Önceki gün arkadaşımız Mine Yücel, sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı.
O paylaşımdan hareketle bir şeyler yazmak istiyorum.
Sevgili Mine Yücel, önceki gece bir mekâna gitmiş, otomobilini park ettiği taraftan müthiş bir gürültü gelmiş.
Koşup bakmışlar, bir araç Mine’nin otomobilinden önceki iki aracı biçerek gelmiş, onun otomobiline 10 cm kala durmuş…
Hikâyenin can alıcı tarafı bundan sonra başlıyor.
İki otomobile çarpan aracın sürücüsü bir gençmiş…
Alkollü bir genç ve maalesef alkol şişede durduğu gibi durmamış.
Söz konusu genç, otomobillerine çarptığı kişiler polisi aramasın diye yalvarıp yakarıyormuş.
Bir gün önce hapisten çıktığını, sabıkalı olduğunu, yeniden hapse girmek istemediğini söylüyormuş.
Otomobillerini biçtiği insanların elini öpüyor, yalvarıyor; “Polisi aramayın, tekrar hapse giremem, ölürüm” diyormuş.
Bu konuşmalar yaklaşık 2-3 saat sürmüş, yaptığı ajitasyon işe yaramış, tüm zararı ödemeyi de kabul eden alkollü genç, o insanları ikna etmiş ve polis aranmamış…
Şimdi o iki kişi bu alkollü genci polise şikâyet etmemekle ona iyilik mi etti?
Hayır, bence hiç de iyilik etmediler.
Hem o gence kötülük yaptılar hem de başka insanları riske attılar.
Bu alkollü genç, otomobillere çarptığı gibi bir insana da çarpabilirdi.
O otomobillerin olduğu yerde bir insan olsa, onu biçecekti.
Şimdi onu affettiler ama bu defa ya gidip bir yere çarpıp kendi kendini öldürecek ya da başkalarını.
Hapiste yatmış, belli ki şartlı tahliye olmuş, yalvarışından belli ama maalesef akıl koymamış, ders almamış.
Cezaevinden çıktığı gibi alkol almış, alkollü halde araç kullanmış ve kaza yapmış, iki otomobile çarpmış.
Trafikte potansiyel tehlike yani anlayacağınız.
Bu genci polise şikâyet etmemek, ondan şikayetçi olmamak cinayetle eşdeğerdir.
Hapis yapmış, çıkmış birisi yine alkol alıp yola çıkıyor ve kaza yapıyorsa o kişi artık bağışlanmaz. Cezaevine dönmek istemiyorsa, yaşam şeklini değiştirecek bir zahmet.
Bence gereksiz bir tolerans göstermiş o iki kişi…
Bu genç, eğer şartlı tahliye olmuşsa ve yaptıklarından ders almadıysa yeniden cezaevine dönemlidir.
Bugün otomobillere çarpan yarın birisinin evladına çarpar, birini ya da birilerini öldürür.
Kazalar böyle olmuyor mu, canlar böyle gitmiyor mu?
Bazen anlatan kişilerden duyuyorum, “Alkollüydüm ama polis tanıdık çıktı, beni bağışladı” gibilerinden biraz da övünme amaçlı konuşmalar yapılıyor.
Bunun övünülecek bir tarafı yok, alkollüysen araç kullanmayacaksın hem kendini hem başkalarını riske atmayacaksın.
Polis durdurduğu, yakaladığı kişi tandık da olsa, hatta iki gözünün bir tanesi de olsa alkollü sürücüyü bağışlamamalı, alkollü halde yola devam etmesine fırsat vermemeli.
Mine’nin anlattığı olayda o alkollü genci bağışlayan iki kişi de doğru yapmadı.
Bazen iyilik yaptığınızı sanırsınız ama o iyilik yaptığınızı sandığınız yerden felaket çıkabilir.
Kuzey Kıbrıs’ta her alanda kuralsızlık, yasalara, kurallara uymama hastalığı var, trafikte bu durum ölümle neticeleniyor.
Hem denetim yapanlar yasalara uyulmasını sağlayacak, taviz vermeyecek hem de vatandaşlar yasalara- kurallara uyacak.
Tabii ki anlattığımız yaşanmış hikâyede olduğu gibi durumlarda kişiler duygusal davranmayacak, duygu sömürüne teslim olmayacak.
O alkollü genci acıyıp polise bildirmeyen o iki kişi, onu bir gün bir ölümlü trafik çarpışmasının faili olarak görürlerse, acaba son pişmanlıkları bir işe yarayacak mı?
Yasalarla korunan “doğruları”, siz kendi doğrularınız ile değiştirmeye çalışırsanız felaketi çağırırsınız.