Döviz son günlerde çok yüksek seyrediyor ya usanmadım, Lefkoşa’daki yedi markete gittim, fiyatlara baktım…

  Neden mi? Tabii ki fiyatlarda fırlama oldu mu göreyim diye…

  Fiyatlara dokundular tabii ki… Kimisi azar azar, kimisi biraz okkalı ama bilesiniz ki fiyatlar son dönem artan dövizden sonra yükseldi, değişti, değişmeye devam ediyor.

  Bu konuya yine döneceğiz, önce market deneyimlerimden söz edeyim size.

  Bir süreden beridir tek marketten alışveriş yapmıyorum, artık hangi markette hangi ürün daha ucuz biliyorum, ona göre gidiyorum.

   Halbuki yıllarca hep tek marketten alışveriş yapmıştım.

   Pandemiden bu yana taktik değiştirdim, hangisi daha ucuz satarsa ona gidiyorum.

  Bazıları sosyal medyadan fiyatları paylaşıyor, onları da takip ediyorum.

  Diyeceksiniz ki; “Otomobille bu kadar dolaşırken zaten benzin parası veriyor, ucuza aldığın da içine gidiyor…”

  Yok öyle değil… Evimle işyerim arasında çok sayıda market var, küçüklerden tutun da en meşhuruna kadar.

  Zaten o yolu gidiyorum da gidiyorum, biraz sağa sola saptım mı önümde bir market.

  Yani özellikle bir market için güzergahımı değişiyor değilim.

  Bunu neden yapıyorum? Biraz daha ucuz satın almakla zengin mi olacağım?

  Yaptığım pintilik mi? Yok pinti bir kişi değilim ama hayat şartları bana tutumlu, hesaplı olmayı öğretti, inanın ki eğer dikkatli alışveriş yaparsanız, bütçeyi daha iyi kontrol edebilirsiniz.

   Ancak pintilik veya tasarruftan daha çok başka bir derdim var benim.

   Nedir biliyor musunuz? Pahalı satış yapan marketlerden, fiyatının çok üstünde ürün satın aldığımda kendimi enayi gibi hissediyorum, aldatılıyormuşum gibi geliyor bana.

   Tamam anladık birkaç discount (indirim) marketi var, onların bazı ürünlerde fiyatları biraz ucuz, tamam onlar başka bir politika izliyor, tamam onlar kârını daha düşük tutuyor, tamam onlar yurt dışından daha hesaplı ürünler getiriyor, tamam onlar sürümden kazanmayı tercih ediyor…

   Tamam be kardeşim, indirim marketi olmayan işletmeler de onlardan az biraz daha pahalı olsun.

   Hade bunu anlarım ama yok da arada dağlar kadar farkla satış yapılsın.

   Yani bir yerde 19 TL olan bir ürün yok da başka yerde 32 TL olsun yahu.

   Discount marketteki 19 TL’yse hiç olmazsa diğerlerinde 22 TL olsun, hade bilemedin 25- 26 TL ama yok da 32 TL…

   Buna benzer fiyatlar gördüğümde almak istemiyorum, çok acil değilse almıyorum.

   Alınca kendimi enayi, aptal, geri zekalı gibi hissediyorum.

   Yabancıların, uluslararası öğrencilerin yoğun olarak yaşadığı bazı bölgelerde bazı marketlerin maalesef böyle yüksek fiyatlar belirlediğini görüyorum.

  Bir keresinde bir markette, “Çok pahalı satıyorsunuz, falan markette bu kadar” dediğimde, oradaki görevli, “Gerçek fiyat bizdekidir, sizin bahsettiğiniz market fazladan indirim yapıyor, biz yapamayız. Dükkân kirası, elektrik, personel gideri işin içine girince kendimizi koruma altına alacak fiyatlar uyguluyoruz” dedi.

     Haklı olabilir tabii ki… Her bölgenin mağaza/ dükkân kirası aynı değildir, her işyerinin çalıştırdığı personel sayısı da farklı olabilir, başka girdileri bulunabilir ama tüketicinin suçu ne?

     Ne isterse olsun, bu kadar ciddi fiyat farkı olmamalı bence…

     İşte böyle olunca da tüketici daha hesaplı olanı arıyor, göz göre göre kazıklanmak istemiyor.

    Döviz yüksek seyredince etiketler de değişti, hem de indirimli satış yapanlarda bile.

    En hesaplı markette de 17 TL olan 22 TL’ye, 23 TL’ye çıktı mesela…

    Döviz yükseldikçe onlar da kendilerini garantiye almak istiyorlar, sattığının yerine yenisini koyamamanın endişesini duyuyorlar.

    Onları da anlıyorum ama biraz insaflı olsunlar, çünkü birçok tüketici zor günler geçiriyor, evine ekmek götürmekte zorlanıyor.

   Elbette döviz krizi, ya da ekonomik kriz herkesi olumsuz etkiliyor, herkes ayakta kalmanın hesabını yapıyor ama tüketiciye karşı biraz daha insaflı olunsun…

     Bu arada Bakanlar Kurulu önceki gün toplandı, döviz kriziyle ilgili bir komite kurdu.

     Komite, Başbakan başkanlığında cumartesi toplanacağı ve alınacak kararların toplantıdan sonra açıklanacağı bildirildi.

     Doğal olarak cumartesi gazeteciler Başbakanlığa gitti, toplantı sonrası açıklamaları canlı vermek, okuyucusuna ulaştırmak için…

     Gazetecilere dediler ki; “açıklama yapılmayacak, yazılı olarak bildirilecek” ama öyle bir açıklama olmadı.

     Üçüncü gün oldu, herhangi bir açıklama yapılmadı. Yine bir komiteye havale edilen konu ile ilgili ses seda yok.

      Elbette kolay iş değil, belki kaynak bulunacak, belki çok ciddi kararlar alınacağı için hazırlık yapılıyor ve de benzer bazı kaygılar vardır, anlıyorum.

      Tamam ama mademki erken karar alamayacaksın, o zaman “toplantı sonucu açıklama yapılacak” demeyeceksin. Hiç olmazsa çıkacaksın medyanın karşısına, en azından bazı tüyolar vereceksin.

     Zaten kimse inanmıyor ciddi tedbir alacağınıza, böyle “açıklama yapacağız” deyip de yapmayınca size hiç güven duyulmaz. Bilmem anlatabildim mi?