Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, “çadırların bu ülkenin bir gerçeği olduğunu ve bununla yüzleşmek gerektiğini” söyledi. Sayın bakan, yüzleşelim diyor, yani “farkına varalım”, “iyice anlayalım” demeye...

Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, “çadırların bu ülkenin bir gerçeği olduğunu ve bununla yüzleşmek gerektiğini” söyledi. Sayın bakan, yüzleşelim diyor, yani “farkına varalım”, “iyice anlayalım” demeye getiriyor… Hayır çadırlarla değil, bu ülkeyi yönetenlerin beceriksizliği, yetersizliği, umursamazlığı ve bize vaat ettiklerinin tümünün yalan olduğu ile yüzleşiyoruz. Çadırlar bir sonuçtur, “devletimiz vardır ve ilelebet yaşatacağız” diyorsunuz ya, bu söylemin içinin ne kadar boş olduğuyla bir yüzleşmedir yaşadıklarımız… Devlet var ama devlet olmanın gerekleri yerine getirilmiyor. Devlet var ama sanki de sanal bir devlettir bu; varla yok arasında bir şey… “Var” desen tam değil, “yok” desen tam değil, değişik acayip bir durum… Pandemi döneminde de gördük, devletin yapısı o kadar kaygan ve yetersiz ki, neredeyse bir ay yetecek parası ve imkanları olmadığı ortaya çıktı… Bakan Çavuşoğlu, “İlk sırada maaşlar, çok gerideki sırada okullar olamaz” diyor. Evet olamaz tabii ki… Olamaz da sizin hükümetiniz dahil gelmiş geçmiş hükümetler öyle yaptı. Hep kamu maaşları ön planda, başka her şey geri planda olmadı mı? Devlet dediğiniz yapı, bunun üstüne kurulmadı mı? O kamu düzeni, o devlet daireleri ve kurumlarına partizanca doldurulan kişiler sizin hükümetlerinizin eseri değil mi? En zor zamanlarımız olan pandemi günlerinde, ülkeyi yakan döviz krizinde, deprem felaketinin de içinde partizanca istihdam peşinde koşan sizin partiniz ve hükümetleriniz değil mi acaba? Yıllardır devlet çalışanlarının maaşlarını ödemek, hükümetler için “başarı kriteri” değil mi? Deli gibi istihdam peşinde koşacaktınız da maaş vermeyecek miydiniz? Neyin şikayetini yapıyorsunuz? Özellikle sizin partiniz bu sistemin, bu düzenin kurucusu ve yürütücüsü değil mi? Bu ülkede hayati olan neyi ön plana aldı ki hükümetler de eğitimi alacaktı? Maaşlar önde eğitim/okullar en arkada olmamalıymış… E siz öyle yapıyorsunuz, bütçeler belirlerken öyle bütçeliyorsunuz, sizin eserinizdir bu, kimi kime şikâyet ediyorsunuz? Sayın bakan diyor ki; “Hükümette yalnızca UBP yer almadı, diğer partilerin de sorumluluğu var…” Doğrudur, hiçbir hükümet “ülke gerçeklerini”, “statükoyu” pek değiştiremedi, her hükümet dönemi eğitim ihmal edildi, hiçbir hükümet okulları sağlamlaştırmayı ya da yeni okullar yapmayı programına pek almadı, aldıysa da yapmadı… Ancak bu ülkede en fazla iktidarda kalan parti sizin partinizdir, siz ne yaptınız bu konuda? 2019 ‘dan beridir de iktidarda sizsiniz, bu süre içinde eğitim sendikaları ve bazı başka sivil toplum örgütleri sürekli olarak okulları gündeme getirdi, raporlar hazırlandı, bunlar defalarca medyada haber oldu ama siz kılınızı kıpırdatmadınız. Türkiye’deki büyük depremler olmasa, bir hassasiyet doğmasa yine okulları gündeminize almayacaktınız. Zamanında yapılmayan işler nedeniyle de bugün çocuklarımız çadırlara mahkûm oldu. 21’inci Yüzyıl’da utanç verici bir şekilde çocuklar çadırda eğitim alıyor; yok kısa sürecek, yok 15 gün, yok 20 gün… Hiç fark etmez, bir gün bile olsa bu bir utanç vesilesidir… Yüzleşmemiz gereken şudur; devlet kuruldu ama o devletin çarkları dönmüyor, devlet olmanın gerekleri yerine getirilmiyor, birçok şey eksik, yarım, yetersiz… Kuzey Kıbrıs’ta yaşamak cana eziyet gibi bir şey… Yüzleşmemiz gereken şey, kurulan devletin doğru yönetilemediğidir, yöneticilerin beceriksizliğidir, ihmalkarlığıdır, umursamazlığıdır. Ancak devlet olduğunu kanıtlayabilmek için abartılı bir gösteriş var… Gösteriş için, sözde itibar için hiçbir masraftan kaçınılmıyor, yapılması gereken hayati işler yapılmıyor ama şatafattan da vazgeçilmiyor. Türkiye’den para istemek ve alabilmek marifet sayılıyor ama bu ülkede mevcut parayı toplayabilecek yetenek ortaya konulmuyor. “Türkiye’den para istemek” dedim de aklıma geldi; Sayın Çavuşoğlu, “eğitimle, okullarla ilgili hazırladıkları projeleri, Maliye Bakanlığına ve buradaki Türkiye’den gelen kaynakla ilgili ofislere kabul ettiremedikleri” mealinden bir şeyler söyledi. Maliye Bakanlığı’nı ikna edemediniz, onu anladık da diğerlerini neden ikna edemediniz? Neden acaba? Gerçekten proje hazırladınız da “yok” mu dediler? Hayret, hem de okullarla, eğitimle ilgili… Sorun kimde acaba? Merak ettim doğrusu… Ne kayıt dışı ekonominin üstesinden gelebiliyoruz, ne vergi kaçıranları/ gelirini gizleyenleri tespit edebiliyoruz, ne devlette tasarruf sistemleri kurabiliyoruz… Bir vardiya sistemi kurup da milyonlarca ek mesai külfetinden kurtulmanın yollarını bile bulamıyoruz. Kamuya istihdam, dış temsilcilikler, danışmanlar, yurt dışı geziler, resmi hizmet araçları, izaz ikram kalemlerini, masaya yatırılıp da verimliğine/ rantabilitesine bakmıyoruz, yük olanları kestirip atmıyoruz… Bu ülkede, yıllardır birçok iş yanlış gidiyor ama kabullenilmek istenmiyor, bazı Ortadoğu ülkelerini anımsatan bir kara tablo gittikçe büyüyor… Birçok kişi bu çarpık düzenin bir yerinden çekip bir şekilde menfaat elde ettiği için, yanlışlıklara itiraz da edilmiyor, yönetenler bu ucube düzene alışılmasını istiyor, maalesef birçok kişi de alıştı ama zaman zaman bu okullar olayında olduğu gibi duvara tosluyoruz, çaresizlik deryası içinde boğuluyoruz… İşin kötü tarafı ise yönetenlerin “en olumsuz şartları” bile normalmiş gibi gösterme çabasıdır. Seçim süreçlerinde vermedikleri söz kalmaz, vaatlere boğarlar bizi, iktidara geldiklerinde tüm sorunları çözeceklerini söylerler ama hiçbir şey dedikleri gibi olmaz, vaatler havada kalır. Maalesef; yalanlarla dolu, sahte bir düzen, eziyetle dolu bir hayat düşer bu topluma… Çadırlar bu ülkenin gerçeği değil bir sonuçtur ve çaresizliğin, iflasın göstergesidir…    

14 Mart 2023