Namık Kemal Lisesi’nde eğitim gören öğrencilerin ebeveynleri, çocuklarının riskli olarak görülen sınıflara girmesini istemediği için 23 sınıf çadırda eğitim görecekmiş… Çadırda eğitim… Üzülmemek, k...

Namık Kemal Lisesi’nde eğitim gören öğrencilerin ebeveynleri, çocuklarının riskli olarak görülen sınıflara girmesini istemediği için 23 sınıf çadırda eğitim görecekmiş… Çadırda eğitim… Üzülmemek, kahrolmamak elde değil. Bu ne çaresizliktir böyle, bu ne geriye dönüş, bu ne sefillik? Kim ne derse desin 21’inci Yüzyıl’da çadırda eğitim kabul edilebilecek bir şey değildir. Ülkede savaş yok, deprem yok, sel baskını yok ama öğrencilerimiz çadırda eğitim yapacakmış. Memleketin kendisi felaket zaten, yönetenleri felaket, başka bir felakete gerek mi var? Efendim, çadırda eğitim uzun sürmeyecekmiş, mart ayı sonuna kadar devam edecekmiş… Değil 20 gün, bir ay, bir gün bile çadırda eğitime gönlüm razı olmaz benim, kimsenin de olmaması gerekir. Ben utanıyorum bundan, bu ülkeyi yönetenler utanmıyor mu? Yapacak bir şey yokmuş, aileler online eğitimi kabul etmiyormuş, öğleden sonra başka okullarda eğitim de kabul görmemiş ve çare olarak çadırda eğitim bulunmuş. Bu koca Mağusa’da bina kalmadı, salon kalmadı ve çadır çare oldu ha? Vay halimize vay… Ben mazeret dinlemem, aileler nasıl tepki verdi, öğretmenler nasıl karşıladı, bunlar sizin sorununuzdur, ben sonuca bakarım. 21’inci Yüzyıl’da ülkenin en köklü devlet okulu olan Namık Kemal Lisesi’nin öğrencileri çadırda eğitim görecekmiş… Diyorlar ki; “Siz de her şeyi eleştiriyorsunuz. Ne olacak ki 20- 25 gün çadırda eğitim yapılsa?” Eleştiriyoruz tabii ki… Çünkü ben risk taşıyan bu okullarla ilgili defalarca yazı yazdım, defalarca çalıştığım kurumlar haber yaptı, KTÖS’ün ve KTOEÖS’ün bu konuda uyarılarını, fotoğraflı sosyal medya uyarılarını defalarca haberleştirdik… Defalarca “Tedbir alın, tedbir alın” dedik, yalnız biz değil başka gazeteci arkadaşlarımız da yazdı, başka haber kurumları da haber yaptı. Aileler zaman zaman tepkisini ortaya koydu, mesela bu okulda bir derslikteki tavan sıvası çöktü, günlerce bu konu konuştu, eleştirildi ancak hiçbir şey değişmedi. Yıllardır yıpranmış okullar ve sağlık ocakları hükümetlerin gündemine gelmedi, gelemedi. İşin ciddiyetine varılmadı, bir yerden başlayıp da sırayla okullara sağlamlaştırma yapılmadı, yıkılması gereken varsa gündeme alınıp yıkılmadı. Ne vakit ki Türkiye’de binlerce insanın ölümüne neden olan depremler oldu, akıllar yerine geldi. Şimdi ise iki ayak bir pabuca girdi, “Ne yapacağım telaşı” baş gösterdi. Bu ülkenin yöneticilerine toplumun büyük bir kesimi, “Bu ülkenin ihtiyacı cumhurbaşkanlığı sarayı ve meclis binası değil, başka önceliklerimiz var. Okul ve hastane istiyoruz” diye tepki gösterdiğinde bu eleştirileri düşmanca gördüler. “Önceliğimiz bu değil” diyenleri politika yapmakla, Türkiye düşmanlığı yapmakla suçladılar. Eğer biz okullarımızı sağlamlaştırsak, yeni okullar inşa etsek, yeni hastaneler, yeni sağlık ocakları yapsak, trafik ve çevre sorunları için yatırım yapsak, oralarda bir sorunumuz olmasa kimse cumhurbaşkanlığı ve meclis binası yapımına itiraz etmezdi. Başka eksikliklerimiz, başka sorunlarımız da var ama şu anda karşımıza çıkan yakıcı sorunlar olarak bunlar olduğu için bunları söylüyorum… Gelen tepkiler ne politik hezeyanlardır ne de Türkiye düşmanlığı… Bunlar gerçeklerdir, siz bu gerçekleri göremiyor, görmek istemiyorsanız, cumhurbaşkanlığı sarayı ve meclis binası için katkıyı yapan muhatabınıza bunu anlatamıyorsanız sizin eksikliğiniz ve zaafınızdır. Başka harcamalarınızdan da kısmıyorsunuz, hiçbir konforunuzdan feragat etmiyorsunuz da çocukları çadıra tıkacaksınız… Alın işte, çocuklarımız çadırda eğitim yapacakmış… Ne demek çadırda? Bu çadırlar birçok kişiye 1974 savaşını hatırlatmakta, travmalarını hortlatmaktadır. 1974’te savaşta çadırlara yerleştirilen insanların şimdi de çocukları, torunları çadırlarda eğitim görecek ha? Yazıklar olsun bize… Savaş yok, doğal afet yok ama biz doğal afetten, savaştan çıkmışçasına çocuklarımıza çadırda eğitim vereceğiz. Aileler ikna olmuş çadırda eğitime, “Kötünün iyisi” demişler çadırda eğitime… Kötünün iyisi ha? Biz bu ülkede kötünün iyisine mi razı olacağız? Bu halk, bu ülkenin gelecek nesilleri, kötünün iyisine değil, en iyisine layıktır. Ben çocukların o çadırlarda eğitim yapabileceğine, o motivasyonu bulabileceğine inanmıyorum, mümkün görmüyorum. Ülkemizde süper lüks özel okullar varken, devlet okullarının içler acısı hali, çadırda eğitime muhtaç olması “özel okullarla devlet okulları arasında uçurum yaratıldı” diyenleri haklı çıkarmaktadır, bu çadırlar adeta bunun belgesidir. Oldu mu şimdi bu? Çadırda eğitimi mi reva görüyorsunuz evlatlarımıza? Hem de hiçbir lüksünüzden, konforunuzdan, harcamanızdan taviz vermeden ha? Geleceğe yürüyormuşuz. Peh, 50 sene geriye döndük, yok geleceğe yürüyoruz.