Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda iki ayrı devlet tezini benimseyerek, Birleşmiş Milletler’in 77., 78. ve 79. Genel Kurul toplantılarda KKTC’nin tanınması için diğer devletlere açıkça çağrı yaptı.

 Ancak bugüne kadar uluslararası alanda KKTC’nin tanınması yönünde atılan adımların tek karşılığı, KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na 2022 yılında gözlemci üye statüsünde kabul edilmesi olmuştur.

KKTC bu teşkilata tam üye bile olamamıştır! Neden?

Çünkü uluslararası tanınırlıktan yoksundur! BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararları, KKTC’nin tanınmaması için BM üyesi devletlere açıkça çağrı yapmaktadır.

O zaman en azından Türk dili konuşan Cumhuriyetler KKTC’yi tanıyamazlar mı?

-Maalesef tanımaları çok zor!

Diğer devletler gibi, kardeş ülkeler olarak saydığımız Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan da Kıbrıs sorununun çözümü konusunda BM’nin kararlarına bağlı olup, karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme vurgu yapmaktadırlar.

Resmi olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıyan bu ülkeler, KKTC’yi tanıdıkları anda, başta BM olmak üzere uluslararası örgütlerle sorunlar yaşamaktan, diplomatic, ekonomik izolasyonlara veya yaptırımlara maruz kalmaktan çekinmektedirler.

Örneğin KKTC’yi tanıma ihtimali en yüksek denen Azerbaycan bile bu konuda çekingen ve tereddütlü kalabilmektedir. Dağlık Karabağ, Azerbaycan’ın kontrolüne geçmesine ve ayrılıkçı yönetimini feshetmesine rağmen, Azerbaycan; KKTC ile ancak kültürel ve ticari ilişkiler kurabileceğini ifade etmektedir.

O bakımdan Azerbaycan’ın KKTC’yi tanıması Rusya ile olan yakın ilişkilerini bozabileceği gibi, Ermenistan ile girdiği ilişkilerini normalleştirme sürecini de olumsuz etkileyebilecektir . Küresel güçlerden ve uluslararası kuruluşlardan gelecek olan tepkiler de cabası!

O halde KKTC’nin tanınabileceği meşru bir yol yok mu?

Kıbrıs Cumhuriyetini monopolize eden Kıbrıs Rum yönetiminin, Kıbrıslı Türklerin referandum yaparak geleceğini tayin etmelerine onay vermesi!

Örneğin Soğuk Savaş döneminden sonra 1993’de Eritre, 1999’da Doğu Timor ve 2011’de Güney Sudan ayrıldıkları devletin onayını alıp referandum yoluyla bağımsızlık kazanmışlardır.

Keza 1993’de Çekoslovakya’nın bölünmesi Çekler ile Slovakların karşılıklı anlaşmalarıyla gerçekleşmiştir.

Kosova’nın 2008 yılındaki bağımsızlık ilanı, ayrıldığı Sırbistan’ın onayını almadığı için birçok batılı devlet tarafından tanınmasına rağmen BM’ye üye olamamaktadır.

BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri Ukrayna-Rusya çatışması, Suriye, Tayvan, Kuzey Kore ve İran ile ilgili konularda derin görüş ayrılığı içerisindeyken, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda görüş birliği içerisindedirler. Dolayısıyla Türk tarafının, Güvenlik Konseyi içerisinde bu konuda bir ayrışma yakalayıp fırsata çevirmesi de mümkün değildir.

Nitekim Güvenlik Konseyi 30 Ocak 2024 tarihinde almış olduğu 2723 sayılı kararında, Kıbrıs sorununun iki toplumlu ve iki bölgeli bir federasyon temelinde çözülmesi konusunda, taraflara yapmış olduğu daha önceki uyarıyı yinelemiştir.

ABD’nin Doğu Akdeniz’de yakın işbirliğine girdiği Kıbrıs Cumhuriyeti’nde giderek artan nüfuzuna rağmen, Rusya; Kıbrıs sorunuyla ilgili Günevlik Konseyinin son dönemdeki kararlarını onaylamaktan geri durmamıştır.

Gerek uluslararası hukuk gerekse siyasal bakımdan uluslararası toplum tarafından meşru kabul edilmeyen iki devletlilik tezi, Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafınca 2025 Ekim ayında yapılacak olan KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra da savunulabilecek mi?