Gazetelerde dün “Mağusa Limanı’nda balıkçı teknelerinin bağlı olduğu iskelenin 2017 yılında yıkıldığını ama henüz tamir edilmediğini” yansıtan bir ajans haberi vardı.
Sahi ya, Mağusa Limanı’ndaki iskele yıkılmış ve en erken zamanda tamir edileceği söylenmişti.
Öyle olmadı tabii ki… İskele tam 6 yıldır tamir edilmeyi bekliyor.
Defalarca haberini yaptık ve sonunda unuttuk gitti onu da birçok bekleyen sorunumuz gibi.
Gündem o kadar çabuk değişiyor ki daha yakın zamanda meydana gelen olayları, ortaya çıkan sorunları bile unutuyoruz, aklımızda çıkıyor, yok ki 6 yıl önceki olay aklımızda kalacak.
İskele yıkıldığında, günlerce haber olmuştu… Birkaç dakika önce üzerinden insanların geçtiğini ardından da iskelenin yıkıldığını yansıtan kamera görüntüleri çok ilgi çekmişti.
Şans eseri yıkılma anında iskelenin üzerinde kimse yoktu, bu yönüyle de çok konuşulmuştu.
Sonrasında birçok ülke yöneticisi orayı ziyaret etti ve tamir edileceğini söyledi.
Ancak o tamirat hiç olmadı… 2017’de yıkılan beton iskelenin enkazı bile ta 2021’de denizden çıkarılmıştı.
Enkazın çıkarılması, herkeste “iskele tamir edilecek” hissi yaratsa da öyle olmadı işte.
Yıkılan yere, “geçici” diyerek derme çatma bir ahşap iskele yerleştirildi ama o geçicilik hiç bitmedi.
Balıkçı tekneleri, gezi tekneleri ve özel teknelerin bağlandığı iskelenin yıkılması tabiatıyla bir mağduriyet yarattı, halen de yaratıyor ama kimin umurunda?
Yıkılan iskeleye geçici çözüm olarak konulan dubalar yıllardır tehlike yaratıyor.
Gezi teknelerinin turlarına katılacak turistler, çürümek üzere olan dubaların üzerinden geçiyor.
Bu utanç verici durum tam 6 yıldır sürüyor.
Orayı ziyarete giden ülke yöneticileri yıkılan iskelenin bugüne kadar tamir edilmemesinin kabul edilemez olduğunu söyledi üstelik. Sanki de tamir etmeyen kendileri değişmiş gibi.
Orayı ziyaret ettiği günlerde Ulaştırma Bakanı olan bugünün Başbakanı da orayı 2021 yılındaki ziyaretinde “yaşanılan mağduriyet mümkün olan en erken zamanda giderilecek” demişti ama öyle olmadı işte…
Memleket böyle, kırılan kırıldığı yerde, dökülen döküldüğü yerde kalıyor.
Kronikleşmiş birçok sorunumuz var, çözülemiyor öylece duruyor.
Sorunlar bir plan dahilinde ele alınıp, çözülmesi için uğraşılmıyor.
Biriken ve çözülmeyen sorunlar, toplumda moral bozukluğuna, umutsuzluğa neden oluyor.
Mesela yine medyada, sosyal medyada son günlerde çokça yer bulan Teknecik Elektrik Santrali bacasından yayılan kara dumanlar sorunu.
Yıllardır devam eden bu sorun bölge insanını canından bezdirdi.
Defalarca bu bacanın haberleri yapılıyor, yıllardır çevreciler, duyarlı kesimler bu kara dumanların yarattığı mağduriyete dikkat çekiyor.
Bu bacaya bir filtre takılması gerektiği yılladır dile getiriliyor ama efendim çok pahalıymış da alınamıyormuş…
Bir devlet düşünün ki elektrik santralinin bacasına filtre alamasın.
Mesela birçok yangına teslim oldu ormanlarımız ama devlet olarak bir yangın helikopteri de satın alamadık.
Gerçi bırakın yangın helikopterini, itfaiyenin eski araçlarını yenileyemiyoruz, eski araçlarla itfaiyeciler büyük zorluklar yaşıyor.
Peki çevre kirliliği sorununa çare bulabildik mi? Tabii ki hayır. Göngör Çöplüğü’nü bile ıslah edemiyor, çalıştıramıyoruz, yok ki çevre kirliliğine çare bulacağız.
Trafiğin can almasını engelleyebildik mi? Ne engellemesi, bu yıl trafikte son yılların en fazla can kaybının olduğu yıl oldu. Üstelik yılın bitmesine daha iki ay var.
Hiçbir şeyi başaramıyoruz, tam tersine başarısızlıklar, fiyaskolar artıyor.
Önceliği olmayan işlere para harcanıyor, gösterişe önem veriliyor.
İşin kötü tarafı da herkes kanıksamış bu durumu, kalitesizliği, beceriksizliği, ihmalleri, istismarları normal görüyorlar ve yalnızca üzülüyor, söyleniyorlar.
Üzülmek, karamsarlığa kapılmak, umutlarını tüketmek sanki çareymiş gibi.
Bu toplum kendi gücünün farkına varamadığı sürece bu sorunları ve fazlasını yaşamaya mahkumdur.