yollarının güvensizliğini, elektriksizliğini, kontrolsüz nüfusunu…” diye devam eden paylaşımı aslında sorunu özetliyordu.
Düzensizliğin düzen, sistemsizliğin sistem olarak kabul edildiği bir ülkede yaşamak kolay mı?
Özellikle düzen ülkelerinden Kıbrıs’a gelenler, buradaki düzensizliğe ve sistemsizliğe alışamıyor, çıldıracak gibi oluyor.
Adaletin, fırsat eşitliğinin, liyakatin olmadığı, torpilin, partizanlığın, yandaşı desteklemenin hâkim olduğu ve iş bilmezlerin önemli noktaları tuttuğu bir ülkeden ne bekleyebilirsiniz ki?
Yollarının güvensizliği, elektrik kesintileri, ülkeyi kaosa sokan kontrolsüz nüfus canına tak etmiş insanların.
45 yaşındaki Nayle Talan, çocuk psikoloğu, pedagoji eğitimli İngilizce öğretmeni olarak özel bir eğitim kurumunda görev yapıyordu… Eşi, 51 yaşındaki Cengiz Nevzat ise inşaat sektöründe çalışıyordu.
10 ve 12 yaşlarında iki kız çocukları olan çift, 5 yılda KKTC’de yaşadıkları birçok sorun, düzensizlik ve sistemsizliğe daha fazla dayanamamış…Haksız mı bu insanlar? Şartlar gerçekten de dayanılacak gibi değil…
2004 Annan Planı referandumundan sonra da yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türklere ülkeye dönme çağrısı yapılmış, birçok insanımız kesin dönüş yapmış ama burasının sistemsizliğine dayanamayarak yeniden geldikleri yere dönmüştü.
Birçoğu, biriktirdiği parasını, malını da kaybetmiş, perişanlık yaşamış, geldiğine geleceğine bin pişman olmuştu. Hem de o zamanlar şartlar bu kadar kötü değilken bile.
Şimdi durum çok daha kötü, ülkede hiçbir tutar tarafımız kalmadı.
Düzensizlik, sistemsizlik, partizanlık, yolsuzluk, adaletsizlik, halka alışık olmadığı, hayatını zorlaştıran ve onu değiştirmeye çalışan dayatmalar, korkutma, sindirme politikaları…
Ülkede eğitim, eğitim olmaktan çıktı, bir karmaşaya dönüştü…
Sağlık zaten hiç kaostan çıkmadı, kamu sağlık hizmetlerindeki yetersizlik ve sorunlar yetmezmiş gibi şimdi de “sahte reçete” meselesi ile bazı serbest hekimler ve eczacılar yolsuzlukla suçlanıyor.
Devlet kurumları bir bir batırılıyor, devlet daireleri zaten verimsizlikte zirve yaptı.
Pahalılık aldı başını gidiyor, hayatı ucuzlatacak hiçbir tedbir yok.
Ülkeyi yönetenler, insan yaşamını kolaylaştıracak hiçbir önlem almıyor.
İnsanların gözünün içine baka baka partizanca istihdamlar yapılıyor, devlet kadrolarında çalışırken yolsuzluk yapıp 5 yıl hapis yatan kişiye de, Polis Genel Müdürü’nün çocuğunu da, EL-SEN Başkanının oğlunu da, KIB-TEK Yönetim Kurulu üyelerinin yakınlarını da hiç çekinmeden KIB-TEK’e partizanca istihdam ediyorlar.
Daha önce mahkemeye taşınan partizanca istihdamların davaları yıllar geçiyor, bir türlü sonuçlanmıyor.
Devlet kadrolarında yolsuzluk yapan kişiler görevden el çektiriyor ama davaları geç görüldüğü için yasa gereği belli bir süre sonra maaşını bir tamam almaya başlıyor. Yolsuzluk yaparken yakalanmak kişiye ceza değil ödül oluyor.
Davasının görüşülmesini beklerken gitmediği işten maaşını alıyor ve başka işte çalışıyor. Yıllar geçiyor davalar görüşülmüyor, yapanın yanına kalıyor.
Tüm bunlara katlanmak, bunları hazmetmek kolay değil, “Lanet olsun” deyip insanlar ülkeyi terk ediyor.
Ülkede yabancı nüfusu kontrolsüzce artarken, bunun sıkıntıları yaşanırken, kendi insanımız göç ediyor.
İnsanlarımız göç ederken yöneticilerin hiç umuru olmuyor, onlar hayatından memnun, düzensizliğin, sistemsizliğin kralları neden rahatsız olsun ki, onlar bu düzenden besleniyor, halkını ve ülkesini zerre düşünmeden.