Ahmet UÇAR

   “Sahte diploma soruşturması” ülkemizde infial yarattı.

  Ülkemizin bilimsel anlamda gelişim göstermesi ve uluslararası öğrenciler yoluyla birçok ülkede varlık alanı kazanması noktasında üniversiteler önemli rol oynarken, üniversitelere “ticarethane”, öğrencilere de “müşteri” gözüyle bakılması yükseköğretimin kan kaybetmesine neden oluyor.

   BAĞIMSIZ GAZETE’ye konuşan Kıbrıs Türk Orta Eğitim ve Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Başkanı Selma Eylem, Eğitim Bakanlığı’nın eğitimle ilgili bir derdinin bulunmadığını belirtirken, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş de, Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda büyük zafiyetinin bulunduğunu ancak siyasetin sorumluluk almaktan kaçtığını söyledi.

Eylem: Üniversitelere nitelik olarak
değil ticarethane olarak bakılıyor

  Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Başkanı Selma Eylem, ülkemizde üniversitelere nitelik olarak değil nicelik olarak bakıldığını belirterek, buraların kalite yerine ticari amaçlı kuruluşlar olarak değerlendirildiğini kaydetti.

   Üniversiteleri denetleyecek kurumun başındaki kişinin bile diplomasının şaibeli olmasının denetim işinin nasıl yapıldığının bir göstergesi olduğunu dile getiren Eylem, üniversitelere ticarethane olarak da bakıldığını ifade etti.

   Eylem, Eğitim Bakanlığı’nın öncelikle eğitimle ilgili bir derdinin olması geldiğine işaret ederek, seçmeci-elemeci bir sitemin sonucunda öğrencilerin her yıl üst sınıfa geçirildiğini  ve mezun edilip üniversitelere müşteri olarak girmelerinin sağlandığını vurguladı.

   Eğitim Bakanlığı’nın eğitimde oluşan anomaliye sürdürdüğü politikalarla kendisinin zarar verdiğine dikkat çeken Eylem, eğitime zarar veren kurumlardan birisinin de Eğitim Bakanlığı ve hükûmetler olduğunun altını çizdi.

   Eylem, öğrencilerin Bakanlar Kurulu kararıyla sınıflarını geçmesinin sağlanmasının bu ticari sistemin devam etmesine neden olduğunu söyleyerek, sahte diploma sorunun ortaya çıkmasını sağlayan bu sistemin sorumlusunun Eğitim Bakanlığı ve Eğitim Bakanı olduğunu anlattı.

   Eğitim sisteminin kendi ülkemizin eğitim sistemine yönelik düzenlenmesi gerektiğini belirten Eylem, Türkiye ile paralel giden bir eğitim sisteminin ortadan kaldırılması gerektiğini kaydetti.

   Eylem, ülkemizin ihtiyaçlarına yönelik, üretime dayalı, bilimsel, laik bir eğitim sisteminin oluşturulması gerektiğini dile getirerek, üniversitelere ticari gelir olarak değil eğitim yuvaları olarak bakılması gerektiğini ifade etti.

   Öğretmen sendikaları olarak yıllardır sürdürdükleri mücadelenin bu yönde olduğuna işaret eden Eylem, mücadelenin bu yönde devam etmesi gerektiğini söyledi.

   Eylem, eğitim sisteminde gereken düzenlemelerin yapılması için tüm paydaşların bir araya gelerek çalışıp sonucu ortaya koyması gerektiğine dikkat çekerek, burada tüm paydaşlara görev düştüğünü açıkladı.

   Ülkede her alanda kokuşmuşluk, yolsuzluk, rüşvet, torpilin had safhada olduğunu belirten Eylem, biraz kazınsa bunun çok daha derinlerine inileceğini ve daha büyük skandalların ortaya çıkabileceğini kaydetti.

   Eylem, “sahte diploma” konusunda gerekenlerin yapılması gerektiğini vurguladı.

Maviş: Yükseköğretimde eğitim parasal konulara indirgendi

   Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendiksı (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, Ada’nın kuzeyinde Atatürk Öğretmen Akademisi (AÖA) dışında devletin teşvikiyle 22 tane vakıf veya özel üniversitenin bulunduğunu belirterek, benzer nüfus oranına sahip olan Malta’da bir devlet üniversitesi, bir tane de ekonomi üzerine özel butik üniversite olduğunu kaydetti.

   Ada’nın kuzeyinde üniversite sayısının fazlalığının niteliğe, bilimsel araştırmalara yansımadığını dile getiren Maviş, eğitimin parasal konulara indirgendiğini ifade etti.

   Maviş, “Kitle turizmi anlayışıyla, daha fazla öğrenci, daha fazla üniversite, daha az maaş, daha az personel anlayışı ile denetimsiz, patronların eline verilmiş bir yükseköğrenimin ‘diploma’ krizi yaratmasına şaşırmamak gerekir” şeklinde konuşarak, butik otel açma izni gibi üniversite açma izni verenlerin diplomaların para karşılığı dağıtılmasına da sebep olan kişiler olduğunu vurguladı.

   Maviş, siyasi kimliği olan kişilerin sahte diploma ile ilişkilenmiş iddialar ile anılmasının üniversite patronları ile siyasetin kurduğu ilişkinin de araştırılması gerektiğini ortaya koyduğuna işaret etti.

   Sorumluluk almamanın siyasete ve bürokratlara özgün bir hal aldığını belirten Maviş, siyasetin sorumluluk üstlenmeme, ‘Bana bir şey olmaz’ tavrının ve hesap vermeme üzerine kurulu anlayışının yükseköğrenime zarar verdiğini kaydetti.

   Maviş, yükseköğrenim ile ilgili Meclis, Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu’nun (YÖDAK) doğrudan ilişkili olduğunu dile getirerek, yükseköğrenim kurumları ile ilgili ortaya konulan iddiaların ilk olmadığını ifade etti.

   Maviş, üniversitelerin insan kaçakçılığı; eğitim almadan torpil veya rüşvetle verilen, satılan diplomalar; intihal gibi emek/bilim hırsızlığı ile ilgili birçok defa gündeme geldiğine işaret ederek, ilgili kurumların da sessizliğini koruduğunu anımsattı.

   Maviş, eğitimin para ile ilişkilendirilmesi, öğrenciye müşteri, akademisyene köle gibi davranılmasından, hükümetin yükseköğrenimi gelir getirici bir sektör olarak lanse etmesinden rahatsız olduklarına dikkat çekerek, eğitimin kamusal bir hak olduğunun unutulmaması gerektiğinin altını çizdi.

Maviş, şöyle devam etti:

   “Diğer bir mesele mevcut veya geriye dönük yüksek lisans, master, doktora yapmadığı halde yapmış gibi belge alanla, almayanın ayırt edilmesini istiyoruz.”

   Maviş, Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP), son 50 yılın 43 yılını hükümette geçirdiğini ve Eğitim Bakanlığı’nda görev aldığını belirterek, Nazım Çavuşoğlu’nun da 3. defa Eğitim Bakanı olduğunu kaydetti.

   Yükseköğrenimin insan kaçakçılığı, intihal, torpil, sahte diploma ile anılmasında gerekli önlemeleri almama noktasında zafiyetleri bulunduğunu dile getiren Maviş, yükseköğrenimin para ile ilişkilendirilmesi ve öğretim üyelerinin özlük hakları noktasında sömürülmesinde de pay sahibi olduklarını vurguladı.

Editör: Ahmet Karagözlü