Biraz hafızamızı yoklarsak gelmiş geçmiş hükümetler her fırsatını bulduklarında toplumsal baskıyı azaltmak ve kendilerini aklayarak işletmeleri günah keçisi göstermek için denetim yapacakları açıklamalarında bulanmışlardır.
Fiyat denetimi yapacağını açıklayan hükümetlerin geçmişte olduğu gibi sol ağırlıklı veya bugün olduğu gibi sağ ağırlıklı olması pek fark etmemiştir.
Nerede ise tüm hükümetlerin yaptığı fiyat denetimi iddiası fos çıkmıştır.
Genelde TL’nin değer kaybı sonucu piyasadaki fiyat artışlarında tüccarı suçlamak veya geçen ay olduğu gibi bazı ürünlerde KDV sıfırlamasının fiyatları düşürmemesi, neticesinde hükümetler sorumluluktan kaçmak için denetim yapacakları açıklamasında bulunurlar. Ancak, kısa süre sonra ülkemizde genelde olduğu gibi gündem değişeceği için fiyat denetimi vaadi de unutulmuş olur.
Amcaoğlu’nun Samimiyetine Güveniyorum
Bazı ürünlere KDV sıfırlamasının fiyatlara yansıması için hükümetin en son yaptığı denetim açıklaması üzerine en sorumlu bakan durumundaki Ekonomi Bakanı Olgun Amcaoğlu’nu telefonla aradım.
Amcaoğlu ilk defasında telefona bakamaz ise genelde ikinci telefona yanıt verir ve son derece samimi davranır.
Sayın Amcaoğlu’na yönettiğim “Fiyat denetimi mi yapacaksınız?” sorusuna “Yok yahu Hoca benim öyle personelim mi var?” diye soru ile yanıt vermiştir.
Bunun yerine raf ve kasa etiketi, son kullanma tarihi, etiketsiz ürün olup olmadığı gibi hususlar için denetim yapılacağını ifade etmiştir.
Doğrusunu ifade etmek isterse Sayın Amcaoğlu endişesinde son derece haklıdır. Çünkü etkin işlemeyen liberal ekonomilerde de fiyat denetimi yapılabilir. Ancak, yapılan fiyat denetimi isabetli olmazsa fayda yerine ekonomiye zarar verebilmektedir.
Piyasalar her zaman etkin bir şekilde işlemeyebilir
Piyasalar, çoğu zaman iktisattaki tam rekabet idealinden oldukça uzaktır.
Elektrik piyasası, taksi piyasası, telekomünikasyon piyasası gibi piyasalarda tam rekabet koşulları genellikle oluşmaz.
Bazı piyasalara tek bir firma hâkimdir. Bazılarında az sayıda firma vardır. Diğer piyasalarda ise firmalar, birbirinin aynısı olan ürün ve hizmetler üretmez.
Bunlara ek olarak enformasyon akışındaki aksaklıklar, firmaların üretim sürecinde çevreyi kirletmesi gibi dışsallıklar, sosyal fayda sağlayacak mal ve hizmetlerin serbest piyasada üretilmemesi gibi pek çok aksaklık nedeniyle gerçek piyasalar tam rekabet idealinden uzaklaşır.
Bu çerçevede, devlet müdahalesi gerektirebilecek temel unsur piyasa aksaklıkları veya başarısızlığıdır. Piyasa başarısızlığı piyasada rekabet gücünün eksikliği ve kaynakların etkin kullanılmaması sonucu ortaya çıkar.
Piyasa Başarısızlığı teoride en etkin piyasa türü olarak adlandırılan tam rekabet piyasasının gerçek hayatta görülmemesi nedeniyle oluşur.
Bir bakıma aksak rekabet piyasası olarak da adlandırılır. Piyasa başarısızlığının başlıca kaynakları kamusal mallar, dışsallıklar, aksak rekabetçi oluşumlar, asimetrik bilgi, risk ve belirsizlik, fiyatların yapışkanlığı, arz ve talep arasındaki gecikme, negatif eğimli arz pozitif eğimli talep, gelirin hakça paylaşılamaması, ekonomik istikrarsız, bilgi yetersizliği, kamusal mallar, doğal tekeller ve dışsal ekonomilerdir.
Devlet düzenlemeleri piyasaya özgü olmalıdır
Devlet düzenlemelerinin zor olmasının önemli bir nedeni de her sektörün, her piyasanın farklı olmasıdır. Belirli bir piyasada düzenleme yapabilmek için bu piyasanın işleyişi ile ilgili detaylı bilgiye ihtiyaç vardır.
Genel geçer ilkelerle piyasalara müdahale etmek her zaman mümkün değildir. Jean Tirole’ün çalışmaları özellikle bu vurguyu yaptığı için önemlidir ve Nobel Ödülü’ne layık görülmüştür.
Jean Tirole, telekomünikasyon piyasası ve finansal piyasalar gibi piyasalarla ilgili incelemelerinde devlet düzenlemelerinin başarısının piyasaya koşullarına ve bu piyasalardaki firma ve tüketicilerin davranışlarına bağlı olduğunu göstermiştir.
Devlet düzenlemelerinin piyasaya özgü olması gerektiğini vurgulamıştır. KKTC’de de elektrik, su ve gaz gibi malların aksine farklı marka ve niteliklere göre ayrışan (ayni olmayan) ürünlerin döviz kuru, navlun ve diğer dinamik unsurlar ile değişen maliyet hesaplaması son derece güç olup uzman kadrolar ve güvenilir bilgi akışını barındıran profesyonellik gerektirmektedir.
Bunun yanında, mevzuat açısından bunların denetimli ürün olarak karara bağlanması ve denetlenecek kâr marjı belirlenmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak piyasaya müdahale ile ilgili hassas olan önemli bir konu bu müdahale gelişi güzel olursa faydasından ziyade zararı olabilir. Burjuva-emek ikilemi sonucu önyargılar ile müdahale gerçek anlamda piyasa ekonomisinin etkinlik ve verimliliğine zarar verebilir.
Bunun için ilk adım olarak sağlıklı ve güvenilir veri ile profesyonel ve bilimsel esaslara göre piyasa aksaklıklarının tespiti gerekmektedir.
Bu aksaklıkların çizdiği çerçevede de müdahalenin şekline karar verilmelidir. Müdahale siyasetten ari Rekabet Kurulu’ndan gelebileceği gibi reel sektörle iş birliği içinde asimetrik bilgiyi ortadan kaldırıp şeffaflaştırmak şeklinde de olabilir. Doğal tekel veya kartel durumunda özerk düzenleme ve denetleme kurulları müdahaleci olabilmektedir.