Çok söylenen, çok yazılan bir konudur, Kıbrıs Türk halkının birçok konuda tek yürek olamaması, benzer bir amaç için yüreklerinin atamaması, bu toplumun bir- iki konuda dahi olsa konsensüs sağlayamaması, hemfikir olamaması…

   Elbette her konuda herkesin aynı şeyi düşünmesi, aynı şeyi savunması, o uğurda mücadele vermesi pek mümkün değildir ve de üstelik şart da değildir.

   Farklı sesler, farklı düşünceler zenginliktir, demokrasinin bir gereğidir.

   Tek tip insan, tek tip toplum yaratmaya çalışmak sakıncalıdır da…

   Ancak tüm toplumu ilgilendiren bazı konularda tek yürek olmakta, güç birliği yapmakta fayda vardır.

   Tüm toplumu ilgilendiren, tüm toplumun zarar gördüğü konularda bir araya gelememek, hakkını arayamamak zafiyettir, böyle durumlarda o halk hakkını arayamaz duruma gelir.

  Genellikle yönetenler tüm toplumun tek amaçta birleşmesini istemez, sendikalara ve diğer sivil toplum örgütlerine yönelik “böl, parçala, yönet” taktiği uygularlar.

   Tabii ki toplumu parçalamak için de bunu yaparlar… “Particilik”, “Benim partim” tuzağıyla takım tutar, mürit yaratır gibi kendi partililerini adeta büyüler, etkisiz hale getirirler.

   Partisine karşı çıkamayan kitleler de o siyasi partinin o topluma verdiği zarara kendisi de maruz kalır…

    Gerçeği görseler de zarara uğrasalar da “benim partim” mantığıyla hareket edip, isyan etmezler, karşı koymazlar…

   Muhalefet doğruyu söylese, doğruyu yapsa da iktidar yanlıları buna destek vermez…

   Halbuki mesele ülke insanının menfaatiyse, bir icraattan tüm toplum zarar görecekse, hakkı yenecekse herkes bunun karşısında durabilmeli.

   Eğer kendi partisi hata yapıyorsa, kişiler, üyeler, kişisel muhalefetten önce kendileri o partinin bunu yapmasını engellemelidir.

    Ancak küçük ya da büyük kişisel menfaatler elde eden kişiler, yani bir anlamda rüşvetini alanlar ve statükonun bir tarafından tutanlar, toplumsal menfaatler için çaba sarf etmiyor, susuyor, siniyor, doğru olanı görmez oluyor.

   Maalesef bu nedenle bu toplum hayır etmemektedir.

   Partizanlık bu toplumu mahvetmiştir ama partizanlığı talep eden yine kişilerdir.

   Öyle bir noktaya geldik ki ne milli ne siyasi ne toplumsal konularda ortak bir hedef var.

   Mesela Kıbrıs konusunda da ortak bir noktada buluşulamıyor, çünkü toplumsal değil, kişisel çıkarlar, menfaatler ön plana çıkıyor.

   Tüm toplumu ilgilendiren hayati konularda halk tek yürek olmayı, aynı amaç için mücadele etmeyi başaramadığı sürece hep kaybetmeye mahkumdur.

   Şu anda birçok konuda bu ülke insanının kaybedip de mağduriyet yaşamasının nedeni de budur.

   Ancak öyle bir mesele var ki, işte o meselede bu halk tek yürek olmayı başardı, o mesele de İsias adalet mücadelesidir.

    Geçen dört gün boyunca, gözlerimiz; “6 Şubat depreminde Adıyaman’da İsias Otel’de 35 canımızı kaybetmemize neden olanların” yargılandığı davadaydı.

     Uzun zamandır, hatta uzun yıllardır diyebileceğim, görmediğimiz bir tek yürek hali vardı bu mahkemeyle ilgili.

      Ülkemizde, muhalefet, iktidar, sağcı, solcu, apolitik, herkes bu davadan 5'i tutuklu 11 sanığın cinayetten yargılanmasını, en ağır cezayı almasını istiyor.

      Adıyaman’a gidip duruşmada söz alanların, davayı izleyenlerin, davacıların ve ülkede onları medya aracılığıyla takip edenlerin yüreği bir atıyordu, yıllar sonra bu toplum bir konuda hemfikir olmuştu.

      Demek ki bu halk isterse fikir birliği, güç birliği de yapabilir. Şampiyon melekler için verilen mücadele bunu gösterdi. Arada çok samimi olmayanlar, tribünlere oynayanlar olduğunu da hissediyoruz ama yine de bu ülkenin aynı amaç için mücadele vermesi anlamlıdır.

     Keşke o deprem hiç olmasa, keşke şampiyon meleklerimiz ölmese de biz bu tek yürek olma durumunu deneyimlemesek.

     Bu zor mücadele devam edecek, umarım bu amaç birliği, kalp birliği devam eder, umarın mahkemenin sonucunda istediğimiz sonuç çıkar.