Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Sıla Usar İncirli, kronik rahatsızlığı bulunan hastaların ilaca erişim sorunu yaşadığına dikkat çekerek ilaca erişemeyen hastaların atak geçirebileceğini, hastalık sürecinin başa dönebileceğini, hatta zamanında tedavi edilememesi durumunda ise “ölebileceğini” söyledi.
İncirli, “Bizde acil olsun olmasın her şey aynı… Bir hasta MR çektirmek için 2-3 ay bekliyor, raporun çıkması için 1 ay daha beklemek zorunda kalıyor” dedi. İncirli, okullarda “Türkçe bilmeyen çocuklar” sorunu gibi hastanelerde de “Türkçe bilmeyen hasta” sorunu yaşandığına dikkat çekerek “Bazı hastalar İngilizce bilmiyor, hekimler onlarla nasıl yardımcı olabileceğini bilemiyor” diye konuştu, bu durumun oldukça dramatik olduğunu vurguladı.
İncirli, şu anda çalışma izni için bekleyen on binlerce kişiye tüberküloz testi için gereken akciğer filmi ile PPT testi yapılamadığın belirterek bu durumun çok tehlikeli olduğunu söyledi
BAĞIMSIZ TV’de Genel Yayın Yönetmeni Ali Baturay’ın hazırlayıp sunduğu “Markaj” programına konuk olan CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İncirli: Partizanca istihdam yapmadık,
dar gelirli insanları korumaya aldık
CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli, ülkede gündemin çok hızlı aktığını, bıçağın kemiği çoktan geçtiği bir noktada olunduğunu belirterek bunun hükümetin bir taktiği olduğu savundu.
Hükümetin “iş yapmadan iş yaparmış gibi görünmeye” çalıştığını ifade eden İncirli, hükümet yetkililerin yaptığı açıklamaların tam da bu yaklaşımda olduğunu söyledi. İncirli, CTP’nin prensip olarak kimseye “boş ümit” vermediğini belirterek “Boş umut, umutsuzluktan daha beterdir” dedi, partisinin veriler üzerinden gerçekleri dile getirdiğini kaydetti.
Birçok insanın ülkede hiçbir şeyin değişmeyeceğine dair derin bir ümitsizliğe kapıldığını söyleyen İncirli, CTP olarak hedeflerle hareket ettiklerini belirtti.
Tufan Erhürman’ın iktidarda olduğu 4’lü koalisyon döneminde asla partizanca istihdam yapmadıklarını, dar gelirli insanları korumaya aldıklarını dile getiren İncirli, “Biz o dönemde kendi ayaklarımızın üzerinde durabileceğimizi kanıtladık” diye konuştu.
İncirli, söz konusu dönemde Türkiye Cumhuriyet’inden herhangi bir yardım gelmediği halde 334 milyon TL askeri harcamaları ödediklerini, 54 milyon TL de artıda görevi devrettiklerini söyledi.
“Bu ülkede para var… Ancak birçoğu kayıt dışındadır”
Ülkede çok büyük fırsatların olduğuna dikkat çeken İncirli, şu anki zihniyetin ülkedeki refah ve zenginliği hakça bölüşmediğini, adil bir şekilde paylaşmadığını vurguladı.
İncirli, “Kimse ülkede para yok demesin. Bu ülkede para var… Ancak birçoğu kayıt dışındadır. İktidarın bu kayıt dışılığı ‘kayıt altına alma’ gibi bir niyeti de yok” şeklinde konuştu.
Demokrasi için kayıt dışı ekonominin mutlaka kayıt altına alınması gerektiğini belirten İncirli, şu anda orta direğin hızla yoksullaştığını, az bir kesim insanın ise giderek zenginleşmeye başladığını ifade etti.
Hanehalkı İş Gücü Anketi’ne işaret eden İncirli, devlet eliyle hazırlanan bu ankette ülkenin durumunun çok vahim olduğunun görüldüğünü söyledi.
İncirli, bir ülkeyi 10 kişinin yönetemeyeceğini, liyakata dayalı istihdamların yapılması gerektiğini belirterek partisinin bu yüzden sürekli “Birlikte yöneteceğiz” dediğini dile getirdi.
Partizanca, torpille, adam kayırmayla yapılan istihdam ve terfilerin bir ülkenin 30 yılına mal olduğuna dikkat çeken İncirli, bu durumu düzeltmek için doğru yönetimin kurulması gerektiğini vurguladı.
“UBP’li vekillerin mecliste kamera karşısında
söyledikleri ile kulislerde söyledikleri bambaşka”
Bir hekim olarak hastaların ölmemesi için azraile meydan okuduklarını söyleyen İncirli, bu ülkenin kendine göre olan fırsatları hayata geçirmesi halinde kendi ayakları üzerinde durabileceğini kaydetti.
Cumhuriyet Meclisi’ndeki komitede başlayan bütçe görüşmelerine dikkat çeken İncirli, bütçede gelirlerin düşük gösterilmeye çalışıldığını savundu. İncirli, hükümete “ne kadar muhalefet” yapılsa da herhangi bir değişiklik veya düzelme olmayacağını söyledi.
“Reçete yolsuzluğu” olayından da bahseden İncirli, reçete meselesinin trajikomik bir olaya dönüştüğünü ifade etti.
İncirli, UBP’li vekillerin mecliste kamera karşısında söyledikleri ile kulislerde söylediklerinin bambaşka olduğunu belirterek bu durumun “ikiyüzlülük” ve “kendi menfaatleri için doğruyu söylememe” anlamına geldiğini vurguladı.
Bu yaklaşımın ülkeye çok zarar verdiğini söyleyen İncirli, “UBP’liler iyi polis-kötü polisi oynamaktan vazgeçmeli” diye konuştu.
“Reçete” meselesinin perde gerisine değinen İncirli, UBP’nin bu olayı eline yüzüne bulaştırdığını dile getirdi.
İncirli, 2008 yılından itibaren sigortalı kişi sayısının arttığını belirterek 100 binin üzerine sigortalı kişi olduğunu söyledi.
Sigortalı hastaların, sağlık hakkına kolayca ulaşabilmesi için serbest çalışan hekimlerin de sistemin içine entegre edildiğini ifade eden İncirli, sistemin uzunca bir süredir çalıştığını, sigortalı sayısının artması ve pandemi döneminde devletin hastalara “hekimlere görünmeden” reçete yazılabileceğinin denildiğini ve böyle bir alışkanlık oluştuğunu belirtti.
İncirli, Sosyal Sigortalar Dairesi’nin “hangi eczanede veya doktorda” sorun olduğuna bakıp, yolsuzluk şüphesi olan kişilere para cezası kesmesi, sözleşmesini askıya alması veya kesmesi gerektiğini, ancak bakanlık koltuğunda 1 ayını doldurmayan Sadık Gardiyanoğlu’nun olaya “balıklama atladığını” söyledi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu’nun en büyük hatasının bu durum olduğunu ifade eden İncirli, reçete olayında kimin masum veya suçlu olduğuna mahkemelerin karar vereceğini, ancak hükümetin “biz yolsuzluk peşinde koşuyoruz” demek için bu işi berbat ettiğini dile getirdi.
İncirli, hükümetin onlarca doktoru, yüzlerce eczacıyı ve binlerce vatandaşı perişan ettiğine dikkat çekerek bugüne kadar 39 eczacı ile 18 hekimin tutuklandığını ve bu kişilerin kelepçelerle azılı bir suçlu gibi mahkeme duvarı önüne dizildiğini ifade etti.
Hükümetin yanlış tavrı yüzünden ecza depolarının birçoğunun “kriz” durumunda olduğunu söyleyen İncirli, “eczacı-ecza deposu” ve “hasta-doktor” sirkülasyonunun koparıldığını kaydetti.
İncirli, hükümetin yarattığı bu kaosun yıllarca süreceğini ve reçete meselesinin tarihe kara bir leke olarak geçeceğini belirterek sürecin çok yanlış yürütüldüğünü vurguladı.
“Bir hasta MR çektirmek için 2-3 ay bekliyor”
Kronik rahatsızlığı bulunan hastaların ilaca erişim sorunu yaşadığına dikkat çeken İncirli, ilaca erişemeyen hastaların atak geçirebileceğini, hastalık sürecinin başa dönebileceğini, hatta zamanında tedavi edilememesi durumunda ise “ölebileceğini” söyledi.
İncirli, ülkede ilaç eksikliği ve trafik kazalarının yoğun olması ile eğitimde yaşanılan kaos gibi tüm sorunların sebebinin ülkenin kapasitesinin üzerinde bir nüfusa sahip olmasından kaynaklandığını belirtti.
İngiltere’de bekleme süresinin oldukça uzun olduğunu, ancak acil durumlara müdahale etme becerisinin yüksek olduğunu belirten İncirli, “Bizde acil olsun olmasın her şey aynı… Bir hasta MR çektirmek için 2-3 ay bekliyor, raporun çıkması için 1 ay daha beklemek zorunda kalıyor” dedi.
İncirli, okullarda “Türkçe bilmeyen çocuklar” sorunu gibi hastanelerde de “Türkçe bilmeyen hasta” sorunu yaşandığına dikkat çekerek “Bazı hastalar İngilizce bilmiyor, hekimler onlarla nasıl yardımcı olabileceğini bilemiyor” diye konuştu, bu durumun oldukça dramatik olduğunu vurguladı.
İncirli, şu anda çalışma izni için bekleyen on binlerce kişiye tüberküloz testi için gereken akciğer filmi ile PPT testi yapılamadığın belirterek bu durumun çok tehlikeli olduğunu söyledi