Bir trafik kazasıyla birlikte “deformasyon” sözcüğü gündemimize yerleşti, medyanın en çok kullanılan sözü oldu birdenbire…

   Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın KKTC temasları sırasında heyete eşlik eden polis memuru Namık Özkan kaza geçirdi, kırıkları var…

   Polis, kazayla ilgili yaptığı açıklamada, motosikletiyle görev başında olduğu sırada polisin “yoldaki deformasyon” nedeniyle kaza geçirdiğini belirtti.

   Deformasyon… Peki deformasyonun sözlük anlamı nedir, bir bakalım isterseniz.

   Deformasyon, “kalıbı, biçimi bozulma, biçimsizleşme” demektir…

   Yani polis memuru, biçimi bozulmuş yol nedeniyle kaza geçirdi…

   Polis açıklama yaparken, bulabileceği en nazik sözcüğü kullandı.

   Deformasyon, yollarımızın felaket halini anlatabilecek en masum, en nazik sözcüktür herhalde.

   Polis de yollardan sorumlu olan bakanlık veya hükümet de devletin kurumlarıdır.

  Doğal olarak devletin bir kurumunun diğerini suçlamak istemediği için itinalı bir dil kullanıyor olmasını anlayabiliyorum.

   Çok nazik bir sözcük kullanılmasına rağmen polisin “yoldaki deformasyon” demesi bile birçok kişi tarafından anlamlı bulundu, çoğu kişi “ilk kez” dedi bu açıklamaya…

    İlk kez mi daha önce polis böyle bir ifade kullandı mı bilmiyorum, fazla iddialı konuşmak istemiyorum ama polisin bunu açıklamasını birçok kişinin anlamlı ve yerinde bulması bence de doğrudur…

   İyi ki de polis “deformasyon” kelimesini kullandı, çünkü bu ifade konunun daha geniş kitleler tarafından tartışılmasını sağladı.

   Deformasyon değil “yoldaki çukur”, “yoldaki yıpranma”, “yoldaki luggo”, “yoldaki rezalet” demek lazım aslında…

   Deformasyon çok hafif gelir… Deformasyonun anlamı biçimi bozulmuş, biçimsiz anlamına geliyor ya, bir şekilde doğru aslında çünkü çukur veya çökme de bir biçimsizlik yaratıyor.

   Ancak zaten yollarımızın büyük çoğunluğu biçimsiz, eğri büğrü… Biçimli yolumuz yok ki…

   Polisin kontrolünü kaybedip düşmesine neden olan yol ise biçimsizden öte bir çukur, bir yıpranma, yol olmaktan çıkma halidir.

   Deformasyondan çok öte bir durum yani bu…

   Ülkenin dört bir tarafında bu yıpranmalar, bu çukurlar vardır.

   Çukurun yerini biliyor olmak, bir şekilde onu tecrübe edinmek de bazen yeterli olmuyor, trafik akışı içinde size hata ya da kaza yaptırıyor.

   Bu çukurlar, yıpranmalar, çökmeler bisiklet ve motosiklet kullananlar için çok tehlikeli ama otomobil kullananlar da bu nedenle kaza yapıyor, kaza yapmasa da aracı berbat oluyor…

    Bugünün meselesi de değil bu; yıllardır aynı sorunlar yaşanıyor.

    Bir tarafı tamir edene kadar başka bir tarafın yolu yıpranıyor, çöküyor, çukurlaşıyor ve uzun süre de öylece kalıyor.

   Bu türlü yıpranmalara, çukurlara zamanında müdahale edilemiyor.

   “Yolları neden tamir etmiyorsunuz?” diye sorulduğunda da kaynak yetersizliğinden söz ediliyor.

   Bunu yalnızca merkezi hükümet için söylemiyorum, bazı yerel yönetimler de yolları tamir etmekten aciz.

    Yolunu bile tamir edemeyen bir hükümet bir belediye, başka ne iş yapar acaba?

    Önceliklerini iyi ayarlayamayan, öncelik vereceği sorunlar yerine şatafata, sözde itibara yönelen yönetenler hiçbir ciddi sorununu, hiçbir kronik sıkıntıyı çözemez.

    Gördüğünüz gibi çözemiyor da… Yollardaki bozukluklar, altyapı sorunları nedeniyle çok sayıda kaza meydana geliyor, aynen bu polisimizin başına gelen gibi.

     Yoldaki bozukluk nedeniyle polisimizin omzu, kaburga kemikleri kırıldı, ölümden döndü.

     Bu konudaki ihmalden dolayı utanması gereken devlet ve hükümet yetkilileri, polise “geçmiş olsun” ziyaretleri yapıyor.

     Yollarımız tamam olsa, o yoldaki tahribat olmasa bu polis kaza yapmayacaktı, siz de “geçmiş olsun” nezaketini gösterme yarışına düşmeyecektiniz.

     Önceliklerini belirleyemediği için sağlıkla, eğitimle, trafikle, çevreyle, iş yaşamıyla, kaçak yaşamla, suçlarla ilgili yaşadığımız sorunlar hiç bitmeyecek.

     Yollardaki deformasyonlar kaza yaptırıyor ama yönetenlerin kafalardaki, beyinlerdeki, zihinlerdeki deformasyonlar nedeniyle hiçbir sorunun üstesinden gelinemiyor ve aslında ülkemiz bu zihinsel deformasyon nedeniyle duvara toslamış bir kamyondan farklı da değildir.