Bu adada yıllardır hem “bağımsız ve egemen bir Türk Devleti” oluş iddiamızı hem de “toplum” esamesindeki varlığımızı “siyasi statü” haline getiremedik!                                 

Nitekim yıllardır “bağımsız ve egemen bir devlet” oluğumuzu da kimselere kabul ettiremediğimizin kırıklığı içindeyiz…

Üstelik “bağımsız ve egemen bir Türk devleti” iddiasında heyamola çekiyoruz ama tüm dünyanın ne devlet etiketli ülkeleriyle siyasi örgüt ve kuruluşlarına kabul ettirebiliyoruz bunu ne de asıl kabul etmesini istediğimiz Güney Rum yönetimine.. Kaldı ki adanın tek tanınmış devletinin Güney’deki Rum Yönetimi olduğu gerçeğini değiştiremiyoruz!

Ki Erdoğan’lı Türkiye dünya siyaset arenasında   en güçlü olduğu dönemleri yaşanmaktadır ama söz konusu KKTC oldu mu kimse elini taşın altına sokmak istememektedir!                                         

NİTEKİM TCD örgütüne de geçici üye kabul edilmemize karşın, bırakın dünya siyaset sahnesinde yankılanırken kabul ettireceğimiz Devlet oluş iddiamızı, dışındaki siyasi tepkileri aşarak “asli üyeliğimizi” bile haykıramıyoruz olmaya ki çizmeden yukarı çıkar fincancı katırlarını ürkütürüz çekincemizden dolayı!

Dolayısıyla da bu adada “Türkiye’nin beslemesi yetim çocuk” imajından öte bir siyasi niteliğe ulaşabilmemiz mümkün olmadı!                  

Kİ asıl hedefimiz adada “iki ayrı devlete dayalı bir siyasi çözüm” olduğu halde bu istemimizi de hayalden öte götüremiyoruz! Nitekim aradan yarım asır geçti hâlâ “Kuzey’in kalebent toplumu” oluşumuzdan ötesine geçemedik… Öyle de olunca Türk kökenli devletler topluluğunda bile üstelik Türkçeyi en iyi konuşan toplumu olmamıza karşılık, yamalama bir statü ile ancak yer bulabildik!

Kİ ŞİMDİ gelin de şairin “neler yapmadık bu vatan için” dediğine nazire henüz hiçbir şey yapamadığımızın Kuzey Kıbrıs’taki varlığımıza bakın!” Ki son kaldığımız yerde devletin “sosyal sigortalarını sahtekârlıkla soyup söğüşleyenlerin maceraları vardı!

DERKEN geçen gün baktık bu kez de “Devlet Planlama Örgütü koordinatörlüğünde 2024-2028 yıllarını kapsayacak “5 yıllık bir kalkınma planının” hazırlanması hedefleniyor..

EH olmaz mı? Kimsenin karşı çıkacak hali yok da bu adada henüz kendimize “Türk cemaatı” yakıştırmasında Meclisimizi de “cemaat” adıyla oluşturduğumuz yıllarda ve sonrası EOKA ile mücadele dönemlerimizde bile düşünün ki “bir yıllıkları” yetmez 5 yıllıklarını yapardık bu “planların!”… 

FAKAT hiç mi hiç planlanan hedeflere varmak için yürünmesi gereken yollarımızın önce temizlenmesi, ak pak olması gerektiğini de düşünmedik! Nitekim:                                                                                          

SİZE BİR ŞEY söyleyeyim mi? Tüm bu devlet iddialarına sarılı siyasi mücadele ve sosyoekonomik arayışlarımıza karşın bu adada asıl büyük ve ulusal mücadelemiz her zaman tutun ki  domatesin fiyatı ile  etin pahası, hıyarın kazığı ile  akaryakıtın acısı, kümes kadar evin saraylara mahsus kirasıyla ilaçların ceplerle elleri yürekleri yakmasıyla oldu! Ve halâ bu ülkede ayda on beş bin TL’ye çalıştırılan üniversite mezunu gencin yüreğindeki yangınları söndüremedik ki “sosyal adalete” dayalı devlet iddiamızın bayrağını dalgalandıralım!”

VE GENE PLAN: “Amaç yüksek refah seviyesine ulaşmakmış” Ve tasavvur edilen planın içinde yine  yok yok! Üstelik bırakın sıradan bir yurttaşı üniversite mezunu olsanız bazı “maddeleri” defatle okusanız da yine anlamazsınız! Ne demek bu? “Sizin anlamanıza gerek yok bizim bilgi ve irfanımız yeter” demek istiyorlar!”

OLAYIN asıl büyüklüğü ise şurada: Bu plan için farklı 12 komisyon kurulacakmış! Hadi rast gele!

KISACA TAKILDIĞIM: Doğrusu bu defa aklımı fena taktım. Geçen günkü bir toplantıda neredeyse 3. Dünya harbinin patladığının müjdesini verecekler, Gazze bombalarla yerle yeksan olup   kayboldu yitip gidecek…

Amerika başkanı Bıden ilgili toplantılarından birini yapar ve tüm dünya kulak kesilmiş ne söyleyecek merakında dikkatle izlerken Sn. Başkan konuşmasının ortalarında “benim ecele gitmem gerekir” diyerek salondan ayrılmaz mı?

HAYDA! Acaba ne oldu? Başkan nereye gitti? Niçin?  Biden neden konuşmasını yarıda kesti, nereye gitti?  Yoksa büyük bir savaş kararı mı verecek?                                                                                 

SONRA olaya açıklık getirildi: “Çok acele işi varmış? Bu kez gailesi bize düştü! “Bu çok acele iş ne olabilir” ki dünya yerinden kalkıp uturuverdiydi de hâlâ tartışılıyor! “Acaba Biden alelacele “gitmem gerekir” diyerek ve konuşmasını yarıda keserek salonu neden terk etti?

VE BAŞLADI medyada tahminler... Ki bir ucu ilan edilecek “3.Dünya savaşı kararına” kadar uzatıldı ama Başkan’nın nereye gittiği öğrenilemedi! Oysa:                                                                                          

…YAHU! Bu adamın yaşı 80’nini orsa etmiş..  Yürürken düşecek gibi sallanıyor! Medya ve ilgili siyasiler ise tüm  ihtimalleri sıralamışlar ki “aha Amerika Hamas’ı vurup durdurmaya hazırlanıyor,  Biden bu kararı vermek için salondan ayrıldı!..”                                                                  

NE var ki bu olasılığı söyleyenler Başkan Biden’in seksen yaşını orsa ettiğini belki “işemesi”  yada “kakası” geldiğini, tutamayacağı yerde alel acele tuvalete gitmesi gerektiğini sanki Amerikan Başkanları asla böyle uygunsuzluğa düşmezler tutumlarında olayı hep es geçtiler!                                                                                                                                              

OYSA benim ilk aklıma gelen “Sn. Başkan’ın “sıkışmış” olabileceğiydi! Belki siyecekti!. Olmaz mı yani?

Hayır! Her şeyi her ihtimali söyleyip yazdılar ama “adam üstüne işemesin diye konuşmasını keserek ayrılmak zorunda kaldı” diyemediler, yazamadılar!.. Oysa seksenini orsa etmiş Biden’ın konuşurken aniden salondan ayrılması nedeninin   en mantıklısıydı bu ihtimal!