Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı bir Kıbrıslı Türk ile vatandaş olmayan kişilerin evliliğinden doğan çocuklar, yıllardır vatandaşlık haklarından mahrum bırakılıyor.

   Karma evlilikten doğan bu çocuklar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin insan hakları ihlallerinden dolayı Avrupa Birliği (AB) vatandaşlığı alamıyor.

   Kıbrıs Cumhuriyeti’nin mevcut politikası yüzünden yaklaşık 15 bin kişi AB vatandaşı olan anne ya da babası ile AB toprakları üzerinde sahip olduğu serbest dolaşım hakkından seyahat özgürlüğüne, çalışma hakkından eğitim hakkına ve aile birliğine kadar pek çok haktan mahrum bırakılıyor. Bu duruma karşı tepkiler de çığ gibi büyüyor.

   ‘Karma evlilik’ mağdurlarının örgütlendiği “Kimliksizler Derneği”, kurulduğu günden bu yana çocuklarının vatandaşlık alabilmesi için mücadele veriyor.

   Kimliksizler Derneği Kurucu Üyesi Yrd. Doç. Dr. Can Azer, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ‘vatandaşlık’ konusunda açılan davaların bulunduğunu ancak bu davaların siyasete alet edilmesinden dolayı sürecin uzatıldığını belirterek mahkemelerin olumlu veya olumsuz bir karar vermesini beklediklerini ifade etti.

   Karma evlilikten doğan çocukların insan hakları ihlaline ve ayrımcılığa maruz kaldığını belirten Azer, “Bizim tek talebimiz çocuklarımızın kimlik alması” diye konuştu.

   Can Azer, kimlik alamayan 15 bin civarında insan olduğunu ancak mağduriyet yaşayan kişi sayısının 35 bin civarında seyrettiğini ifade etti.

   Karma evlilikten doğan çocukların hiçbir günahının olmadığına dikkat çeken Azer, “Kimse anne-babasını veya nerede doğduğunu seçemez, anne veya babasından dolayı da bir şeyden sorumlu tutulamaz” dedi. 

   ‘Ben Türkiyeli olmasaydım çocuğum mağdur olmazdı’ diyen insanların bulunduğuna dikkat çeken Azer, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin karma evlilikten doğan çocuklara kimlik vermemesinin Avrupa Birliği müktesebatlarına da aykırı olduğunu kaydetti.

   Azer, Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarının tepkisiz kalamayacağı birtakım girişimlerin de yapılacağını kaydetti.

   Kimliksizler Derneği Kurucu Üyesi Yrd. Doç. Dr. Can Azer, BAĞIMSIZ Gazete Muhabiri Ahmet Karagözlü’nün sorularını yanıtladı, derneğin kuruluş süreci ve karma evlilik mağduru çocukların yaşadığı sıkıntıları anlattı.

 364521823_824239195925925_3425560592750888668_n (1)

“Talebimiz çocuklarımızın kimlik alması”

SORU: Dernek fikri nasıl ortaya çıktı? Kuruluş süreci nasıl oldu?

AZER: Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı bir Kıbrıslı Türk ile Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmayan kişilerin evliliğinden doğan çocukların yaşadığı mağduriyet yıllardır ortada… Ben de bu karma evlilik taraflarından biriyim. Bu yüzden benim çocuğum da bu mağduriyeti yaşıyor.

   Biz bu 3 arkadaşla birlikte bu konuda bir şeyler yapmak için bir araya geldik. Çünkü bu sorun yıllardır yaşanıyor ve bu konuda mücadelede çok geç kalınmıştı. Bu yüzden de çocuklarımız yıllardır mağdur ediliyor. Bu fikir üzerine arkadaşlarımızla ‘bir oluşum veya hareket oluşturalım’ dedik. Çocuklarımızın Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği olmadığı için bu hareketimizin adını ‘Kimliksizler’ olarak belirledik. Çünkü bizim talebimiz çocuklarımızın kimlik alması…

   Güney Kıbrıs’ta vatandaşlık konusunda açılan davalar var. Ancak bu davalar siyasete alet edildiğinden süreç uzatıldı, davalar sonuçlanmadı, emsal karar da alınamadı. Biz bu davalarla verilen mücadelenin yanı sıra toplumsal ve eylemsel mücadelenin de verilmesi gerektiğini düşündük.

“İnsan hakları ihlaline ve ayrımcılığa maruz kalıyoruz”

SORU: Mahkeme sürecine nasıl bir katkı sağlamayı düşünüyorsunuz?

AZER: Biz Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarına baskı yaparak mahkemelerin davaları zamana yaymamasının önüne geçmek istiyoruz. Eylemlerimizle de toplumun böyle bir beklentisi olduğunu yüksek sesle duyurmayı amaçlıyoruz.

   Bizim dernek olmadan önce ‘Kimliksizler Hareketi’ olarak maksadımız, karma evlilik mağduru çocukların sorun yaşadığını kamuoyu önünde duyurmaktı. Çünkü çocuklarımız haksızlığa, insan hakları ihlaline ve ayrımcılığa maruz kalıyor. Esas kuruluş amacımız; bu durumu hem Kıbrıs Türk toplumuna hem de Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarına duyurmak ve bu konuda kamuoyu yaratmaktı… Biz Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarını baskı altına almayı başarırsak bu sorunu çözeceğimize inanıyoruz.

355063412_216318394672075_6528948331096945572_n

“Kıbrıslı Türkler kitlesel anlamda
ilk kez Güney Kıbrıs’ta eylem yaptı”

SORU: Derneğiniz ilk eyleminizin ardından mı kuruldu?

AZER: Evet… Kimliksizler Hareketi olarak 19 Kasım 2022 tarihinde, Kıbrıs Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı önünde protesto eylemi gerçekleştirdik. Bu eylem KKTC tarihinde bir ilk olma özelliğine sahip. Kıbrıslı Türkler, kitlesel anlamda Güney Kıbrıs’ta ilk kez o tarihte eylem yaptı. Bu eylemin ardından önceden oluşturduğumuz hareketi kurumsallaştırma kararı aldık. Böylece Kimliksizler Derneği’ni kurduk.

SORU: Olumlu veya olumsuz nasıl tepkilerle karşılaştınız?

AZER: Şimdiye kadar ‘aşırı milliyetçi’ bazı Kıbrıslı Türklerin uç görüşleri hariç, neredeyse hiç olumsuz bir tepkiyle karşılaşmadık. Aksine mağduriyet yaşayan da yaşamayan da bize destek oldu, iyi bir iş yaptığımızı belirtti. Kıbrıs’ın hem kuzeyine hem de güneyindeki siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve uluslararası kuruluşlar bize destek çıktı. İrtibat kurduğumuz her kuruluş, ‘Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalara göre böyle bir şey olmamalı, olamaz; siz haklısınız’ dedi.

355184284_1188974645116949_167642132607545005_n

SORU: Haklı olmak bir şeyi değiştiriyor mu?

AZER: Öncelikle bunu duymak bizi çok mutlu ediyor. Sorunuza yanıt vermek gerekirse; evet haklı olmak bazı şeyleri değiştiriyor. Çünkü bazı yabancı ülke temsilcileri, bize resmi ve gayri resmi olarak ‘siz eylem yapın, hakkınızı arayın, bu haksızlığı ifade edin, yüksek sesle görünür olun ki biz de bu haksızlığı dile getirebilelim’ dedi. Yani bu ülkelerin bize destek olabilmesi için bizim kendi hakkımızı aramamız gerekiyor. Çünkü bize aslında ‘Siz hiçbir şey yapmazsanız, biz Kıbrıs Cumhuriyeti’ne sizin hakkınızı ihlal ettiğini söyleyemeyiz’ mesajı vermeye çalıştılar.

“Kimlik alamayan 15 bin civarında insan var”

SORU: Karma evlilik mağduru kaç kişi var?

AZER: Birçok farklı kaynaktan yaptığımız araştırmaya göre kimlik alamayan 15 bin civarında insan var. Ancak mağduriyet yaşayan kişi sayısı 35 bin civarında… Çünkü bir anne veya baba, çocuğuyla birlikte seyahat edemediği zaman onlar da bu durumdan etkileniyor.

   Artık bu adada her ailede karma evlilik yapmayan kişi kalmadı. Bu toplumun bir gerçeği. Bunun kabul edilmesi lazım. Şu anda karma evlilikten doğan çocukların yaşadığı mağduriyeti gelecek nesildeki çocuklar da yaşayabilir.

355071443_1719624748494272_8439583504608557090_n

“‘Türkiyeli olmasaydım çocuğum
mağdur olmazdı’ diyen insanlar var”

SORU: Karma evlilikten doğan çocuklarla ilgili yasal mevzuat nedir?

AZER: Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’na göre bir çocuğun anne veya babası vatandaşsa, o çocukta vatandaş olur. Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti makamları kendi anayasasını hiçe sayıyor; bu çocuklara doğuştan anayasal hakkı olan vatandaşlığı vermiyor. Şunun iyi bilinmesi gerekiyor; kimse anne-babasını veya nerede doğduğunu seçemez. Şu anda ‘Ben Türkiyeli olmasaydım çocuğum mağdur olmazdı’ diyen insanlar var. Bu insanların kimle evlendiği, nerede evlendiği önemli olmamalı.

   Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarının kendi anayasalarına aykırı Bakanlar Kurulu kararları var. Örneğin bir kararda, karma evlilikteki yabancı taraf ile bu evlilikten doğan çocuğun adaya ‘işgal bölgesinden’ girmemesi gerektiği belirtiliyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin savunması bu şekilde… Ancak bu savunmaya karşı iki şekilde antitez üretilebilir.

   Diyelim ki karma evlilikteki yabancı taraf sözde ‘işgal bölgesinden’ geldi. Bu bir şey değiştirmez. Sonuç olarak karma evlilikten doğan çocuklar burada, yani Kıbrıs’ta doğdu! Yani herhangi bir yerden giriş-çıkış yapmadı. İkinci antitez ise şöyle… Annan Planı’na kadar, yani geçiş kapıları açılıncaya kadar bu insanların Kıbrıs’a başka yerden girme olanağı yoktu. Yani ortada bir zaruret hali var…

   Öte yandan Güney Kıbrıs’ın kendi argümanları da zaten kendisiyle çelişiyor.

“Bu iş Nazilerin yaptığı ‘Ari ırka’ benziyor”

SORU: Karma evlilik sadece TC-KKTC ilişkileri için mi geçerli?

AZER: Hayır… Çoğunluk öyle olduğu için genellikle öyle biliniyor. Mesela Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı bir Kıbrıslı Türk, kuzeyde Amerikalı, Pakistanlı ya da Rus biriyle evlendiği zaman onların çocuklarına da vatandaşlık verilmiyor. Hatta daha da kötüsü, Kıbrıs Cumhuriyeti şunu da yapıyor; ülke seçiyor… Mesela Kıbrıs’ın güneyinde Kıbrıslı Rum bir kadın, üçüncü dünya ülkesinden biriyle evlendiğinde, onların çocuklarına da vatandaşlık verilmiyor. Ama gelişmiş ülkelerden biriyle evlendiğinde onlara vatandaşlık veriyor.

   Yani bu işi Nazilerin yaptığı gibi ‘Ari ırka’ benziyor. ‘Yani bizim ırkımıza layık olanlara vatandaşlık veririz’ demeye başlıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti, bu kişilere sadece doğum belgesi veriyor, kimlik kartını vermiyor.

“Bu durum AB müktesebatlarına da aykırı”

SORU: Vatandaşlık konusu sadece Kıbrıs Cumhuriyeti’ni mi ilgilendiriyor? Bu konu Avrupa Birliği’nin de konusu olarak düşünülebilir mi?

AZER: Bu mesele Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı meselesi olmaktan ziyade, Avrupa Birliği’nin de meselesi olmuş durumda… Çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti, karma evlilikten doğan çocuklara kimlik vermemekle Avrupa Birliği haklarından da mağdur bırakıyor. Bu durum AB müktesebatlarına da aykırı… Bu çocuklar zaten anayasaya gereği Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmak zorunda. Zaten doğum belgeleri var, sadece kimlik kartları yok. Bu yüzden de bu çocuklar, AB haklarından da mağdur edilmiş oluyorlar.

“Biz sadece var olan kanunların uygulanmasını istiyoruz”

SORU: Bu çocukların yaşadığı mağduriyete karşı eylem dışında ne gibi mücadeleniz oldu?

AZER: Bizim yaptığımız tek şey eylem değil… Biz diplomatik görüşme niteliğinde sayılabilecek görüşmeler de yapıyoruz. Bu görüşmeler ışığında AKEL’le görüştük, Avrupa Parlamentosu Kıbrıs Masası Başkanı, Avrupa Konseyi Kıbrıs Masası Başkanı; Portekiz, Finlandiya, Fransa, Almanya elçileri ve İngiliz Yüksek Komiseri’yle görüşmeler yaptık bu kişilerin hepsinin söylediği ortak şey de şu oldu; ‘Bu çocuklar vatandaşlık almalı, çok büyük bir haksızlık var.’

   Bu konuyu aynı zamanda Avrupa Parlamentosu Milletvekili Niyazi Kızılyürek’le de görüştük. Kendisi zaten inisiyatif alarak bu konuları gündeme getiriyordu ama toplumsal hareketin ardından daha çok gündeme almaya başladı. Avrupa Parlamentosu’nda bu konuyu özellikle dile getirdi. Üç kez de ilgili yerlere şikayet dilekçesi gönderdik… İlk olarak Avrupa Parlamentosu Dilekçe Komitesi’ne 675 Kıbrıslı Türk’ün imzaladığı bir şikayet dilekçesi gönderdik, ardından da Avrupa Parlamentosu Çocuk Hakları Komitesi ile Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komitesi’ne dilekçeler yolladık.

   Avrupa Birliği uyarma yetkisi var… Bu yüzden AB’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni uyarması gerektiğini düşünüyoruz. Tabii ki her ülke kendi vatandaşlık kurallarını ve kriterlerini kendisi belirleyebilir. Buna bizim itirazımız yok. Bizim esas itirazımız; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin zaten var olan vatandaşlık kanunu ile anayasasını uygulamamasıdır. Biz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ayrımcılık yapmadan kendi kanunlarını ve anayasasını doğru şekilde uygulamasını istiyoruz. Yani biz; ‘kendi belirlediğin, kendi koyduğun kurallara uy diyoruz’… Bu prensibin adı hukukta kanun önünde eşitliktir. Bizim talebimiz bu… Yoksa yasa yapın, yasaları değiştirin demiyoruz…. Sadece var olanı uygulayınız diyoruz.

“Sonuçlanan davalarda karar açıklanmıyor”

SORU: Karma evlilik konusuyla ilgili Kıbrıs Cumhuriyeti’nde dava açtınız mı?

AZER: Hayır, biz dernek olarak kendimiz dava açmadık ama önceden açılan davalara destek verdik. Süreçten bahsetmek gerekirse, yargısal anlamda iç hukuk tüketildikten sonra Avrupa insan Hakları Mahkemesi’ne gidilebilir. Ama şu anda öyle bir durum yok çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki mahkemeler bir türlü sonuçlanmıyor. Mesela bizim bir üyemizin bir davası geçen sene Nisan ayında bitti, karara kaldı… Bu davanın üzerinden 15 ay geçti ama karar bir türlü okunmuyor. Biz olumlu veya olumsuz bir karar açıklanmasını istiyoruz.

   Biz şunu bekliyoruz; olumlu kararsa zaten istediğimize ulaşmış olacağız. Karar olumsuzsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gideceğiz. Ancak bir karara varılmadan adım atamıyoruz. Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarında onlarca dava var ve hiçbirinde maalesef karar açıklanmadı.

   Dernek olarak güneyde kamuoyu yaratıp Kıbrıs Cumhuriyeti idaresinin yaptığı haksızlığı göz önüne sermeye çalışıyoruz. Çünkü mahkemelerin bir an önce karar vermesi için kamuoyunda baskı oluşturulmalı. Biz mahkemelerin kararına etki etmeye değil, süreci hızlandırmaya çalışıyoruz.

“Bize karşı kara propagandalar oldu”

SORU: 15 bin civarında insanın kimlik kartı alamadığını söylediniz. Bu kadar mağdur varken neden eylemlere binlerce kişi katılmıyor?

AZER: Biz gün geçtikçe eylemlerimize katılacak insan sayının artacağına inanıyoruz. Ama Kıbrıs’ta maalesef şöyle bir alışkanlık var; insanlar hak arama talepleriyle ilgili genelde, ‘biz çok fazla karışmayalım, olacak olan olur’ modundalar… Biz mu mağduriyeti olabildiğince dillendirerek eylemlere katılımı artırmaya çalışıyoruz.

   Şöyle ki ilk eylemimizde sayı daha azdı ancak son eylemimizde daha çoktu. Yani biz eylem yaptıkça, görünür oldukça insanların daha çok katılacağını düşünüyoruz. Katılımın az olmasında bir diğer etken de kara propagandalar oldu… Maalesef bize karşı bazı kara propagandalar yapıldı. Mesela ‘Eyleme katılırsanız Güney Kıbrıs’a geçişlerde sorun yaşayacaksınız’ gibi söylemler oldu. Hiçbir kara propaganda bizi geri bırakamaz, tam tersi bu tarz söylemler bizi kamçılıyor.

   Halkımıza buradan şunu söylemek istiyorum; bu gibi söylemler kesinlikle dikkate alınmamalı. Çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bunu yapmaya hakkı yok. Zaten bunu yapsa, bir hukuka aykırılık daha yapmış olacak. Böyle bir şey olsa ve halk buna çok yüksek sesle itiraz ederse, bu hukuksuz uygulamayı yapmaya niyetlense bile cesaret edemeyecek.

“Bizim tek derdimiz haklarımızı almak”

SORU: İlk eyleminizin üzerinden 7 ay geçti. Niye eylemleriniz arasında bu kadar süre farkı oluştu?

AZER: Bunun temel sebebi oluşum sürecinden kaynaklanıyor. Şöyle ki ilk eylemimizi Kimliksizler Hareketi’ni kurar kurmaz yaptık. Dernek olduktan sonra da ilk olarak derdimizi ilgililere anlatalım diye düşündük. Yani biz ne istediğimizi hem kuzeyde, hem güneyde, hem de uluslararası arenada anlatmaya başladık. Kendimizi anlattıkça her kesimden destek göreceğimizi düşündüğünüz için eylemlerimize bir süre ara verdik ama bundan sonra eylemlerimiz daha sık olacak. Bir kez daha söylemek gerekirse bizim tek derdimiz Kıbrıs Cumhuriyeti’ni protesto etmek değil, haklarımızı almak…

“Kimse kimseye mücadele vermeden hakkını vermiyor”

SORU: Bazı çevreler eylem yapılmasının olumsuz sonuç doğurmasından endişe ediyor. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?

AZER: Evet, doğru. Bazı çevreler eylem yapılmasının olumsuz sonuç doğurmasından endişe duyuyor. Buna bir de şu açıdan bakılmalı… Daha ne kadar olumsuz sonuç doğurabilir ki? Bizim çocuklarımız yıllardır anayasal haklarından mağdur ediliyor. Kimse kimseye mücadele vermeden hakkını vermiyor.

   Haklar tarihine baktığımızda, hiçbir hak oturarak elde edilmemiştir. Mücadele olmadan kimse kimseye hakkını vermiyor. Bugün sağlık, izin, toplantı ve ücret haklarına bakıldığında hepsi de mücadeleyle alınmıştır. Yani beklemekle hak alınmaz. Sonuç olarak biz en demokratik hakkımızı kullanıyoruz. Aşırılık veya vandallık yapmıyoruz, gayet medeni şekilde, taşkınlık yapmadan protesto ediyoruz, şikayet mektuplarımızı iletiyoruz ve olay çıkarmadan evlerimize dağılıyoruz.

“Çocukların hiçbir günahı yok”

SORU: Son olarak eklemek istediğiniz?

AZER: Hava sıcaklığı nedeniyle yaz boyunca kitlesel protesto yürüyüşümüz olmayacak. Ama yürüyüş olmaması tepkisiz kalacağız anlamına gelmiyor. Bizim bu yaz, Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarının tepkisiz kalamayacağı birtakım girişimlerimiz olacak.

   Bir de şunu belirteyim; bizim attığımız adımların, Kıbrıs sorununun çözümüne de katkı koyacağına inanıyoruz. Çünkü bu girişimlerimiz iki toplumu birbirine yakınlaştırıyor. Çünkü siz binlerce kişiyi Kıbrıs Cumhuriyeti’nden iterseniz, bu kişiler Kıbrıs Cumhuriyeti’nden de uzaklaşır.

   Bu yüzden bizce bizim adımlarımız, adadaki barışa da hizmet eden bir durum. Evet, bu adada ‘Kıbrıs sorunu’ diye bir sorun var. Ama bu sorun, hiçbir günahı olmayan çocukların sırtına yüklenmemeli. Bu durum ne hukuk, ne de vicdan kaldırır. Çünkü kimse anne-babasını seçemez, anne veya babasından dolayı bir şeyden sorumlu tutulamaz. Bir çocuk nerede doğacağını da seçemez. Burada çocukların hiçbir günahı yok.

   Son olarak şunu da eklemek istiyorum; Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ‘altın pasaport’ skandalı yaşandı. Yani yetkililer, parayla pasaport dağıttı ama anayasal hakkı olan çocuklara kimlik kartını vermedi. Bu ayrımcılık artık son bulmalı… Gelin bu adanın çocuklarına hep birlikte sahip çıkalım!”