Zaman zaman bir yerlerde okuruz, biraz da psikolojik bazı yazılar; “Yaşadığınız mekân kişiliğinizi yansıtır” ya da “Yaşadığınız ev kişiliğinizle ilgili ipuçları verir” gibisinden… Tam da kişiliğimi...
Zaman zaman bir yerlerde okuruz, biraz da psikolojik bazı yazılar; “Yaşadığınız mekân kişiliğinizi yansıtır” ya da “Yaşadığınız ev kişiliğinizle ilgili ipuçları verir” gibisinden… Tam da kişiliğimizi yansıtır mı bilemiyorum ama bir insanın evine, ofisine, çalıştığı mekâna şöyle bir baktığınızda o kişiyle ilgili bazı yargılarda bulunabiliyorsunuz. Kesin sonuç vermese de bu belki ilk intiba açısından size yardımcı olabilir. Peki çevremiz; yani çevreye verdiğimiz önem ya da değer, kişiliğimizi yansıtır mı? Eğer çevrenin kirliliği, çevre katliamı da kişilik göstergesiyse biz Kıbrıslı Türkler için hiç de iyi şeyler söylenemez. Çünkü Kuzey Kıbrıs, uzun zamandan beridir çevre kirliliği sorunu yaşıyor. Hatta çevre kirliliğinden öte çevre katliamları da var… Pis, bakımsız sokaklar, etrafı çöplerle dolu yollar, kaderine terk edilmiş perişan kentler… Kirletilen duvarlar, tabelalar, korunmayan tarihi eserler… Aklına estiği gibi çöpünü gidip doğaya bırakanlar… Kirletilen denizler, dereler, göletler… Her fırsatta çeşitli gerekçelerle katledilen ağaçlar… Doğal zenginliklerimizin kıymetini bilmiyoruz. Acımasızca doğayı katlediyoruz, pislik içinde yaşamaya alıştık. Gittikçe daha utanç verici oluyor, çevrenin kirliliği, etrafımızın pislik içinde oluşu… Yetişkinler çevreye duyarlı değil, umudumuz gelecek nesillerde, yani bugünün çocukları ve gençlerinde… Eğer bugünden çocuklarımızı doğaya, çevreye duyarlı olmaya alıştırırsak, ileride arzu ettiğimiz temiz çevreye, temiz kentlere, korunan bir doğaya sahip olabiliriz. İşimiz zor tabii ki… Büyüklerinin çevreye duyarsızlığını örnek almayacak çocuklar nasıl yetişecek? İşte bu amaçla Kıbrıs Türk Girişimci Kadınlar Derneği (GİKAD), Eğitim Bakanlığı ve Uluslararası Final Üniversitesi Rektörü (UFÜ), “Yeşil Okullar Projesi” hazırladı. Bu amaçla da “Doğanın Genç Savunucuları Programı” oluşturuldu. 30’u aşkın ortaöğretim okulundan çok sayıda gönüllü öğrenci ve öğretmen bu programda yer alıyor, hem de öylesine göstermelik değil, büyük bir şevkle. Bunu dün bu öğrencilere verilen “Çevre Gazeteciliği Eğitimleri” etkinliğinde gözlerimle gördüm. Çevre gönüllüsü çocuklarımız gerçekten bu işe inanmış, umarım bu zincir giderek büyür, umarım sayıları gittikçe artar, buna gerçekten ihtiyacımız var. Etkinliğin bir bölümünde GİKAD’tan Ziynet Şah, çok güzel bir anekdot anlattı, söylediği şey çok hoşuma gitti. Ziynet Hanım, yerlere çöp atan, izmarit fırlatan kişileri uyarmak için farklı bir yöntem bulmuş. Artık çevreyi kirletenleri uyarmak için “yere çöpünüzü atmayın” demiyormuş. Peki ne diyormuş? Ziynet Hanım, çevreye çöp atıp kirletenleri uyarırken, “kimliğinizi düşürdünüz” diyormuş. Ne kadar güzel bir uyarı yöntemi. Çöpünü etrafa bırakanlara yönelik Ziynet Hanım’ın sarf ettiği “Kimliğinizi düşürdünüz” sözü kimilerini utandırıyor, kimilerini kızdırıyormuş, bazıları da gerçekten kimliğini düşürdüğünü sanıp kimlik arıyormuş. En son olarak cenaze töreninden dönerken, bir adamın yere izmarit attığını gören Ziynet Hanım, adama “kimliğinizi düşürdünüz” demiş, adam da dönmüş yerde kimlik arıyormuş… Evet güzel bir yöntem, çevreyi korumayan, kirleten, katleden kişiler, bir anlamda kimliğini, kişiliğini de yansıtıyordur. Genelleme yapmak doğru değil ama maalesef toplumun büyük bir kesimi duyarsız, dar gelirlisi de orta hallisi de zengini de… Çok sayıda insan tam olarak doğaya duyarlı değil. Devlet denetimi de olmayınca ortaya felaket bir durum çıkıyor. Çevreye, doğaya karşı saygılı mıyız, koruyor muyuz yoksa kirletiyor, katlediyor muyuz? Çevreyi korumadığımızda, işte gerçek kimliğimizi ortaya koyuyoruz, yere attığımız o çöpler kimliğimize dönüşüyor, kimliğimiz o çöp kadar değersiz ve kirli oluyor. Kimliğinin çöp olmasını kim ister ki? İstemiyorsak o zaman çevreye saygılı olalım. Siz de artık Ziynet Hanım gibi yere çöp atana “Kimliğinizi düşürdünüz, lütfen eğilip alınız” deyin, ne kadar insanı utandırıp, yaptığı hareketi kendi kendine sorgulatırsak o kadar kârdır. Tabii ki bunlar yetmez, bilinçli bir toplum yaratmak için daha fazla çalışmalı, “Yeşil Okullar Projesi” benzeri projeleri çoğaltmalı, büyütmeliyiz… Devlet yöneticileri ve parlamentodaki milletvekilleri de yasalarda değişiklik yapıp, caydırıcı cezalar getirmeyi, “oy kaybederim” korkusunu atarak ciddi olarak gündemlerine almalıdır. Aksi takdirde hiçbir şeyi düzeltemeyiz, kısır bir döngü içinde aynı şeyleri söyleyip dururuz…5 Mart 2023