Yurt dışına gidiyordum, uçuşumuz aktarmalıydı, ikinci uçağa alınmayı beklerken havaalanında telefonu açtım.

  “Memlekette ne var ne yok bakayım” dedim, facebook’a girer girmez önüme Ogün Erciyas arkadaşımın kısacık bir paylaşımı düştü.

   Paylaşımda şöyle yazıyordu: “40 yıllık meslektaşım, dostum, BRT'nin marka değerlerinden Mustafa Öncü'yü kaybettik...Çok üzgünüm çok...”

   Şok oldum, okuduklarıma inanmak istemedim, yüreğime bir sızı düştü.

   Nasıl olurdu daha bir gün önce markette karşılaşıp, sohbet etmiştik hem memleket meselelerini hem medyayı hem de BRT’yi konuşmuştuk ayak üstü…

   Her karşılaştığımızda, “Emeklilik nasıl gidiyor?” sorusunu sorar dururdum ona, yine sormuştum. “İyi gidiyor” dedi, neler yaptığını anlattı bana…

   Ne zaman tekrar çalışmaya başlayacağını sordum, biraz daha dinleneceğini, kurumsal, düzenli bir işyeri bulursa ileride böyle bir yerde çalışabileceğini ama seçici olduğunu söyledi.

   “Belki birlikte çalışırız” dedim, “Neden olmasın, seninle çalışmak güzel olur” dedi, gülüştük.

   Ziyaretime geleceğini söyledi, “Yurt dışına gideceğim, dokuz gün sonra gel” dedim…

   Mustafa Öncü’nün hayatını kaybettiğini yazan o sosyal medya paylaşımını okuyunca bir anda bunlar geldi aklıma…

   Ne tuhaf, bugün varsın yarın yoksun…

   Bugün birçok plan yaparsın, yarın o planların hiçbir anlamı kalmaz.

   Tüm ölümler zamansızdır ama Mustafa’nınki gerçekten zamansız bir ölümdü…

   “Ani ölüm” denilen bu zamansız ölümler bizi hem öfkelendiriyor hem korkutuyor hem de çok üzüyor…

   Bazı insanlar adeta yaptığı iş için doğmuştur, Mustafa Öncü de öyle birisiydi, özel bir sesi vardı, mikrofona çok yakışan, dinleyene huzur veren, beğenisini kazanan bir ses.

   Mustafa BRT’nin sembol isimlerinden biriydi hem radyoya hem de televizyona çok emekleri vardır.

    Mustafa’yı 1980’li yılların sonlarına doğru tanıdım.

    O zamanlar BRT binası, henüz şu andaki yerinde değildi, mahkemelerin karşısında Posta Dairesi’nin üst kısmındaydı.

   Minik ama sımsıcak bir havası vardı, sanki o zamanlar daha bir aile gibiydi BRT çalışanları…

   İşte o zamanlar ben gencecik bir gazeteciyken, “Müzik- Gençlik” sayfaları da yaptığım için sıkça Mustafa Öncü’nün, Eralp Adanır’ın, Ogün Erciyas’ın, Mehmet Kozan’ın, rahmetli Hüseyin Kanatlı’nın, şimdi esas ismini unuttuğum Mr. Sonic’in yanına giderdim.

   Harika müzik sohbetlerimiz oldurdu, kimi zaman onlarla röportaj yapardım, kimi zaman bana kaset doldururlardı, ben o kasetleri Halkın Sesi’nin “Müzik- Gençlik” köşesinde, müzikle ilgili sorular sorar okurlara hediye ederdim… Çok güzel günlerdi gerçekten…

   Mustafa Öncü ve diğer arkadaşlar bana çok sıcak davranırlardı, dostluğumuz ta o dönemlere dayanır…

   Türk Pop Müziği (ya da eski söylenişiyle Türk Hafif Müziği) Mustafa Öncü’den sorulurdu, bu konuda bilmediği yoktu adeta, aradığınız her Türk Pop Müziği parçası da mutlaka arşivinde bulunurdu…

   Birçok programa imza atan Mustafa, özellikle “Unutulmayanlar” programının unutulmaz bir ismidir. O harika ses tonunu beğenmemek mümkün değildi.

   Yanılmıyorsam 2000’li yılların ilk yarısıydı, muhtemelen 2005 yılı falandı.

   Mustafa, BRT TV’de müzik dışı, konuklu bir program yapıyordu, şimdi programın adını unuttum.

   O programa meslektaşım Artun Çağa ile birlikte konuk olmuştuk.

   Gündeme memleket meseleleri, siyaset falan gelince Artun’la ben eleştirinin dozunu artırmış, her tarafa verip veriştirmiştik… BRT ölçülerine göre, biraz da eleştiri dozunu kaçırmışız.

   Program sonrası konuştuklarımızla ilgili, bir yerlerden şikâyet gelmiş, biraz başı ağrımış o dönemde Mustafa’nın ama o kadar tatlı bir adamdı ki bunu bile espriyle anlatmıştı bize ve her buluştuğumuzda o programı hatırlar, şakalaşır, gülerdik.

  Çok İyi bir insanı, çok iyi bir radyocuyu/ televizyoncuyu, harika bir sesi, kısaca çok önemli bir değerimizi erken kaybettik… Çok üzgünüm…

   Yurt dışında olduğum için cenazesine katılıp, son görevimi de yapamadım, bu da beni çok üzüyor.

    “Artık son bulsun” diyoruz ama “ani ölümler” sevdiklerimizi çok zamansız aramızdan almaya devam ediyor. Ah be Sevgili Mustafa, seninle o kadar sorunu konuştuk da ‘ani ölümlere’ hiç değinmedik. Halbuki onca sorun içinde bir de ‘ani ölmek’ sorunumuz var… Ancak bu ülkeyi yönetenler için “ani ölümler” bir sorun değil. Herkes kendi ölümünden sorumluymuş Sevgili Mustafa… Bak meğerse suçlu ölenmiş…

    Hade uzatmayalım, “ölüm üzerinden politika yapıyor” diyecekler… Unutulmayanlarla bir ömür geçirdin, sen de bir unutulmayansın, nur içinde yat sevgili dostum…