Kuzey Kıbrıs’ta kalitesiz bir hayat sürüyoruz…

   Bu kalitesiz hayattan hiç kimse kurtulamıyor.

   Paranız olsa da olmasa da kalitesiz hayattan nasibinizi alıyorsunuz.

   En bariz örnek Güngör Katı Atık Tesisinde ya da halk deyimiyle Güngör Çöplüğü’nde çıkan yangın ve çevreye yayılan kara dumanlar…

   Her gün bu konuda onlarca kişi arıyor bizi; “Boğuluyoruz, kafamızı dışarı çıkaramıyoruz” diye.

   Taşkent, Haspolat, Hamitköy, Dikmen, Boğaz, Lefkoşa’nın bir bölümü Güngör’den yükselen dumanlardan ve etrafı kaplayan yanık kokusundan bunalmış durumda.

   Özellikle de Taşkentliler ciddi mağduriyet yaşıyor…

   Zaten her taraf kirli, yollar, sokaklar, ovalar çöp içinde, denizlere lağım akıyor, bir havamız kalmıştı o da kirlendi…

   Çağdaş bir Avrupa ülkesinde olsa, insanlar bundan sorumlu yetkili makamları dava ederdi.

   Yönetenlerin sorumsuzluğundan dolayı insanların hayatı kabusa dönüşüyor.

   Sokakta duramıyorsun, kapını, pencereni açamıyorsun, dışarıya çamaşır seremiyorsun, hele salık sorunun varsa ölümle burun buruna geliyorsun.

   O çöplükte her türlü madde yanıyor, kimyasallar da var, dumanlarla bunları soluyorsun.

    Bunu size yapmaya kimin hakkı var ki?

    Dedim ya bu ülkede kalitesiz hayat zengini de fakiri de vuruyor, işte durum ortada.

    Şimdi paranız olsa ne yazar olmasa ne yazar, herkes aynı kötü havayı soluyor.

    Bu dumanlardan etkilenen bir üniversite var o bölgede, o üniversitede dünyanın dört bir tarafından öğrenci öğretim görüyor.

    Biz bu kara dumanlarla, insanların üzerine sinen is kokusuyla ne güzel bir ülke tanıtımı yapıyoruz değil mi?

    Ülkede çevre kirli, toplu taşıma yok, trafik kazalarında yaşamlar yitiriliyor, hayat pahalı, ev kiraları astronomik, sistemsizlik ciddi sorun, bunlar yetmezmiş gibi bir de insanları kara dumana, ise, yangın kokusuna boğ, ondan sonra da bekle Kuzey Kıbrıs hakkında güzel şeyler düşünsünler.

    Bu ülke her yanıyla dökülüyor, her tarafında bir perişanlık hâkim.

    İnsanlar ilaç bulamıyor, artık ilaç eksikliği dayanılmaz bir hal aldı.

    Hastaneler nüfusa yetmiyor, randevular çok ileri tarihlere verilmeye başlandı.

    İnsanlar, genç denilebilecek yaşta “ani ölüm” adı altında patır patır ölüyor, yetkili makamlar bu konuda halka doğru dürüst açıklama yapamıyor.

    Birçok devlet okulu perişan durumda, geliri düşen, fakirleşen birçok aile özel okullara çocuklarını gönderemiyor.

    Döviz yükseliyor, pahalılık artıyor, hükümet edenler buna çare bulamıyor.

    İnsanlar artık girecek deniz bulamıyor, “denizlere lağım akıyor” iddiaları herkesi korkutuyor, bazı yerlerde gözle de görülüyor lağım aktığı, kimi yerlerde yetkili makamların “temiz” raporuna bile inanamıyor kimse…

    Ne et kaçakçılığı önlenebiliyor ne de başka bir kaçakçılık…

    Ülke kaçak yaşayan insan dolu, 7 sene, 10 sene, 15 sene insanlar kaçak yaşıyor buralarda, suç işleyip de yakalanmadığı sürece kimse onlardan haberdar olmuyor.  

     Ülkede polisiye olaylar artıyor, insanların huzuru kaçıyor…

     Nereye bakarsanız bakın, kalitesizlik, kalitesiz bir hayata teslim olduk.  

   Vatandaşlar arıyor, “Yazın, Güngör’den çıkan dumandan boğuluyoruz, perişanız” diyor.

   Yazıyoruz, defalarca yazdık, birkaç kez manşete taşıdık, defalarca haberini yaptık ama yönetenler bu konuda “çaresiz” görünüyor, başka birçok olayda olduğu gibi…

   Çaresizlik, acizlik, beceriksizlik, zamanında tedbir alamama, umursamazlık, öngörüsüzlük, hepsi var… Tabii ki bunların olduğu yerde kaliteli bir hayattan söz etmek mümkün değil.