Kıbrıs bir deprem ülkesidir ama risk grubunun derecesine göre panik ve tedbir almayı değerlendirmekte fayda vardır.
Kahramanmaraş merkezli depremin Kıbrıs merkezli yeni bir depremi tetikleyeceği sö...
Kıbrıs bir deprem ülkesidir ama risk grubunun derecesine göre panik ve tedbir almayı değerlendirmekte fayda vardır.
Kahramanmaraş merkezli depremin Kıbrıs merkezli yeni bir depremi tetikleyeceği söylemleri hepimizi tedirgin ediyor.
Kıbrıs’ta büyük bir depremin beklendiği söylemleri yanında ülkemizin 3. Derece deprem bölgesinde bulunduğundan dolayı Anadolu’daki düzeyinde bir depremin beklenmediği söylemleri de bulunuyor.
Ali Baturay ile yaptığımız programda deprem tartışmalarının ülkemiz açısından değerlendirilmesi için Prof. Dr. Salih Saner’i konuk ettik. Saner son görüşe sahip bir bilim insanı.
Salih Saner’in en önemli değerlendirmesi, Kıbrıs’ta deprem riski 6 Şubat’tan önce neyse bugün ve yarın da aynısıdır. Kahramanmaraş merkezli depremin yarattığı oluşumlardan dolayı ülkemiz yeni ve daha riskli bir deprem kuşağına girmemiştir. Bu ifadeler zannederim hepimizin duymak istediği sözlerdir.
Görüşlerine her ihtiyaç duyduğumda başvurduğum ve tespitlerine güvendiğim Salih Saner hocamızın Kıbrıs-Deprem ilişkisine toplumun genelinde oluşan panik durumunda olmadığını biliyordum. Ama programdaki sohbet esnasında bendeki paniği de minimize ettiğini söyleyebilirim.
Kıbrıs’ın deprem kuşağında bulunduğunu ve depremlerin her zaman olabileceğine dikkat çeken Salih Saner, deprem riskleriyle ilgili hazırladığı iki harita üzerinden öngörülerini anlattığında olası riskin ürkütecek boyutta olmadığını ortaya koyuyor.
Bağımsız Medya Grubu’nun sosyal medya sayfalarından Empati programını herkesin izlemesini öneririm. Burada ne kadar anlatsam bir uzmanın dilinden duymak herkese daha iyi gelecektir diye düşünüyorum.
Türkiye’den Kıbrıs ile ilgili yapılan bazı değerlendirmelerin aksine Salih Saner’e göre Adana üzerinden Kıbrıs’ın kuzey sahilinden geçen fay ölü durumda. Bu nedenle aktif halde bir hat olmamasından dolayı Kıbrıs’ın kuzey kıyılarından geçen hattın risk teşkil etmediğini söylemesi en büyük farktır. Tüm topumu paniğe sokan söylemlerin dışındaki bu tespit, ortamı biraz daha rahatlatacak değerdedir.
Saner’in değerlendirmesiyle Limasol açıklarından geçen fayın çevresi birinci derece, Güney Kıbrıs’ın geri kalan bölümü ikinci derece, Mağusa-Güzelyurt hattı üçüncü derece, kuzey sahilleri de dördüncü derecede olması panik düzeyini azaltıyor. Ancak böyle olmakla birlikte tedbiri elden bırakmayarak güvenli yapılar için ısrarımızı devam ettirmemiz gerekir.
Depreme güvenli olmayan bina olarak ilk tespitlerin sağlık ve eğitim kuruluşları olması en acı tablomuzdur. Acil olarak yeni yapılacak denetimlerin sonuçlarının da kamuoyu ile paylaşıp, güven veren bir yol haritası belirlenirse kamuoyunun desteğiyle bu sör süreç daha az hırpalanmış atlatılabilir.