İnsanlar arıyor beni, “Reçete yolsuzluğu çerçevesinde tutuklananların ismini neden açık yazmıyor, baş harflerini veriyorsunuz ve fotoğraflarda neden yüzlerini kapatıyorsunuz?” diye.

   Başka yayın organlarının zanlıların isimlerini açık verdiğini, fotoğraflarda yüzlerini kapamadığını belirten bazı okurlarımız, Bağımsız Gazete’nin böyle kapalı vermekle açık verenlerin gerisinde kaldığını söylüyor.

   Öncelikle şunu söyleyeyim, biz tüm mahkeme haberlerini böyle veriyoruz, yaptığımız uygulama, reçete yolsuzluğu haberine özgü değildir. 

   Bağımsız Gazete’yi kurarken, böyle bir karar almıştık, mahkemede suçu tespit edilene yani suçlu bulunana kadar (ki suçsuz da bulunabilir) mahkemeye çıkarılan herkes bizim için yalnızca zanlıdır ve masumiyet karinesi çerçevesinde onları korumaya karar verdik. (Bunu ilk biz yapmıyoruz, yapan az sayıda arkadaşımız var…)

   Masumiyet karinesi; yani aksi ispat edilinceye kadar kişinin masum sayılma hakkını temin etmek…

   Masumiyet karinesini biz uydurmadık, evrensel bir yargı doktrinidir, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde yer almaktadır ve birçok ülke bunu anayasasına da almıştır.

   Ben de mahkeme muhabirliği yaptım ama meslek hayatımda en sevmediğim görevlerden birisidir. O mahkeme koridorlarında yürüyen insanlarla göz göze gelmek, fotoğraflarını çekmek hep zoruma giderdi.

   Her zaman onlarla empati yapmaya çalıştım, “o koridorlarda yürüyen ben ya da bir yakınım olsa ve muhabirler şakır şakır fotoğraflar çekse nasıl olurdu” diye düşünürdüm ve dehşet bir duyguya kapılırdım.

   Nitekim mahkeme muhabirliği yaparken, arkadaşlarımı, tanıdıklarımı da fotoğraf çekmek zorunda kaldım ve bu bende bir suçluluk duygusu yarattı.

   Yönetici olduktan sonra da bir muhabirimi mahkemeye göndermiştim, kısa süre sonra ağlayarak geldi ve “Çekemedim abi, çünkü mahkemeye çıkarılan en samimi olduğum çocukluk arkadaşımdı” dedi. Ne diyebilirdim ki? “Görevindir yapacaksın” mı deseydim? İş yaşamında zaman zaman insan olduğumuzu hatırlamamızda fayda vardır, haberi kaçırmak uğruna olsa da…

   Suçlanarak mahkemeye çıkarılan ama dava sonuçlandığında suçsuz bulunan insanlar da biliyorum.

   Daha önce çalıştığım kurumlarda mahkemeye çıkarılan, mahkeme koridorlarında yürüyen kişilerin yüzünü ve ismini kapatma çabalarım sonuçsuz kalmıştı ama bu kez yeni kurduğumuz Bağımsız Gazete’de ilk aldığımız kararlardan birisi bu oldu. Kesinlikle mahkeme suçlu bulmadıkça kimsenin fotoğrafta yüzünü ve açık ismini yayınlamayacağız.

   Ancak mahkemeye çıkarılan trafik kazası zanlıları konusunda arkadaşlarımız, “Onları açık verelim” diye ısrar etti. Mantık da şuydu; “Zaten kaza olur olmaz polis isimleri açık veriyor, mahkemede neden biz ismini ve fotoğrafını kapayalım?”

   Yani trafik kazası olunca polis zaten anında açıklama yapıp, isimleri veriyor. Sonrasında kapamak anlamsız gerekçesiyle ısrar etti arkadaşlar.

  Ben buna da itiraz ettim, “Bunu anlatamayacağız okuyucularımıza, kimisini açık, kimisini kapalı veriyorsunuz” diyecekler dedim ama öyle devam ettik.

  Tam da dediğim oldu, yine medyadan bir arkadaşımızın yakını bir trafik kazasına karıştı, kazada ağır yaralılar var diye tutuklandı, mahkemeye çıkarıldı. İşte ismi ve fotoğrafı açık olduğu için eleştiri aldık.

   Hem de bu trafik kazaları ayrıntısını, medyadan arkadaşımıza bile anlatamadık. “Azılı suçluların yüzünü, ismini kapıyorsunuz, benim eşiminki bir trafik kazasıydı onunkini açık verdiniz” diye bize tepki gösterdi, gönül koydu, kırıldı…

    Başkaları da anlayamadı o ince ayrıntıyı ve “İstediğinizi açık istediğinizi kapalı veriyorsunuz” dediler. Ben demiştim “anlatamayacağız” diye ve anlatamadık. O gün karar aldık, “Ne isterse olsun, mahkemeye çıkan herkesin, mahkeme tarafından suçlu bulunmadıkça ismini, fotoğrafını açık vermeyeceğiz...”

   Eşi trafik kazasından dolayı mahkemeye çıkan arkadaşımızı da haklı buldum, bizzat kendim özür diledim. O olaydan sonra mahkemedeki trafik kazası meselelerini de kapalı vereceğimizi söyledim.

    Bunları neden anlatıyorum? “Reçete yolsuzluğu zanlılarının isimlerini ve fotoğraflarını neden açık vermediğimizi” anlayabilesiniz diye biraz ayrıntı vermek istedim.

    Başta bize “Başka yayın organları açık veriyor, siz kapattığınız için onların gerisinde kaldınız” diyen okurumuza, “Olsun, varsın biz bu konuda onların gerisinde kalalım. Biz bir ilke ortaya koyduk ve ne isterse olsun ona uyacağız” dedim.

    Bugün aynı evde üç kişi yaşasa, o üç kişiden birisi evde ciddi oranda uyuşturucu saklasa, ikisinin bundan hiç haberi olmasa da polis eve baskın yaparsa ilk etapta üçünü de alıp karakola götürür, muhtemelen üçü de mahkemeye çıkarılır. Biz de onların isimlerini yazarsak, fotoğraflarını yayınlarsak ne olur? Tabii ki hiç suçu olmayan iki insanı damgalarız, halkın gözünde küçük düşürürüz, mağdur ederiz.

     Böyle olaylar çok oldu. Geçmişte bir bankadan ciddi miktarda para çalındığında, oradaki tüm bekçiler, korumalar tutuklanmış, günlerce mahkemeye çıkarılmış, yüzleri, isimleri tüm toplum tarafından bilinir olmuştu ama günün sonunda suçsuz oldukları ortaya çıkmıştı. Peki ne oldu, zaten işten çıkarılmışlardı, sonrasında suçsuz oldukları mahkemede kanıtlansa da birçok kişi onları hırsız olarak görmeye devam etti.

     Yine geçmişte bir cinayet sonrası, o kişinin aşçısı, temizlikçisi, bahçıvanı ve şoförü tutuklanmış mahkemeye çıkarılmıştı. Bazı gazeteler acele, “Koynunda yılan besledi” ve “Katiller çalışanları çıktı” yazmıştı. Halbuki tümü de mahkemece suçsuz bulunmuştu.

     O nedenle mahkemeye her çıkan kişiyi suçlu görmek, onu deşifre etmek yanlıştır, bazı kişilerin onlara karşı nefret duygularıyla ve linç kültürüyle yaklaşması doğru değildir.

    Sahte reçete olayıyla ilgili tutuklamalar var, mahkemeye çıkarılıyorlar. Bu kişiler henüz suçlu değildir, suçlu olup olmadıkları mahkeme sonucunda belli olacaktır. Aralarından suçlu bulunan da bulunmayan da çıkabilir. O nedenle hem medyanın hem de tüm vatandaşlarımızın sağduyulu, temkinli, dikkatli olması gerekmektedir.  

    Kimseyi saklama niyetinde değiliz. Eğer gerçekten bir vurgun varsa bunun ortaya çıkarılması, derinlemesine soruşturulması, sonuna kadar gidilmesi, kimsenin kollanmaması gerektiğini biz de yazdık. Denetim özürlü devlette bu olayların sıkça olduğunu, bu operasyonun da ciddi sonuçlar ortaya çıkarabileceğini belirttik. Biz bununla ilgili mahkeme haberlerini yayınlıyoruz ama bu haberlerde kişilerin isimlerini açık vermiyor, fotoğraflarda yüzlerini kapatıyoruz.

    Ne isterse olsun böyle yapmaya devam edeceğiz. “Başkaları zaten açık veriyor, sizin böyle yapmanız anlamsız” diyorlar bize, varsın desinler… Biz kendimizi başkalarına göre ayarlamıyoruz, doğru bildiğimizi, doğru olduğuna inandığımızı uyguluyoruz.

     O mahkeme koridorlarında herkes yürüyebilir, herkes yargıcın karşısına çıkabilir, biz de siz de bir yakınınız da…  Medyada boy boy fotoğraflarınız, deşifre edilmiş isminiz olmasını ister miydiniz? Kendimize olmasın istemediğimiz şeyleri başkası için neden isteyelim? Biraz empati yapabilirsek sanırım birbirimizi daha iyi anlayacağız.