“Hoş” mu yoksa yine boş mu geldi? Birkaç gün sonra göreceğiz çünkü okullar uzun ve sıcak bir yazın ardından yeni ders yıllarına başlayacaklar.

NE VAR Kİ bu yıl da yine reformlarla falan değil… Tüm eksikliklerin giderilmesi nedeniyle “bir tamam” da değil! Bu kez de yeni sorunu olan deprem korkusuyla!

…EMEKLİ bir eğitimci olarak yazayım; Darı ömrümde hem öğretmen hem okul yöneticisi olarak kaç defa böyle “tatillerle” sonrası yeni “ders yılları” yaşadığımı unutmama karşın fakat hiç unutmadığımca, “okulların her yeni ders yılına eksikliklerle başladığıdır!” 

Kİ şimdilerde kendisini rahmetle andığım büyük eğitimci Kemal Yücel ile bir gün “eğitimde eksiklik ve yokluklarını” konuşurken kalın camlı gözlüklerinin ardındaki yeşilimsi gözlerini iri iri açarak “ama Eşref bey” dediydi. “Hiçbir eksiklik eğitimin aksatılması için bahane olamaz. Gerekirse samanlık derslik, yoksa eğer sınıf duvarı kara tahta yapılır. Onlar da yoksa öğretmen alır öğrencilerini kırlara çıkar. Hem gösterir hem anlatır. Nitekim eski Yunan’da öyle değil miydi? Sokrat’lar, Aristo’lar falan öğrencileriyle tabiatın içinde yapmazlar mıydı eğitimlerini…”

BENSE, “ama “Kemal bey” dedimdi. “O sözünü ettiğiniz antik devirlerdi!  Veliler ve öğrenciler  bugünkü gibi değillerdi. Sadece okullarla yetinirlerdi. Oysa artık daha iyi yetişsinler diye  okkayla para harcayarak özel dershanelere de gönderilmekteler!. Dünya değişti devir değişti…”

FAKAT rahmetlik Yücel görüşünde ısrar ederken, gözlerini iri iri açıp  bir kara tahta eksikliğini bile büyük sorun  haline getiren sendikaların çalgılı türkülü grevleriyle tepkilerini anlayamadığını söylerdi..

YANİ rahmetlik Yücel “fedakârlık” derdi.. “Öğretmenlik fedakârlıktır” inadına ayak diretirdi… Ki o fedakârlığı gösteren yüzlerce öğretmenden birisi de bendim.

YAĞMUR yağdı mı toprak damı akıtan tek odalı çok sınıflı okullarda,  Birinci sınıftan altıncı sınıfa kadar toplanan öğrencilerin, tek bir öğretmen tarafından tedrise tabi tutulduklarını da gördümdü,  bizzat yaşadımdı da… HA şimdi denecek ki:

***

“Eee! NE YAPALIM YA AĞAM?” “Senin zamanında okullar öyleydi diye şimdi hem de böylesi bir zamanda eksikliklerle, öğretmensizliklere, en basit yer sarsıntısında yıkılacak kadar eski ve bakımsız okullara göz mü yumalım?”

SÜMME HAŞA! Benim söylediğim eğitimdeki sorunlara tepki gösterilirken öğrencilerin eğitim öğrenim haklarının aksamaması gerektiğidir.

Fakat yıllardır artık bu ülkede her yeni ders yılı sorunlu başlamaktadır! Ki bu yıl da (yazın kara tahtaya,) yine sorunlu başlayacak, bu nedenle yine, “yeni ders yılınız, yılımız hayırlı uğurlu olsun” diyemiyorum… Bari kavgalı olmasın ama!

***

KISACA TAKILDIĞIM: Dün akşam gece yarısını henüz geçmiş. Ki bütün gün sisli puslu ve tozlu ve sivrisinekli bir havayı solurken “hık” dedik miydi burnumuzun ucundan kopup yere düşecek canımız ha çıktı ha çıkacaktı!

DERKEN Mağusa’nın en civcivli ve çoğu yabancıların ikamet ettiği mahalledeki yol lambaları yine yanmadığı için zift gibi karanlık ve ölümcül sessizliğini, kulaklarımızı peş peşe yırtan iki kurşun sesi işitildi…  

Yatakta dipdiri dikilip “yoksa dedim kokuyla titrerken, yeni bir dünya savaşı mı çıktı?”

…ARDINDAN karanlık geceyi arabaların mahalle aralarındaki cayırtılı lastik sesleri yırttı. Ve anında yine iki el tabanca sesi…

Az bir süre sonra da uzaklardaki ambulansın alarm sesi işitilmeye başlandı… Sonra daha çok havlayan köpek sesleri… 

VE aklıma geldi!. Bir zamanlar asude Akdeniz ülkesiydik. Akşamları oldu mu EOKA bile uykusuna çekilirdi.. Şimdi yılanlar çiyanlar, eroinmanlar alkolikler, kumarcılar üçkâğıtçılar, “akşam olsun” diyorlar!

***

KKTC çok değişti. Ki hatırlarım: Yıllar önce “daha çok nüfusa ihtiyacımız vardır” diyordum. “Devlet biraz da nüfustur, kalabalıklardır” diyordum.

YOK DA BÖYLESİ! Koskoca Afrika kıtasının öğrencileri KKTC’yi mesken tutmuş! Artık medya haberlerinin başköşesinde yer alan uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili haberlerin, sirkatların, dolandırıcılıkların, ötesi bilumum kanunsuzlukların müsebbipleri Afrikalı üniversite öğrencilerinden oluşmakta. Ki bir araya getirilseler bir ordu ederler!

SAYELERİNDE kaçak işçilik “kuyumculuk” kadar değer kazandı!

Dikkat diyoruz.. Bir gün polis teşkilatımız olağanüstü denetimlerini bile yapamayacak yetersizliklere düşürülürken ülkede “namussuzlar saltanatı” başlayacak.

***

KISACA KTC’nin nüfus politikası  yanlış başladı yanlış gidiyor! Nitekim artık “3. Ülke öğrencileri sorunları yanı sıra  bu kez de “mülteciler sorunları” başladı. Ruslar, Yahudiler derken  KKTC’den toprak satın alıyorlar.

“Eee alsınlar efendim, sırtlarına vurup geldikleri ülkelere mi taşıyacaklar?” Sonuçta nasıl yatırım yaparlarsa yapsınlar hepsi de KKTC’de kalacak, KKTC’nin mal zenginliği olmayacak mı? Şu halde ne mahzuru var” mı diyorsunuz hâlâ!

FAKAT! Bu insanlar ailelerden oluşuyorlar. Çocukları çoktan okul çağına geldiler okullu oldular okumaktalar. Sürekli “dil sorunları var” diyoruz. Sağlık sorunları. Bir süre sonra daha bir çoğalıp iyicene gettolaştıklarında zaten bizde denetim nanay ya, denetimleri zorlaşırken ihtiyaçları artacak.

SADECE soruyorum ama: “Ne yapacaksınız? Var mı bir planla projeniz? Yoksa diğer sorunlar gibi bunları da Allaha mı havale ettiniz?