Ülkemizde aylardır başarısız bir şekilde yönetilen sahte diploma kriziyle karşı karşıya bulunmaktayız. Bu kriz yüksek öğretimin imajı yanında ülke imajını da bertaraf edecek nitelik taşımaktadır.

Üniversitelerdeki yolsuzluk, usulsüzlük ve sahte diploma ile ilgili süreçte maalesef roller değişmiş veya değiştirilmiş, bazı yetkili kurumlar ise arazi olmuş ve/veya yok hükmünde sayılmıştır.

KKTC’de yüksek öğretim kurumlarında öğretimin müfredata ve mevzuata uygun yürütülüp yürütülmediğini denetlemek yetkisi 65/2005 Sayılı Yükseköğretim Yasanına göre  YÖDAK’a ve “Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasana Dair Milletlerarası Anlaşma” gereğince eşgüdüm içinde YÖK ve YÖDAK’a aittir.

Denetim yetkileri dikkate alındığında, müfredata ve mevzuata aykırılığı denetlemek ve sahteleme ile ilgili ihbarları Polis Teşkilatına yapmak YÖDAK ve YÖK’ün yetki ve sorumluluğunda olan konulardır. Durum böyle olmasına rağmen gerek müstahdemden sirkat şikayetiyle polise intikal eden Mağusa ve Güzelyurt’taki üniversiteler hakkında YÖDAK’ın gerekse her yıl KKTC’deki üniversitelerde düzenli denetim yapan YÖK’ün bugüne kadar herhangi bir usulsüzlük veya sahteleme ile ilgili KKTC Polis Teşkilatı’na ilettiği bir ciddi vakaya rastlanmamıştır.

Günümüzde sahteleme ve usulsüzlük ile ilgili tutuklamalarda elde edilen başarı tamamen yapılan ihbarları Fasıl 154 Ceza Yasası kapsamında değerlendiren Emniyet Teşkilatımızın eseridir. Polis Teşkilatımız konuya dahil olmamış olsa idi YÖK ve YÖDAK’ın halen devam eden üç maymunu oynayan halleri karşında yüksek öğretimdeki sahte cennet retoriği maalesef devam edecekti.

YÖDAK’ın denetimdeki başarısızlığını tescil edercesine sahte diploma olayları üzerine KKTC hükümeti, YÖK’ü KKTC üniversitelerini denetime çağırmıştır.  Sahte diploma soruşturmasının devam ettiği içinde bulunduğumuz süreçte YÖK,  KKTC üniversitelerini denetlerken 12/03/2011 Tarih ve  27872 Sayılı T.C Resmi Gazetede yayımlanan “Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun”a aykırı davranmıştır. 

16/1/2009 tarihinde imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukuna Göre Kurulmuş Olan Üniversitelerin Karşılıklı Tanınmasına Dair Milletlerarası Anlaşma’nın 8. Maddesi aşağıdaki gibidir:

(8) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üniversitelerinin akademik standartları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve·, Koordinasyon Kurulu ile Türkiye Cumhuriyeti Yükseköğretim Kurulu tarafından oluşturulan müşterek bir komisyon tarafından her yıl değerlendirmeye tabi tutulur. Bu komisyon, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu tarafından belirlenen iki profesör ve Türkiye Cumhuriyeti Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenen üç profesörden oluşur.

Ortak komisyon ile denetim yapma şartı geçmişte yerine getirilmediği gibi; halen yaşanan kaosa rağmen KKTC üniversitelerine yönelik denetim YÖDAK’ın dahli olmadan gerçekleşmiştir.  Ancak, anlaşılan denetleme gailesi olmayan gerek YÖDAK gerekse Hükümet nezdinde ilgili anlaşma ve yukarıda bahsedilen T.C Kanunundaki hükmün aksine YÖDAK’ın da denetimde iki üyeyle yer almaması hususu rahatsızlık yaratmamış ve bu yönde herhangi bir talepte bulunulmamıştır.

Acı ama gerçek, DAÜ’ün başarısızlığında günah keçisi haline getirilerek istifaya zorlanan ve bir nevi itibar suikastına uğrayan eski rektörün YÖDAK başkanı olarak atanması ile   fiilen mevta haline getirilmiş olan YÖDAK cenaze namazına da hazır hale getirilmiştir.

Sonuç olarak; YÖDAK adeta Gülhane Parkı’nda ne KKTC Devletinin ne de YÖK’ün farkında olduğu ve itibar ettiği bir ceviz ağacı haline getirilmiştir.