Sanırım 2023’ü yoğun ani ölümlerle, çok sayıda sevdiğimiz insanı kaybetmiş olmamızla hatırlayacağız. Yani pek de iyi hatırlamayacağız…

   Üzgünüm, çok özel bir insanı, Fehim Nevzat’ı da kaybettik dün…

   22 yıl çalıştığım Kıbrıs Gazetesi’nde, direktörlerimizden birisiydi Fehim Bey ve 22 yılın yarısından fazlasını birlikte çalıştık.

    Fehim Bey için “özel bir insan” dedim ya, gerçekten de birçok bakımdan özel bir insandı…

    Ölüm ilanına “Fehim Nevzat Beyefendi” yazdı ailesi… Öylesine yazılmış bir kelime değil “beyefendi” kelimesi…

    Benim tanıdığım insanlar içinde “beyefendi” kelimesini onun kadar hak eden bir kişi daha yoktur. O gerçek bir beyefendiydi… En zor koşulda bile beyefendiliğinden şaşmazdı… Davranışları hep ince ve ölçülüydü.

    Öfkelendiğinde gözü hiçbir şeyi görmeyenlerden değildi, tam tersine öfkesinde bile bir asalet vardı…  

    Fehim Bey demek “nezaket” demekti, hani son zamanlarda birçok insanın unuttuğu ve uzaklaştığı şey olan nezaket…

    Hoşgörülüydü, ikna ediciydi, yardımseverdi, halden anlardı, hep güler yüzlüydü…

    Onca yıl birlikte çalıştık, bir gün bile tıraşsız görmedim onu, hep çok şıktı…

    Hep takım elbise giyerdi, hep uyumluydu giysileri, onu çok az kravatsız gördüm.

    Sağlığına düşkündü, kendine iyi bakardı, hep yaşından daha genç gösterirdi…  

    “Uzun yıllar Kıbrıs Medya Grubu’nun direktörlüğünü yaptı” dedim ya, daha doğrusu direktörlüğü sevgili eşi Bilge Nevzat’la paylaşmıştı, birlikte yürütüyorlardı.

    Tüm hayatı paylaştıkları gibi… Bir elmanın iki yarısı gibiydiler, hiç ayrılmazlardı…

     Birbirlerine bu kadar yakışan, birbirlerini bu kadar anlayan, birbirlerini bu kadar seven ve bir an bile ayrılmayan böyle bir çift zor bulunur diye düşünürdüm hep.

     Kıbrıs Gazetesi’nde aynı odayı paylaşırlardı, birinden birini odada görememek bizi şaşırtırdı, hemen sorma ihtiyacı hissederdik.

     Hem Fehim Bey hem de Bilge Hanım, mantıklı olan hiçbir şeye “hayır” demezdi aslında ama yine de Bilge Hanım daha ince eleyip sık dokuyan birisiydi, bazen yetişip de “hayır” dedi mi biraz zor dönerdi. Ancak onu ikna etmenin bir yolu vardı, o da Fehim Bey’di.

      Hatta bazen biz Bilge Hanım’la konuşurken daha biz o tarafa dönmeden Fehim Bey söze karışır; “Bilge, tamamadır yapalım bunu, çocuklar başaracak” derdi. Bilge Hanım, öyle kendine özgü bir bakış atar, sonra ikna olurdu.

     Fehim Bey’in o “Bilge” diye başlayan konuşmaları hiç kulağımdan gitmez.

     Hayrandım ben onların bu sevgili, tatlı hallerine, yalnız ben değil onları tanıyan herkes hayrandı…

     İnsani yönleri çok güçlüydü; çok iyi biliyorum, dar gelirli, ihtiyaçlı personele kendi ceplerinden para verir, yardım ederlerdi.

     Personel için kız bile isterlerdi… Mesela mesai arkadaşımız Ceyhan Koç için bir diğer mesai arkadaşımız Ceyda Mutluyakalı’yı ailesinden Fehim Bey ile Bilge Hanım istemişti. Ne kadar mutlu olmuştuk bu hayırlı işi yaptıklarında…

     Fehim Bey ve Bilge Hanım, Kıbrıs Gazetesi’ne zor bir dönemde gelmişti, onlar gelmeden önce kurum maddi yönden zor duruma düşmüştü, maaşlar bile geç ödeniyordu.

    Akılcı bir tutumla kurumu zordan çıkarıp, çok iyi bir duruma getirmişlerdi, bundan dolayı da personel onlara büyük saygı duyardı.  

    Tüm personele evlatları gibi davranırlardı, kapılarını çalan herkesi güler yüzle karşılarlardı.

    Gazeteden ayrıldıktan sonra personel onları hiç unutmadı, birçok kişi onları arıyor, onlarla buluşuyordu.

    Fehim Bey’in vefat ettiğini öğrenen birçok kişi sosyal medyada çok sayıda paylaşım yaptı.

    Bakıyorum da sosyal medya paylaşımlarında birbirinden habersiz birçok kişi ağız birliği yapmışçasına hep benzer güzel şeyleri yazıyor, çünkü olumlu anlamda çok sayıda insana dokundu Fehim Bey…

     Kimseyi üzmedi, kırmadı, hep iyi davrandı, hep o güler yüzüyle, iyilik dolu yüreğiyle yardımcı oldu. O nedenle “özel” dedim Fehim Bey için…

    İnsana “seni seviyorum” demeden de sevdiğini hissettiren birisiydi… Onunla çalıştığım, onunla birçok şeyi paylaştığım, onun nasihatlerini ve ders gibi yaşanmış öykülerini dinlediğim için kendimi şanslı hissediyorum. İyi ki onu tanımışım… Işıklarda uyusun…