Türkiye’nin en acı olaylarından biri olarak tarihte yer bulan 6-7 Eylül olaylarının patlak verdiği Ağustos-Eylül 1955’te yaşananlar ve bu sürecin Kıbrıs ile ilişkisi mahkeme tutanaklarına yansımıştır. Sürecin mahkemede gündeme geliş şekli ve Kıbrıs Türk liderliğinin yaklaşımlarını daha iyi okuyabilmek adına rapora geniş yer verip değerlendirmede bulunmaya çalışacağım.

Bugün bile tartışması devam eden süreçte Türkiye vatandaşlarının Kıbrıs üzerinden milli duyguları harekete geçirilerek şiddet tetiklenirken, direkt olmasa bile Kıbrıs Türk liderliğinin de süreçte bir rolü olduğu yıllar sonraki mahkeme tutanaklarına ulaştıkça görülüyor.

6-7 Eylül olaylarıyla ilgili olarak Örfi İdare 2. Numaralı Mahkeme Reisliği’nde görülen mahkeme sürecinden sonra Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi Arşivi’ne de verilen “Kıbrıs Meselesi” başlıklı tutanakta o süreçle ilgili tespit ve görüşler yer alıyor.

Tümgeneral Namık Arguç tarafından mahkemeye sunulan raporda Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin 1955 yılındaki çalışmaları, Kıbrıs ile ilgili temasları, Kıbrıs Türk liderliğinin mektupları ve yurtdışında yaşayan Türklerden alınan desteklerin ışığında 6-7 Eylül 1955’te yaşananların yol haritası görülebiliyor.

Acelece yönetim değişikliği ve sonrası faaliyetlerin yoğunlaşması

Üyelerinin yarısının bile gelmediği genel kurulda yeni yönetim kurulunun oluşturulmasının ardından Kıbrıs Türktür Cemiyeti Genel Başkanı Hikmet Bil ve Genel Sekreter Kamil Önal, 21 Temmuz 1955’de İstanbul’dan hareketle Kıbrıs’a gelişiyle birlikte derneğin Anadolu faaliyetleri yoğunlaşmaya başlar.

Kıbrıs’ta dört gün kalıp, müftü Dana Efendi, Faik Kaymak, Dr. Fazıl Küçük ile birlikte Türklerle mezkûn şehir, kasaba ve köyleri ziyaret eden Kıbrıs Türktür heyet adadan Londra’ya geçti.

Kıbrıs ve Londra temaslarının ardından Kıbrıs Türklerine yardım temini için Kâmil Önal, Anadolu’da yeniden bir seyahate çıkarak Mersin, Antakya ve Ankara’da Kıbrıslı Türkler için maddi yardım toplamıştır.

Mahkemeye sunulan rapordaki yoruma göre, Kamil Önal bu seyahati yapar ve kendi milletine iftiraları lâyık görüp efkârı bulandırırken başkanı Hikmet Bil de kendi başına buyruk olarak teşkilâtına çok acele ve gizli işaretli işler yapmaktadır.  Bu ifadelerle o dönemdeki olayların Türkiye hükümeti dışında geliştiği mesajı verilmek isteniyor. 16 Ağustos 1955 tarihini taşıyan açıklamada Hikmet Bil, Dr. Fazıl Küçük’den genel merkezine elden gelen 13 Ağustos 1955 tarihli bir mektupta, bilhassa son günlerde adadaki Rumların azıtmış oldukları bildirilmekte ve vaziyetin kötüye gittiği kaydedilmektedir. Rumların Lefkoşa’da yaydıkları haberlere inanmak lazım gelirse, pek yakında umumi bir katliam hazırlanmaktadır.

Dr Fazıl Küçük mektubunda aynen şu cümleyi kullanmaktadır:

“Sizden ricam en erken bir zamanda vaziyetten bütün şubeleri haberdar ederek harekete geçmelerini temin etmemizdir. Bana öyle geliyor ki, Anavatan’daki mitinglerin büyük faydası olacaktır. Çünkü bunlar 28 Ağustos’ta umumi bir toplantı yapacaklar, ya o gün veya üçler toplantısı bittikten sonra bize saldırmak isteyeceklerdir. Malûm, onlar silahlı bizde ise hiçbir şey yok.”

   Bir katliam hazırladıkları bildirilen Rumların, bu faaliyetlerine karşılık anavatanda yapılacak hareketler mevzuda şubelere tam bir serbestlik verildiği belirtilen raporda, “Kıbrıs meselesinin müdafiliğini üzerine almış görünen Kıbrıs Türktür Cemiyeti genel başkanının şaheser bir laubaliliği olarak siyasi tarihimize intikal edecektir. Halbuki, bu kadar mühim bir mevzuun değil genel merkez idare heyetinde hatta bir kongrede bahis mevzuu edilmesi, umumi heyetin kararının alınmasının lazım olduğu gibi, takip edilecek hareket hattının hükümet politikasına muvazi bir şekilde en küçük teferruatına kadar tespit ve ondan sonra şubelere tamim edilmesi icap ederdi” değerlendirilmesine yer verilmiştir.

“Çocuklar Yunanca gazeteleri Taksim’de yaksın” talimatı

6 Eylül’de başlayan olayları tetikleyen unsurlardan biri olarak görülen Yunanca gazetelerin yakılması olayının nasıl organize edildiği raporda şöyle yer buldu:

“4 Eylül 1955 Pazar günü saat 11.00 sıralarında Hikmet Bil evinden, federasyonda Hüsamettin Canöztürk ve matbaacı Münir ile birlikte oturup konuşmakta olan Kâmil Önal’a telefon ederek, Londra’da aynı gün yapılmakta olan mitingi işaret edip, buna muvazi bir hareket olarak (Türk aleyhtarı Yunanca gazeteleri çocuklara söyle de Taksim’de yaksınlar) şeklinde bir talimat vermiş ve (ben hürriyet gazetesine telefon ederim) diyerek gazete foto muhabirlerinin o sırada Taksim’de bulunmalarının teminini istedi.

Bunun üzerine Hüsamettin Canöztürk Vatan ve Milliyet gazetelerine telefon etmiş, Kâmil Önal da federasyonda masa üzerinde durmakta olan Yunan gazetelerini Huşit Şahsuvar ve Gündüz Golünü’ne vererek bunları Taksim’de Gazi’deki heykel kaidesi önünde yakmalarını ve bu sırada kendilerinin de Taksim’e geleceklerini söylemiştir.

Hurşit, gazeteleri alıp federasyondan ayrılmış, biraz sonra Kamil, beraberinde Hüsamettin, Münir ve Gündüz ile birlikte dolmuşla Taksim’e gittiler. Gündüz hemen arabadan inerek Hurşit’e iltihak etmiş, diğerleri de hadiseyi seyre koyulmuşlardır. Fakat bu sırada Hurşit ve Gündüz bir sivil polis memuru tarafından yakalanarak Taksim merkezine götürülmüşlerdir. Kamil Önal merkeze giderek çocukları kurtarmak istemiş, fakat muvaffak olamayınca karakoldan ayrılarak arkadaşlarına iltihak etmiştir.

Yeniköy’e gitmek üzere başka bir arabayla yollarına devam eden Kamil, Hüsamettin ve Münir, Pangaltı – Osmanbey arasında Hikmet Bil’i görerek durumu anlatmışlardır. Filhakika bu hadise verilen talimata uygun olarak fotoğrafla tespit edilmiş olup, 3 Eylül 1955 tarihli Hürriyet, Vatan Cumhuriyet, Yeni Sabah ve Hergün gazetelerinde planlandığı gibi yer almıştır.

Pankart basımı hızlandırıldı

Kıbrıs Türktür Cemiyeti henüz teşekkül etmeden ve federasyona bağlı bir komite halinde çalışmakta iken davayı umumi efkâra mal etmek ve propagandasını yapmak üzere Türk bayrağı ve Kıbrıs adası resmini ihtiva eden pankartlar bastırıp dağıttığının tespit edildiği belirtilen rapora göre, bu pankartları basıp hazırlayan numarada, Birlik Matbaası sahibi Münir Posat, 1954 senesinde ilk defa Eylül ve Kasım aylarında basılmış olan pankartların 1955 yılının ilk sekiz ayında dağıtılmasına devam edildiği ve ancak basılanlar tükendikten sonra yeni bir sipariş vermek lüzumu kabul edilse dahi, Kıbrıs davasının had bir safhaya girdiği Ağustos ayının son haftasında acele kaydı ile 15-20 bin pankart siparişi verilmesi ve bunların en kısa zamanda hazırlanması için Kâmil Önal talepte bulunmuştur. Bunların tesadüf olmadığı düşüncesinin altının çizildiği raporda nitekim o tarihlere kadar normal giden pankart tevzii işi 4 Eylül 1955’den sonra birdenbire hızlandırılmış ve adeta bir teşkilât halinde İstanbul’un her semtine şâmil olarak dağıtılmakta bulunmuştur.

Dr. Küçük’ün mektubunun Kıbrıs Türktür Derneği’nin faaliyetlerine gerekçe oluşturduğunun görüldüğü bu rapordaki mesajlara bakıldığında, Beyoğlu’nun darmadağın olduğu sürecin bütçesini de Kıbrıs için toplanan yardım paraları oluşturulmaktadır.

Yine raporda görülmektedir ki, Dr. Küçük, yıllar önde kendisinin Anadolu’da yaptığı mitinglerle Türkiye’nin Kıbrıs’a olan ilgisini artırdığı gerçeğinden yola çıkarak, Kıbrıs Türktür Derneği’nden talep edeceği gösterilerle aslında Türkiye’nin Kıbrıs’a ilgisini canlandırmayı hedeflediği kanaatindeyim.