Tarihi kişiler mi yapar, kitleler mi yapar? Sosyal bilimlerde çok köklü ve tartışmalı bir sorudur bu.
Neyse ki, herkes olmasa bile çoğu sosyal bilimci artık bu konuda konsensusa varmıştır: Tarihi veri koşullarda, somut ve nesnel çerçevede kitleler yapar ama kişilerin de tarih yapımında belli bir rolü olduğu inkar edilemez.
Adına lider denilen bu kişiler, somut ve nesnel koşulları iyi analiz eder ve bunlardan hareketle toplumlarının tarih yapımında ciddi katkıları olur.
İşte 6 Şubat’ta, 45. ölüm yıldönümünde, hiçbir devlet yetkilisinin katılmadığı mütevazi bir törenle anılan Dr. Burhan Nalbantoğlu Kıbrıs Türk toplumunun tarihinde böylesine önemli bir rol oynamış müstesna bir kişiliktir.
Burhan Nalbantoğlu, Kıbrıs Rumlarının EOKA’yı kurarak İngiliz sömürge yönetimine karşı adayı Yunanistan’a bağlamak için başlattığı aktif mücadelenin yoğunlaştığı dönemde sahneye çıkmıştır.
Nalbantoğlu, İngiliz yönetiminin belli bir noktadan sonra EOKA ile uzlaşarak Kıbrıs Türk toplumunun arzulamayacağı bir çözümde buluşacağını öngörerek Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) kurulmasında öncülük etmiştir.
TMT 1957 yılı sonunda kurulmamış ve 1958 yılının ortalarına kadar EOKA ile aktif bir mücadeleye girmemiş olsaydı, hiç şüphesiz ABD ve NATO da devreye girip 1959 anlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasında aktif rol alma gereği duymayacaktı.
Bugün, ister iki devletli çözüm, ister federal çözüm savunulsun, sonuçta bunun meşruiyet temeli verilen o mücadele ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıslı Türklere sağladığı eşitlik hakkıdır.
Üstelik, Nalbantoğlu’nun kurulmasında öncülük ettiği TMT, 1963 yılı sonunda Kıbrıs Rumlarının Kıbrıs Türklerine karşı başlattığı saldırıların da sonuçsuz kalmasının temel örgütü olmuştur.
1964 yılından özellikle 1968 ortalarına kadar enklavlarda topyekün varoluş mücadelesi veren Kıbrıs Türk toplumunda Nalbantoğlu, nerede kendisine ihtiyaç olmuşsa oraya gönüllü giderek katkı koymuştur.
Örneğin, 1964’te stratejik konumu olan Boğaz’ın savunulmasında , direnişin temel payandasını oluşturan Erenköy’de hep ön saflarda aktif olarak yer almıştır.
Nalbantoğlu, ulusal mücadeleye yaptığı katkı yanında, 20 Temmuz 1974 sonrasında başlayan demokrasi mücadelesinin de öncülüğünü yapmıştır.
Hem de, TMT mücadelesini birlikte başlattığı, kader ortağı ve aslında çok sevdiği arkadaşı Rauf Denktaş’a karşı.
Gerçi başlattığı bu mücadelenin nereye evrileceği ve nasıl sonuçlanacağı görülmedi. Çünkü 1980 6 şubatında hiç beklenmedik bir anda ecel tecelli etti.
Belki de Denktaş’a karşı başlattığı son demokrasi mücadelesi nedeniyle, uzun yıllar yönetimde kalan Denktaş etkisiyle, resmi devlet törenleriyle anılma geleneğinin dışında kalmıştır.
Ama öyle olsa da, Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihle ilgili söylediklerini Kıbrıs Türk tarihini yazanlara hatırlatmanın tam sırasıdır : “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” Devleti temsil edenler de, yoğun işlerinden fırsat bulup en azından ölüm yıldönümünde onu hatırlayıp anarlarsa tarihe karşı ödevlerini yapmış olacaklardır.