Bir gazeteci arkadaşım, “Bak, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar Kıbrıs’ta, kuzey ve güneyde her iki liderle görüşüyor ama kalbimizde tek tık yok, heyecan duymuyoruz, umurumuzda bile değil” dedi.

   Bazı okurumuz da Maria Angela Holguin Cuellar’ın Kıbrıs’taki temaslarına fazla ilgi göstermediğimizden yakındı.

   Gazeteci arkadaşım da haklı, okurlarımız da…

   Gerçekten de BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın Kıbrıs’ta oluşu bizi heyecanlandırmıyor.

   Evet, Cuellar’ın temaslarının haberlerini sıradan haberler gibi kullanıyoruz, fazla anlam yüklemiyoruz.

   Çünkü çok bir anlamı yok gerçekten, boşuna zaman harcamadan başka bir şey değil.

   Tabii ki BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi’nin atanması ve Kıbrıs’a gelmesi, temaslarda bulunması önemsiz değildir, elbette bir önemi vardır ve görmezden gelinemez.

    Biz de görmezden gelmiyoruz zaten, bu haberleri veriyoruz ama gereğinden fazla önem yüklemiyoruz.

    Bildiğiniz gibi Türk tarafı özel temsilciye karşıydı, ansızın görev süresi sınırlandırılmış kişisel özel temsilciye “evet” denildi.

    Öyle çok istediklerinden değil, kerhen evet denildi, dostlar alışverişte görsün misali.

    Özel temsilci başka bir şey, kişisel özel temsilci başka bir şeymiş, hade öyle olsun bakalım.  

    Türk tarafı, müzakerelerde isteksiz, bu isteksizliğini açıkça ortaya koyuyor.

    Rum tarafı, istekli gibi görünse de aslında onlar hiç istemiyor ama Türk tarafının bu konuda manevra yapamaması ve isteksizliğini çok belli etmesi nedeniyle “istermiş” gibi yapıyor.

    Türk tarafının, “federal çözüm çabalarının” artık öldüğünü iddia edip, “iki devleti çözümde” ısrar etmesi hem BM tezlerine ters hem de Rum tarafının hiç kabul etmeyeceği bir çözüm önerisi.

    Cuellar, müzakereler için zemin olup olmadığına bakmak için gelmiş.

    Bunu öğrenmek için ta uzaklardan bir temsilci göndermeye ne gerek var?

    Müzakere zemini yoktur, bir taraf “iki devletli çözüm”, diğer taraf da “federasyon” dediği sürece olmayacak da…

   Maria Angela Holguin Cuellar, boş yere buralara gelip gidecek, boşu boşuna konuşmalar yapılacak, boşu boşuna fotoğraflar çekilecek, boşu boşuna haberler yapılacak, sonra da görev süresi dolup gidecek.

    Bu yazdıklarımı herkes biliyor, o nedenle Cuellar’ın temasları kimseyi heyecanlandırmıyor.

    Türk tarafının son seçtiği cumhurbaşkanı üç yılı aşkın süredir görevdedir ve Kıbrıs sorunuyla ilgili hiçbir gelişme olmadı, muhtemelen görev süresini doldurduğunda da Kıbrıs sorununda önemli bir şey olmayacak, hatta bir müzakere süreci bile başlayamayacak.

    Kuzeyde, yeni bir çözüm modeliyle göreve geldiğini her fırsatta dile getiren ve bunda ısrar eden bir cumhurbaşkanı var…

    Güneyde ise kişi olarak sevimli bir imaj verse de Kıbrıs’ta çözüm istemediği, bu konuda çok katı olduğu bilinen yeni seçilen başka bir cumhurbaşkanı...

    İkisi de mevcut durumun devam etmesini istiyor, statükoya sarılmışlar, kuzeydeki bunu çok belli ediyor, güneydeki ise takiye yapıyor, istermiş pozlarında.

    Bu iki yöneticinin bir müzakere masasında buluşması mevcut şartlarda mümkün değildir, bakın “çözme varması mümkün değil” demiyorum, “müzakere başlatması bile mümkün değil” diyorum.

     Bazı kimseler, Maria Angela Holguin Cuellar’ın atanacağını aylar önce ilk kez Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın dile getirmesinden dolayı ümitlenerek, “Acaba Türkiye devleti federasyona mı dönüş yapıyor?” diye heyecanlandı.

    Olmayacak şey değil, diplomaside her şey olabilir ama bana göre şimdi değil, yani şu sıralar olmayacak.

    Kıbrıs sorununa çözüm bulmak zaten çok zor bir iş, canı gönülden çözüm isteyenlerin bile umudu ve şevki erozyona uğradı.

     Ancak özellikle Kıbrıslı Türkler için bir çözüme her zamankinden fazla ihtiyaç var.

     Başta ülke yöneticileri olmak üzere bazı kesimler kabul etmese de Kuzey Kıbrıs’ta mevcut durum veya düzen hiç sürdürülebilir değildir, durum berbat ve içinden çıkılmaz haldedir, hiç olmadığı kadar kötüdür.

     Kıbrıs’ta çözümü istemeyenlerin hiç olmazsa mevcut durumu daha iyi yapma, Kuzey Kıbrıs’ı daha yaşanabilir hale getirme çabası var mı?

     Hayır, öyle bir çaba yok, tam tersine bu ülkeyi ne kadar daha kötü bir hale getirilebilir, insanımız nasıl daha çabuk göçe zorlanabilir gibi bir çaba var sanki de…

    Hal böyleyken, her şey o kadar açıkça ortadayken Maria Angela Holguin Cuellar’ın Kıbrıs’taki temaslarından nasıl heyecan duyabiliriz ki?