Ülkemiz yolsuzluğun, usulsüzlüğün, rüşvetin içine gömülmüş durumda…
Her taraftan pis kokular geliyor, hangi taşı kaldırsan altında bir pislik…
Devlet daireleri ve kurumlarında bazı önemli noktalarda bulunan kişiler, bulunduğu makamı istismar ediyor, o makam üzerinden zenginleşme yolunu seçiyor.
O kişiler o noktada, halka hizmet versin diye var ama bunların bazıları öncelikle kendisi için çalışıyor, o makamda kaldığı sürece semirmenin yollarını arıyor.
Makamlarını adeta vize bürosu gibi kullanıyorlar, rüşvet talep ediyorlar, hiç utanmadan, sıkılmadan…
Kimi zaman normal seyri içinde olması gereken işler için bile rüşvet istiyorlar, kimi zaman da alengirli işleri tamam göstermek, yasa dışı işleri yapmak için…
Kimi önemli noktalarda bulunan kişiler, iş çevrelerini adeta haraca kesmiş durumda.
Sürekli bir şeyler istiyorlar, hediyeler talep ediyorlar, küçüklü büyüklü…
Öyle şeylere tenezzül ediyorlar ki duyduğunuzda mideniz bulanıyor.
Akademisyenler Ömer Gökçekuş ve Sertaç Sonan’ın “Kuzey Kıbrıs’ta Yolsuzluk Algısı” raporlarına mesafeli duruyor belli bir kesim, inanmak istemiyorlar çıkan sonuçlara ama orada neler yazıyorsa, son dönemlerde canlısını yaşıyoruz işte…
Bu raporlarda çok ciddi sayıda iş insanı, işlerinin olması için rüşvet verdiğini söylüyordu.
Ankete katılanlardan yüzde 70’in üzerinde iş insanı yolsuzluğun ciddi sorun olduğunu belirtiyordu.
“Kuzey Kıbrıs’ta Yolsuzluk Algısı” raporlarının ülkemizi kötüleme amaçlı olduğunu söyleyenler bile oldu.
“Kuzey Kıbrıs’ta Yolsuzluk Algısı” raporları gerçektir.
İşte bir şekilde ortaya çıkıyor ve aslında rüşvet, yolsuzluk tahmin edilenin de üstündedir.
Gördüklerimiz, buz dağının görünen kısmıdır.
Gerçek anlamda bu işi çözmeye karar versek ve eşelesek, korkunç sonuçlarla karşılaşacağız.
İnsanlar anlatıyor bir şekilde, duyuluyor, bazı insanların ismi hep bu iddiaların içinde geçiyor…
Birçok kişi biliyor kimin para yediğini, kimin rüşvetçi olduğunu, kimin usulsüz işler yaptığını…
Biliniyor, konuşuluyor ama ortaya çıkmıyor.
Şimdilerde bazı olayların ortaya çıkmasına, bazı kişilerin mahkemeye çıkarılmasına, orada anlatılanlara şaşırıyor muyuz? Hayır şaşırmıyoruz hatta bazılarımız, “Bu nedir ki, beteri var” diyebiliyor.
Zaten bazı rüşvet olayları dallanıp, budaklanıyor, ucunun bazı mühim kişilere kadar uzandığı söyleniyor.
Gerçi işin ucu o mühim kişilere dayanacak olunca da mesele bir şekilde kapanıyor, kapatılıyor, üstü örtülüyor.
Şimdilerde gördüğünüz gibi rüşvete “rüşvet” de denilmiyor, rüşvetin adı “hediye” olmuş.
Bir kamu görevlisi bir iş insanından neden hediye istesin ya da kendiliğinden gelen hediyeyi neden kabul etsin?
Hediye vermeyen kişilerin işi olmuyormuş…
Mesele alkollü içki ve puro talep etmeye kadar varıyor.
“İşini yaptım, hediyemi yolla” diyebiliyor ve bu normal bir durummuş gibi davranıyorlar.
Utanç verici şeyler bunlar, ne hallere gelmiş bu ülke.
Geri kalmış ülkelerde görebileceğimiz korkunç kokuşmuşluk belirtilerinin tümü bu ülkede de var.
Eşeledikçe ortaya yeni şeyler çıkıyor.
Öve öve bitiremediğiniz o düzeninizin altı pislik dolu.
Başbakan, “Kurultayda adayım çünkü başarılıyız” diyor.
Başarı mı? Ne başarısı? Neyi başardınız? Hangi hayati soruna çare bulabildiniz ki?
Üstelik sizin partinizden bir grubun içinde olduğu sahte diploma meselesi varken, sizin hükümetiniz döneminde görev alan üst düzey yöneticilerinin bazıları “sahte diploma” bazıları “rüşvet” meseleleriyle tutuklanıyor, mahkemelere çıkarılıyorken, siz bu çürümüş düzen içinde hangi başarıdan söz ediyorsunuz acaba?
Yoksa, sahtecilik, usulsüzlük, rüşvet de mi bu ülkenin normalidir de biz mi bilmiyoruz?