Bu ülkede neden sürekli olarak devlet çalışanları için “hayat pahalılığı ödeneği”, özel sektör için “asgari ücret artışı” konuşulduğu soruluyor.
Başka ülkelerde bu konuların bu kadar çok konuşulmadığı söyleniyor.
Bütün ülkeleri durup bir bir araştırdılar mı acaba? Hiç sanmıyorum, en ezbere sözdür, “Dünyanın hiçbir yerinde bunun benzeri yok” sözü.
Emekçinin alacağı maaş dünyanın her yerinde konuşulur, emek mücadelesi evrenseldir.
Eğer bazı çağdaş ülkelerde “maaş” konusunun bizdeki kadar konuşulmadığı söyleniyorsa doğrudur, çünkü oralarda bir sistem vardır…
Peki ülkemizde neden bu kadar çok “hayat pahalılığı ödeneği” ve “asgari ücret artışı” konuşuluyor?
Neden acaba? Hayatın çok pahalı olmasından olmasın sakın ha?
Fiyatların sürekli yükselmesinden, her şeyin ateş pahası olmasından kaynaklamış olamaz mı?
Her şeyin dövize bağlı olması ve dövizin de sürekli yükselmesi nedeniyle hemen her şeyin fiyatının neredeyse günlük değişmesi, yükselmesi insanları perişan etmiyor mu?
Hükümet edenlerin ekonomik krizlerde tedbir alamamasının, hayatı ucuzlatacak çareler üretememesinin rolü yok mu?
Geçinemez hale gelen, zorluklar yaşayan, hayat kalitesi geriye giden insanlar tabii ki gözünü “hayat pahalılığı ödeneği” ile “asgari ücret atışına” diker. Haksız mı ki?
Keşke hükümet edenler hayatı ucuzlatabilse de “hayat pahalılığı ödeneği” ile “asgari ücret artışına” gerek olmasa…
Gerçi bu artışlar da yaraya merhem olamıyor. Özellikle de asgari ücret, emekçiyi memnun edemiyor.
Asgari ücrete bağlı birçok şeyin fiyatı artarken, asgari ücreti alan mutlu olamıyor.
Asgari Ücret Komisyonu’ndaki işveren temsilcisi, asgari ücretin sürekli konuşulmasının piyasalardaki fiyat dengelerini altüst ettiğini iddia ediyor.
Ne yapsın asgari ücretli emekçi, geçinemediğini, masraflarını karşılayamadığını, zorluklar yaşadığını gizlesin mi?
Hükümet edenler tedbir alamıyor, emekçiyi kaderiyle baş başa bırakıyor.
Bazı şirketlerin, kimi esnafın asgari ücret artışında personelini ödemekte zorlandığı gerçektir ama bunun suçlusu emekçi değildir.
Hayatın ucuzlatılmasını sağlayamayan, gerekli tedbirleri alamayan hükümetin, hiç olmazsa ödeme güçlüğü çeken şirketlere katkılar yapması, örneğin prim desteğini artırması gerekmektedir.
Öte yandan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işveren tarafını temsil eden kişinin daha sorumlu davranması, konuşmalarına dikkat etmesi gerekmektedir.
Metin Arhun’un, “Ülkede işsizlik ve açlık yoktur. Ülke insanı gayet rahat ve sıkıntısız yaşıyor" demesi, "Ücretinden memnun olmayan Kıbrıslı Türkler ülkeden ayrılarak, Avrupa’ya gidip çalışsın” diye konuşması hiç şık olmadı.
Çok talihsiz, gereksiz konuşmalaradır bunlar… Gerçeği de yansıtmayan böyle antipatik sözler huzursuzluğa neden olur, emekçi ile işvereni birbirine düşman eder.
Sayın Arhun, nasıl bir dünyada yaşıyor, kimleri görüyor da bize tozpembe bir tablo çizmeye çalışıyor?
Ülkede işsizlik de vardır açlık da… Kim demiş ülke insanı rahattır, kim demiş sıkıntısız yaşıyor?
Tüm bu sıkıntılar var, hem de tahmin ettiğinizden çok… İnsanların içine karışmazsanız tabii ki göremezsiniz. Görmek istemiyor da olabilirsiniz ama siz göremiyorsunuz diye işsizlik ve açlık yoktur ve ülke insanı gayet rahat ve sıkıntısız mıdır? Hiç de değil.
Metin Arhun, “Ücretinden memnun olmayan Kıbrıslı Türkler ülkeden ayrılarak, Avrupa’ya gidip çalışsın” diyor. Vay vay vay, bunu size mi soracaklardı?
Birçok aile çocuklarının ülkeye dönmesini beklerken, işveren kesimi halkını yurt dışına gitmeye mi davet ediyor? Gerçekten olacak iş değil.
Zaten kaçıyor, gidiyor gençlerimiz, zaten göç var, zaten insanımız Güney Kıbrıs’ta iş arıyor…
Daha ne kadar olmasını bekliyorsunuz ki?
Ancak da asgari ücret belirleneceğinde ortaya çıkıyor, antipatik şeyler söylüyorsunuz.
İşveren tarafı olarak, özel sektör emekçilerinin yaşadığı hak ihlallerine de bakabilseniz keşke.
Hak ihlalleri sürdükçe insanlar genelleme yapmaktadır, tüm işverenlere öfke duymaktadır.
Keşke bunların düzelmesine katkı koyabilseniz. Öyle çıkıp da boş konuşarak, insanların cepheleşmesine yol açmak marifet değildir.