Gözüm hep döviz kurlarında, korka korka bakıyorum…

   Daha önce yazmıştım, 2001 döviz krizi günlerinde ev borcum vardı ve bir gece yattık sabahtan Sterlin kuru üç kat artmıştı. Çıldırmıştık, hayatımın en zor günleriydi…

   Neler çektik o borcu ödeyene kadar… Borcumu ödeyebilmek için üç yıl iki işte çalışmak zorunda kalmıştım, gece başka, gündüz başka işte…

    2001’de eşimle bir karar aldık, ne isterse olsun, “Bir daha döviz borçlanmayacağız” diye.

    Ne kadar masraflı olursa olsun, Türk Parası borçlanacaktık. Öyle de yaptık… 2001’den sonra birçok kez borçlandık ama hep Türk Parası olarak… Şu anda da otomobil borcum var, o da Türk Parası kurundan… 2001 kâbusunu bir daha görmek istemiyorum çünkü…

    “Peki neden döviz kurlarına bakıp duruyorsun?” diye sorabilirsiniz. İki nedenden dolayı gözüm döviz kurlarında…

    Birincisi; Hollanda’da üniversite eğitimini sürdüren evladım var…

    İkincisi de; döviz artınca doğal olarak her şey artıyor, nasıl kurlara bakmayayım?

    Örneğin birkaç gün önce otomobilimi servise verdim, parçaları döviz karşılığı hesaplanıyor. Çıkan rakamı ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Yani yanıyoruz döviz yükseldikçe ya da Türk Lirası değer kaybettikçe…

    Bugün öğleden sonra yoğundum, döviz kurlarına bakamadım, arkadaşlar gönderdi bana, haberini de yaptılar…

    Sterlin günü 27.000’den, Euro 23.600’den kapattı… Korkunç rakamlar…

    Arkadaşlar önce Sun Döviz Bürosu’nun kapanış kurlarını gönderdi, ardından da İş Bankası’nın…

    Hemen hemen aynıydı, kapanış kurları…

    Yarın nasıl olur, açılış kurları daha da yükselir, yoksa düşer mi bilemeyiz ama uzun zamandan beridir ekonomistler kara tablolar çiziyor.

     Sürekli uzmanların yorumlarını dinliyorum, Türkiye’deki seçimlerin sonucu ne olursa olsun ekonomik kriz beklentisi ve dövizin astronomik rakamlara çıkacağı öngörüsü var…

    Israrla daha iyimser yorumlar arıyor, onlara inanmak istiyorum ama bu kendimi teselli etmekten başka bir işe yaramıyor.

    Zaten bir süreden biridir istikrarlı bir şekilde döviz adım adım yükseliyor, şu anda geldiği durum bile ülkeyi yaşanmaz hale getirdi ki çok daha kötü senaryolardan söz ediliyor.

    Peki ülkeyi yönetenler bunun için ne yapacak? Cevabını da vereyim; hiçbir şey yapmayacak… Daha kolay işleri bile yapamıyorlar…  “Hayatı ucuzlatın” diye çağrı yapan halka hiçbir yardımda bulunamadılar.

     Hayat gittikçe zorlaştı, daha da zorlaşıyor, halk fakirleşiyor.

     “İstikrarlı bir para birimine geçelim” ya da “Stabil para birimini benimseyelim” denildiğinde hükümet edenler bu önerilere sıcak bakmıyor, kimleri buna başka anlamlar yükleyip kızıyor, kimileri bunun imkânsız olduğunu iddia ediyor.

    Buna “olmayacak bir dua” diyenler var… Bu konuda gerek akademik gerek ekonomik gerekse siyasi bakışla yazılmış yığınla yazı okudum. Canlı yayınlarda uzmanları dinledim.

    Kimisi gerçekten iktisat bilimi çerçevesinde yaklaşıyor istikrarlı para birimi meselesine, kimisi ise duygusal ve milli duygularla.

      Bana göre ekonomik konulara duygusal bakmamak lazım. Türk Lirası döviz karşısında değer kaybediyor, hayat zorlaşıyor, iflaslar oluyor, insanlar fakirleşiyor.

     Önümüzde çok derin ve yakıcı bir ekonomik kriz olduğu öngörüleri var. Yine mi halk kaderiyle baş başa bırakılacak?

      Mutlaka tedbirler alınmalıdır. “Stabil para birimi” meselesi mutlaka gündeme gelmelidir. Bundan daha iyi bir fikir veya tedbir varsa yapın bir zahmet.

      “O öyle kısa sürede olacak iş değil” diyeceksiniz yine. Önceden gündeminize alsanız, bugün bunu söylemeyecektiniz. Peki kısa vadede ne yapacaksınız? Hiçbir şey mi?

      Ortalık cayır cayır yanacak ve herkes seyredecek, yangının sönmesini mi bekleyecek?

      Yangın ne zaman sönecek, söndüğünde taş üstünde taş kalacak mı?

      Daha çok vatandaşınızın bu toprakları terk etmesini mi seyredeceksiniz?

       Aylardır uzmanlar büyük bir ekonomik kriz beklendiğinden söz ediyor, bakın işte işaretleri gelmeye başladı; Sterlin günü 27.000’den, Euro 23.600’dan, ABD Doları 21.500’den kapattı…

      Felaket geliyor, önceden görün ve halkı ateşin ortasında çaresiz bırakmayın…