Binlerce insan enkaz altında can verirken veya bir yardım eli beklerken, insanın hiçbir şey yapası gelmiyor, yaptığın her şeyden suçluluk duyuyorsun… Klimayı veya sobayı açmak istemiyorsun, donduru...

Binlerce insan enkaz altında can verirken veya bir yardım eli beklerken, insanın hiçbir şey yapası gelmiyor, yaptığın her şeyden suçluluk duyuyorsun… Klimayı veya sobayı açmak istemiyorsun, dondurucu soğukta hayatta kalmak için enkaz altında zamanla yarışan insanları ve onları kurtarmaya çalışanları düşündükçe… Yemek yiyesin gelmiyor, birçok deprem bölgesi yiyecek ve su sıkıntısı yaşarken… Gayriihtiyari gülümsersen anında pişman oluyorsun, suçluluk kaplıyor yine seni, depremde yakınlarını yitirenleri ve halen haber alamayanları, onların çaresizliğini düşününce… Evladına sarılamıyorsun, sarılıp koklayamıyorsun, enkazın altından evladının cansız bedenini çıkaranları ya da oralardan can parçasının sağ çıkmasını bekleyenler gözünün önüne gelince. Onların yapamadığı ama senin yapabildiğin her şey sana ağır geliyor… Hayattan tat alma yetini yitiriyorsun adeta… Deprem bölgelerine baktıkça, fotoğrafları, videoları gördükçe, sanki dünya durmuş gibi geliyor sana… En çok da çaresizlik yaralıyor insanı da insanın ruhunu da… Sen bulunduğun yerde kendini çok çaresiz hissediyorsun ya deprem bölgelerinde çoğu kez ekiplerin çaresizliğini görmek daha bir kahredici oluyor… O enkazın altından bir yakınını bekleyen kişinin o an dünyada istediği tek şey ona kavuşmak, sarılmaktır… Mal, mülk, para, şan, şöhret ve dünyevi ne kadar zevk varsa hiçbirinin anlamı kalmıyor. Böyle zamanlarda hepimiz kendimizi, yaptıklarımızı sorgulamaya başlarız; neden kavga ediyoruz, neden düşmanlıklar, hırslar, kıskançlıklar yaşanıyor? Neden sudan sebeple birçok şeyi sorun ediyoruz da kendi kendimizi yiyoruz? Bakın normalde düşman olanlar ya da düşman gibi görünenler de barışıyor, birbirine yardım ediyor, iyilik diliyor… Keşke felaket olmadan da sorgulayabilsek bazı şeyleri ama yapamıyoruz, felaket geçince unutuyoruz. Bu felaket geçer mi ki? Kimin için geçer? Orada bu korkunç olayı yaşayanlar için geçer mi ki? Geçmez, ateş yine düştüğü yeri yakar yine. Geriye kalanlar alışkanlıklarına devam eder. Felaket yaşanınca bazılarının ders alacağını sanıyorsunuz ama öyle olmuyor, ta ki yeni bir felaket yaşanana kadar… Yazamıyor da insan, yazmaya, konuşmaya takati kalmıyor… Yazacaklarının anlamı kalmayacağı hissine kapılıyor… Adıyaman’dan acı haberler aldık bu gece ve kahrolduk, bu acıya nasıl dayanılır bilemiyorum…