Bu ülkenin çok sorunu var, ekonomik krizden eğitime, sağlığa, trafiğe, ülkedeki genel sistemsizliğe kadar yığınla sorun…
Biz halen başka ülkelerde yıllar önce çözülmüş, çaresi bulunmuş sorunlarla uğraşıyoruz.
Bu güzel ülkede yaşamak her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Huzur bulabilmek neredeyse imkânsız hale geliyor.
Onca sorun içinde bir de iç güvenlik sorunu yaşanıyor, polisiye olaylar arttı ve herkesi tehdit eder hale geldi.
Artık kimse kendisini güvende hissetmiyor…
Kapı pencereyi kapatmadığımız, avluda, balkonda uyuduğumuz günlerden sıkı sıkıya kapattığımız, kilide vurduğumuz, kamera ile izlediğimiz evlerimizi ve kendimizi, yakınlarımızı koruyamadığımız günlere evrildik.
Profesyonel hırsızlar evimize giriyor, değerli eşyalarımızı alıp götürüyor.
Siz evde uyurken, oda oda dolaşıp hırsızlık yapıyorlar, kamera görüntülerinden fark ediyoruz, bellerinde bıçaklar var…
Silahlı insanlar ansızın evinize dalıp sizi tehdit edip paranızı çalabilir ya da şiddet kullanarak, telefondaki uygulamadan paranızı onların hesabına aktarabilir. Haberlerini gördünüz, okudunuz, oldu bu olaylar…
Çalıştığınız iş yerinizde elinizi, ayağınızı bağlayabilir, ağzınızı bantlayabilir, hatta sizi öldürebilir, yurt dışına kaçabilirler…
Korku verici bir durum, kimse artık iş yerinde yalnız kalmaya cesaret edemiyor.
Akşamları, geceleri zaten insanlar kentlerin bazı sokaklarında dolaşmaya korkuyor ama artık gündüz de risk içeriyor.
Ne evimizde ne de iş yerimizde güvendeyiz…
03.00’e kadar çalışan, açık olan bir ‘off licences’ çalıştırıcısı gençle konuşuyorum, “Bıktık abi artık, bu iş yapılmaz oldu, hayatımız risk altında. Sürekli alkollü veya uyuşturucu çekmiş yabancı uyruklu kişilerin bize yaşattığı zorluklarla uğraşıyoruz. Artık dayanılacak gibi değil” diyor.
Özellikle de Afrikalı kişilerin sabahın geç saatlerinde üçlü- dörtlü gruoplarla gelip, içki ve benzeri şeyler alıp para vermek istemediklerini, olay çıkardıklarını, kendilerini darp etmeye çalıştıklarını söyleyen genç, ‘off licences’ dükkanlarında artık kimsenin tek başına çalışmak istemediğini, bu gibi durumlara karşı iki- üç kişiyle çalışmanın neredeyse zorunluluk olduğunu belirtti.
“Sürekli polisi aramak zorunda kalıyoruz ama polis gelene kadar olacak olan oluyor” diyen genç, huzursuzluk yaratan yabancılara karşı koyabilmek, malını, canını korumak için özel sopalar, topuzlar taşıdıklarını anlatıyor.
O genç, “Canımız burnumuzda çalışıyoruz. Bırakacağım bu işi, her gün aynı stresi çekmekten bıktım” diyor.
Tüm gece ve sabah saatlerinde çalışan bazı benzinciler, nöbete kalan bazı eczacılar da aynı şikâyeti yapıyor.
Onlar da korkuyor, onlar da tek kişiyle çalışılamadığını söylüyor, onlar da sarhoş veya uyuşturucu çeken yabancıların yarattığı sorunlardan, taşkınlıklardan bıkmış durumda.
Gece çalışan taksicilerin anlattıklarına baktığınızda, onlar da müşteri olarak araçlarına aldıkları, para vermek istemeyen, hatta tehditle para almaya/ çalmaya çalışan, huzursuzluk çıkaran yabancılardan bezdi.
Tabii bu gibi olaylardan bıkan bir diğer kesim de polisler…
Onlar da bu tür olaylara koşmaktan yorulmuş durumda…
Bu ülkeyi yönetenler, nasıl bir durumda olduğumuzun farkında mı acaba?
İnsanların kendilerini güvende hissetmediğini, yabancıların yarattığı sıkıntıların dayanılmaz boyutta olduğunu görmüyorlar mı?
Ülkede kaçak yaşayan yığınla insan var, biraz çabayla çok sayıda kaçak insan yakalanıyor. Kaçakları tespit etme işi öyle ara sıra ya da rast gele değil, bir seferberlikle ele alınmalıdır.
Ülkeye öğrenci veya işçi diye gelip, kaçağa düşen, suça karışan, halkımızı tehdit eden, huzur kaçıran bu kişilerle ilgili mutlaka etkin tedbir alınmalıdır, bu iş böyle gidemez.
Kendi ülkemizde yabancı hale düştüğümüz yetmezmiş gibi, can ve mal güvenliğimiz de yok.
Birçok vatandaşımız, “Hiçbir sorunun üstesinden gelemeyen yönetenler, bu sorunu da çözemeyecek” diye umutsuzluk ortaya koyuyor ama biz yine de yönetenleri bu sorunu çözmeye çağırıyoruz.
Zaten birçok sorunumuz var, bir de iç güvenlik sorunu yaşamayalım...