Parantez açalım, sn yetkililer her kimlerse, AKEL ofisini ne zaman kapatacaksınız, Rum Milletvekili aramızda fink atıyor, Devletimiz, birliğimiz, değerlerimiz yıpratılıyor. Bay Hristodulidis, Türklerde ve Rumlarda BM destekli Federasyonu destekleyenler çoğunlukta diyor. Zaten içimizdekiler de böyle diyor. Adamlar, kasaba, köy, dernek, kahve, ova, bağ bahçe dolaşıyor. Bakınız, DİSİ-Rum Meclis Başkanı bayan Annita sol partilerimizi halletti, şimdi sağ partilere döndü HP’ni davet etti. Sn Özersay açıklamanızda Kıbrıs’ta karşılıklı kabul edilebilir yaşayabilir bir çözüm, hem nedir o pragmatik yaratıcı yaklaşımlara ihtiyaç falan. Evirip çevirmeden açıkça söylesenize Federasyon veya eşit Egemenlik? Zaten bir evveli öyledir ne suya ne sabuna. Siz baştakiler,  sandalye kavgası, Kurultay hesabı yapın, beyanat verin günü kurtarın kurtarmasına da, ya bir gün altımızda kazılan çukurda bulursak kendimizi nasıl olacak? AB finansmanıyla iki toplumlu bazı dernek gençleri işbaşındaymış, ülkemizi dolaşıp diyaloğun gelişmesine yardımcı olurlarmış, hade hayırlısı!

          Filistin Dışişleri Bakanı Güneyi ziyaret edip temaslar yapmış, tam da buldu bal alacak çiçeği. Yahu, Orta Doğu’yu vuran savaş uçakları yıllardır Güney Kıbrıs’tan havalanır, Emperyallerin uçak gemileri limanlarında hem denizlerinde hazır bekler. Bizim Garantör Türkiye’miz olmasaydı Filistin’den beter olurduk, hayatta olmazdık bu gün. Aha o Güneydekilerin İsrail’den geri kalan tarafları yoktur, sakın farklı sanmayın sn Bakan.

          Sn Guterres, BM olarak 60 yıldan beri Cumhuriyeti yıkan suçlulara ortaklığımızı işgal ettirip kanatlarınız altında tutar, suçsuzu da haksız cezalarla süründürürken, kimse BM’nin iki tarafa da eşit mesafede olduğunu söylemesin, zira hiç inandırıcı olmaz. Hele çözümsüzlüğün sebebi hem çözümden kaçan taraf aşikarken, Cumhuriyetin yıkıldığı, yıkanların da desteklendiği gerçeği apaçık ortadayken.

         Hem suçlu hem güçlü sözü adeta komşumuz Rumlar için söylenmiş, 60 yılı aşkın süreden beri  devam eden Kıbrıs meselesinde Rumların statüsünden, pişkinlikle atıp tutmalarından, yağ gibi su üstüne çıkmaya çalışmaları meselesinden daha uygun bir başka örnek bulunamaz. Sütten çıkmış ak kaşık misali yıllarca yaptıklarını inkar ederler, yalanları dünyaya pazarlarlar. Alıcılar bilerek aldanmakta.  Bizler ise, bize yaşatılanları ve varoluş mücadelemizi çocuklarımızın bilgisine getirmekten, okullarımızda okutmaktan acizken, pısırıklıktan kıçımızı kıpırdatmadan oluruna bırakırken, sadece Türkiye’nin girişimlerine sırtımızı yaslayarak Dikilitaş etrafında dönmekle, bazılarımız da Rumların yalanlarını geveleyip desteklemekle dıştan nasıl destek bekleyebiliriz??

         Kıbrıs meselesinin sorumluları Rumlar anaları Yunan’la mağduru oynarlar çifte darbeci, soy kırımcılar. BMGK’nin oldubitti hukuk dışı, taraflı 186 siyasi kararına yaslanan bu iki işgalci. Kıbrıs ortaklık Cumhuriyetine 1963, 1974’te iki kez hem darbe yaptılar hem işgal ettiler. Bu fırsatları verenler güya dünyayı idare eden, çıkarları gereği bilerek suçlulara destek olanlardır. Bundan ötürü    çözümsüzlük sürmektedir. Referandum dahil BM çözüm planlarını rahatlıkla reddetmeleri,  Cumhuriyetin işgalini sürdüreceklerinden, masum ortağa da haksız cezaların devam edeceğinden emin olmalarındandır.  

          Ne var ki, her şey apaçık ortadayken hala Kıbrıs sorunundan ve çözümsüzlükten Türk tarafını  sorumlu göstermeyi sürdüren Rum-Yunan tarafının bunu iddia etmesindeki başlıca sebep, Kıbrıslı Türklerin cezalı tutulması ve ‘Kıbrıs Cumhuriyetinin’ Rumlara hediye edilmesidir. Yarım asırdır sürdürülen BM parametreleri temelinde Federasyon görüşmelerinden neden sonuç alınamadığı ortadadır. BMGK’nin adada yarattığı eşitsizlik, haksızlık, taraflı ve adaletsiz tutum ve kararlar sorunun devamında en büyük sebeptir.

         Aradan geçen uzun yıllar zarfında Cumhuriyeti işgalinde tutan Rumların, Türklerin ortaklığını inkar edip paylaşmaz bir tutum sergilemeyi sürdürmesi ve görüşme masalarını devirip kaçmaları, sonrasında yine Cumhuriyetin işgalini sürdürmeleri, ki bu Kıbrıslı Türklerin  çökmesini beklediklerinden zamana oynamalarıdır. BMGK’nin de bu maksatla destek belirttiği ortadadır. O yüzden BMGK 3 aylık 186 kararını uzatmalarla 60 yıla vardırmıştır. Ve bu çıkarcı, adaletsiz kurumdan adil ve tarafsız bir tutum beklenemez. Haksız kararlarına harfiyen biat edenler ve savunanlar ya çok saftır ya da Rum’un boyunduruğuna girmek hiç umurlarında değildir.                                      

         Yahu, Uluslararası Antlaşmalarla Kıbrıs ortaklık Cumhuriyetini Türkler-Rumlar iki eşit egemen taraf olarak 1960’ta kurduk. 3 yılın sonunda Antlaşmaları bozdular, Cumhuriyeti yıktılar. Garantileri istemezler, vetomuzu kabul etmezler, eşitliğe karşıdırlar. Eee 1960 Antlaşmalarını ne yaptık kardeşim  madem? Bundan sonrakine nasıl güvenelim? BM’de Türklerin olmadığı, Rumlardan oluşan Kıbrıs Cumhuriyeti diye bir devlet  var mı? Yoktur da, BMGK’nin utanmazlığına bakın, Cumhuriyet vardır der egemeni de Rumlardır der. Asıl, balık baştan kokar işte tam da buna derler. Yalnız balık değil tuz da kokmuştur.

           Kıbrıs Cumhuriyeti! 60 sene 2 aydır çürüktür bitiktir. Güneydeki Kıbrıs Helen Cumhuriyetidir sadece, hani 15 Temmuz 1974’te ilan etmişlerdi işte O. Yahu bu Kıbrıs sorununda madem Rumlar haklı tutulur Mahkeme olmadan, bu dünyada Adalet hiç yok demektir, Gazze için de öyle.

        1963’te Türkler mi saldırdı, 15 Temmuz 1974’te CB sarayını Makarios saraydayken Türkler mi bombaladı, yaktı yıktı? Türkler mi ilan etti ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetini? Terörist başı Sampson’u Cumhurbaşkanı Türkler mi atadı? Türkler mi dedi CB Makarios’u öldürdük? İkinci darbede İngilizler tarafından kaçırılan CB Makarios değil miydi BM’de Yurdumu Yunanistan istila etti, acilen müdahale ediniz deyip Garantör Türkiye-İngiltere’ye çağrı yapan? 1963 sonrası 11 yılda Türklere yapılanları aktarmaya lüzum yok, her şey ortada.

         Rumlar, BMGK-AB’nin de desteğiyle Kıbrıs Türk Halkını heybesine koymayı aklına koydu, ENOSİS’e ulaşmaya ant içti. Son yıllarda AKEL’in 2 maddelik Türkleri bölüp parçalama planına sımsıkı sarıldılar, iyice uygularlar arkalarındaki desteklerle. Türklerin önüne konulan takozlarla yere düşmesini beklerler. İçteki işbirlikçilerin de yardımıyla bir gün mutlaka egemenliği altına almayı düşlerler. Geçmişte ve halen yaptıklarını asla unutmayız, onlara hem BMGK’ne asla güvenmeyiz. Garantiler vardı da bize yapmadıkları kalmadı, Garantiler kaldırılırsa başımıza gelecekleri iyi biliriz.  Rumların saldırılarını, darbelerini, Cumhuriyeti işgalleri gerçeğini ne haksız oldubitti 186 kararı örter ne de şantajlı AB üyeliği. Çıkarcı BMGK beşlisinin de alınlarındaki kara lekesini hiçbir şey temizleyemez.

        Şimdi güncel başka benzer bir rezalete değinelim. Almanya Cumhurbaşkanı Güneyin davetlisiydi. Kel gelin kel kaynanayı övdü. Efendim, Rumlar BM parametrelerine bağlı kalarak BM’nin desteğini kazanmış, da memnun olmuş. Hristoduludis efendi ise, 35 yıl önce Berlin duvarı yıkılmış da Lefkoşa hala bölünmüş tek AB  başkenti olarak dururmuş, Kıbrıs yeniden birleşsin miş, zira Türk-Rum çoğunluk bunu istermiş, hem AB’nin gereken garantileri sağlayabildiğini ve görüşmelerde aktif rol oynamasını istediğini açıkladı.

         Ey Almanya Cumhurbaşkanı, galiba bilinmeyen bir gezegenden geldiniz da Kıbrıs meselesinde zerre kadar bilginiz yoktur. BM parametrelerine bağlı kaldı da ne yaptı, bütün BM çözüm planlarını Referandum dahil hepsini reddetti, görüşmeleri de masaları devirerek kaçtı, bu mu BM parametrelerine bağlılık? Ama dediğiniz gibi değil, BM desteğini çözümden kaçtıkları halde ziyadesiyle aldılar, hem de çok öncelerden Mart 1964’ten beridir alırlar. Referandumda hayır diyen cezalanacak dendi ama Rumlar ceza yerine mükafat aldı,  maalesef başta ülkeniz Almanya öncü oldu, AB yalancı olmak pahasına verdiği sözleri bir hafta dolmadan unuttu, darbeciler tek taraflı AB üyeliğine alındı, Türk ortak yok sayıldı. Cumhuriyetin 1959-60 Antlaşmaları hem Anayasası çiğnendi, masum taraf evet dedi ama mükafat yerine BM’nin haksız cezalarına  AB cezaları da eklendi. Çözüme kördüğümü AB attı. Bu suretle sorun kronikleşti kalıcı hale geldi. Şimdi kalkıp çözümden, adaletten, iyi niyetten söz etmeniz hiç  hoş değil inandırıcı da değil. Bir de garantör olmak istersiniz, hade oradan. Çözüm umutlarını tamamen öldüren AB’dir. Yaptığınız taraflı yanlış uygulamaları Kıbrıslı Türkleri şöyle yada böyle tekrar kandırarak suçlarınızı örtmeyi başaramayacaksınız. Bakınız bay başkan kimlere destek oluyorsunuz.

         Üç ülkenin Garantörlüğünde 16 Ağustos 1960’ta Türk ve Rumların eşit ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarının daha mürekkebi kurumadan Cumhurbaşkanı olan Makarios, Rum halkına yaptığı konuşmada, ‘ENOSİS hedefinin devam ettiğini Antlaşmanın da ENOSİS’e sıçrama tahtası olduğunu’ açıkladı. Adaya gizlice yirmi bin Yunan askeriyle silahlar sokuldu, ayrıca 22 tabur silahlı milis gücü hazırlandı. Cumhuriyet daha 3 yaşındayken 30 Kasım 1963’te Cumhuriyet Anayasasının Türkler açısından hayati önem arz eden 13 önemli Maddeyi Makarios değiştirmek istedi. Önce Türkiye sonra da Kıbrıs Türk tarafı bunu kabul etmedi. Bunun üzerine üç hafta sonra 21 Aralık 1963’te önceden hazırladıkları AKRİTAS Türkleri bir gecede imha planını yürürlüğe koydular ve ayni geceden katliama başladılar.

         Cumhurbaşkanı muavini Türk olan Dr. Küçük ofisine gidemedi, Türk Milletvekilleri Meclis kapısından içeriye alınmadı, evlerinize gidiniz dendi. Anayasanın tarafsız Başkanı Alman Profosör ve yardımcısı Anayasanın değiştirilme istemine karşı çıktı ama kısa sürede istenmeyen şahıs ilan edilip sürgün edildi. Türkler devlet  dairelerinden kovuldu, adanın her tarafında saldırılara kalkan Rumlar saldırmadık Türk bölgesi, mahallesi bırakmadı. Türkler 103 köyden göç ettirildi, adanın yüzde üçlük bölümünde ablukaya alınıp sıkıştırıldı, saldırılara uğradı.

        İşine gücüne tarlasına bağına bahçesine, davarını otlatmaya gidemedi, gitmek isteyen bir daha geri dönemedi. Saldırılar katliamlar yıllarca sürdü, sözde BM Barış Gücü adaya geldi Rum saldırıları daha da arttı, gazete kağıdı diye gemiler dolusu silah adaya sokuldu. Erken ENOSİS için düğmeye basıldı, karşı çıkan Makarios yandaşları katliama uğradı, her gece EOKA terör örgütü Polis Karakollarına saldırdı bombaladı. Nihayet 15 Temmuz 1974’te EOKA ile Yunan Cuntası askerleri darbe yaparak Makarios’un sarayını tanklarla toplarla yüzlerce askerle darmadağın etti. Makarios’un öldürüldüğünü açıkladılar, yerine terörist başı Nikos Sampson’u atadılar, Kıbrıs Cumhuriyetini yıkıp yerine ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetini’ ilan ettiler, namluları da Türklere çevirdiler.

         Makarios’u öldüremediler, İngilizler adadan kaçırmıştı son anda. BMGK’ne götürüldü. Rum-Yunan remsilciler konuşmasını engellemek istediler, Türkiye’nin gayretiyle konuştu. Şöyle dedi: Ülkem işgal edilmiştir acilen yardım edin müdahale edin, Türkler de büyük tehlike altındadır. Ayrıca Garantörler Türkiye ve İngiltere’ye çağrı yaptı müdahale için. 5 gün sonra da Türkiye meşru müdahaleyi yaptı ve adada çatışmaları durdurdu, asayişi sağladı. BM yapamadığını belki de yapmak istemediğini Türkiye yaptı. 50 Yıldır adada asayiş, huzur hakimdir.

          Almanya’nın Sn Cumhurbaşkanı, adanın Lefkoşa’nın bölünmüşlüğü büyük bir zaruretti, zaten nüfus mübadelesi de oldu 1975’te. Bu bölünmeyi yaratan mecbur bırakan Rum-Yunan’ın ENOSİS amaçlı bitmeyen saldırılarıdır. Bölünmeye sebep olanlar, şimdi bölünmeden şikayet edenlerdir. Bakınız, bölünme Kıbrıslı Türklerin yaşamının garantisidir, özgürlüğünün teminatıdır, can korkusu olmadan, itilip kakılmadan yaşamanın göstergesidir. 1960-63 döneminde Türkler-Rumlar sadece devlet Hükümet yönetiminde birleşikti,         başka birleşik tarafı yoktu. Lefkoşa’yı Berlin’e benzetmenin uzaktan yakından hiç ilgisi yoktur. Doğu Berlin Doğu Almanya Batı Almanya’nın bir parçası bir bütünü, hepsi Alman. Ama Lefkoşa-Kıbrıs hepsi bir değil, Türkler var Rumlar vardır, iki ayrı halkı iki ayrı Millet. Batı Almanya Doğu Almanya’yla, yahut Almanlar birbirleriyle savaş etmedi, ama bizde apayrıdır, Türkler topluca çukurlara, kuyulara atıldı yaaaa  efendi, ama hala ENOSİS’ten vaz geçmediler. Sn Başkan, destekledikleriniz bunlar, isterseniz övünün da. İsrail’e de destek çıkarsınız, intikamını sizden değil Filistin’den aldığı için. Rumların da Kıbrıs Türklerine yaptıkları farklı değildi bilesiniz. Suçluyu neye dayanarak bu kadar güçlü kılarsınız sn Başkan??