Sürekli olarak benzer sorunları yaşıyoruz ama maalesef hiç ders almıyoruz.  

   Benzer sıkıntıları yazmaktan da söylemekten de sıkıldık, yorulduk…

    İşte yine bir yangın… Bir doğudan bir batıdan, ne kadar ormanımız varsa sıra sıra yanıyor…

    Bu kez Yeşilırmak’ta ormanlarımız yandı…

    Halbuki geçen yıl haziran ayında Mersinlik yangını ile nerede hata yaptığımızı tespit etmiş, günlerce konuşmuştuk.

     Nerede yanlış yapıyorduk, hatalarımız, eksikliklerimiz, yetersizliklerimiz neydi? Tüm bunları ortaya koymuştuk.

     Önümüzde uzun bir zaman vardı ve bu konularda tedbir almalıydık değil mi?

     Hayır yapmadık… Yapmıyoruz, tedbir almıyoruz, umursamazız, kalbimiz bu ülke için atmıyor sanki…

     Bu küçücük, bir avuç ülkede ormanlarımızı koruma yeteneği gösteremiyoruz, çünkü ders çıkarmasını bilmiyor ve sorunları dert edinmiyoruz.

      Yeşilırmak bölgesindeki yangının, elektrik kablolarından çıkan bir kıvılcımdan kaynaklandığı tahmin ediliyormuş…

     Geçen yıl Kalkanlı’da çıkan yangının sebebi de elektrik kablolarından çıkan kıvılcım değil miydi?

     Peki o elektrik kablolarından yangın çıkmaması için bunca yıldır ne yaptık? Hiçbir şey…

     Bırakın elektrik kablolarından çıkan yangını, geçen yıl Mersinlik’teki yangın, bir kepçenin alev almasından kaynaklanmıştı, hatta bu durum kamera görüntüleri ile tespit edilmişti.

     Peki bu konuda bir şey yapıldı mı? Birileri ceza gördü mü? Hayır, ne gereği var ki?

     Burası zaten yapanın yanına kalır cumhuriyeti değil mi? Niye cezalandırılsın ki birileri?

     Koskoca bir alan yanmış, söndürmekte yetersiz, aciz kalmışız, yağmur başlamış ve o yangın sönmüş ama oradan hiçbir ders alamıyoruz.

      “İnşallah yangınlar son bulur, inşallah bir daha böyle bir yangın yaşamayız” diyorlar.

      Sen geçmişten ders çıkarma, hiçbir tedbir alma, ondan sonra da “inşallah olmasın” de…

       İnşallah, maşallahla olacak işler mi bunlar?

       Daha dün Yenidüzen gazetesi manşetine yangınları almış ve yetkililerin yangınlara hazır olmadığımız itiraflarını “Acı İtiraf” manşetiyle vermişti.

      Birinci ağızdan, yetkililer söylüyordu yangına hazır olmadığımızı.

      Bir gün sonra yangın çıktı ve gerçekten de hazır olmadığımızı deneyimledik, “acı itiraf”, maalesef “acı bir tabloya” dönüştü.

      Dünkü Yenidüzen gazetesinde deniyor ki; Mersinlik yangınında iletişim ve müdahale konusunda ciddi sıkıntı yaratan telsizlerle ilgili adım bir yıl sonra atılmış, ihale kısa süre önce tamamlanmış ama telsizler henüz Orman Dairesi’ne teslim edilmemiş… Ne diyelim, bravo size…

       Orman yangın emniyet yol ve şeritlerinde dozer operatörü ve iş araçlarını kullanacak kişilere yönelik sıkıntı tam anlamıyla çözümlenememiş. Size bir bravo daha…

      Yangın emniyet yol ve şeritlerinin temizliği başlamış ancak çalışmalar istenilen düzeyde değilmiş. Harika, değil mi?

     Kalkanlı’da geçen yılki yangına neden olan elektrik hatlarına yönelik henüz adım da atılmamış. Atılmadığı belli işte, yine aynı sebeple yangın çıktı. Alkışlayalım mı sizi?

    Orman Dairesi’nin yeterli personeli yokmuş, iş makinesi varmış da onu kullanacak personel istihdam edilmemiş. Niye personel alınmaz ki Orman Dairesi’ne?

    Partizanca istihdam yapılır, her tarafa geçici işçi yerleştirilir de neden mesela Orman Dairesi’ne personel istihdam edilmez?

     Kaynak yetersizliği nedeniyle 125 kişilik mevsimlik yangın ekibi, geç istihdam edilmiş. 24 kişilik orman memuru kadrosu boş duruyor, istihdam yapılmıyormuş…

      Yangın helikopteri satın alamıyor, Türkiye’den de daha erken getirtemiyoruz, GKK’ya ait helikoptere apart takarak durumu idare etmeye çalışıyoruz.

      Her şey gelip kaynağa, maddiyata dayanıyormuş… Ha, demek ki yangınlar da önceliklerimiz arasında. Bir ülke önceliklerini göz önünde bulundurur değil mi?

     Yangınlardan korunmak, yangınlara karşı tedbirli olmak demek ki bizim önceliğimizdir.

     O nedenle bir yangın helikopteri satın almak, Orman Dairesi’ni personel ve araç, gereç bakımından en iyi nokraya getirmek, elektrik hatlarının yangına yol açmasını önlemek, yangın emniyet yol ve şeritlerinin temizliğini yapmak ilk işimiz olmalı ve buralara para harcamalıyız değil mi? Hatta buna itfaiyenin ve Sivil Savuna Teşkilat Başkanlığı’nın araç, ekipman, personel bakımdan güçlendirilmesi meselesini de ekleyebiliriz.

      Halbuki biz hiç önceliği olmayan cumhurbaşkanlığı binası ile meclis binası için milyonlar harcıyoruz. Ülkenin öncelikleri için gerekli olan paralar, sözde itibara, şatafata gidiyor. Bir de gereksiz partizanca istihdamlara…

      Gerekli olan yerlere ise para yok… Varsın ormanlar yansın hem yeşilimiz hem de orada yaşayan hayvanlar kül olsun… Önceliğini bilmeyen, bilse de önemsemeyen, şatafat ve partizanlık peşinde koşan yöneticilerimiz varken biz daha çok büyük yangınlarla uğraşırız.

     Biz hem ormanlarımızı yaktık hem de ekonomik anlamda yanmışız zaten ama bakan yok, gören yok…