Arka arkaya ciddi sıkıntılar, kötü olaylar yaşandığında eskiler, “Şeytanlar peşimizi bırakmıyor” ya da “Şeytan oturdu ensemize” derlerdi.

  Uzun zamandır bu sözü duymamıştım, dün markette bir vatandaşımız, “Arka arkaya sorunlar, arka arkaya ölümler geliyor, şeytan oturdu ensemize oğlum” dedi.

   Evet, son zamanlarda ölüm olmayan hafta yok…

   Bir ölüm olayını atlatana kadar diğeri geliyor, bir şoku atlatana kadar yenisiyle sarsılıyoruz.

   Trafik çarpışmaları ve iş kazalarında yitirilen yaşamlara, bitmek bilmeyen ani ölümlere bir de cinayet eklendi bugün.

   Sorunumuz tabii ki yalnızca ölümler değil, bin türlü sorunla cebelleşiyoruz ama ölümler bir başka sarsıyor bizi…

   Gerçekten de şeytan ensemize mi oturdu?

   Şeytanın peşimize takıldığı ya da ensemize oturduğu falan yok, bunlar mecazi yakıştırmalar.

   Sorunumuz ne şeytanladır ne de şanssızlıktır yaşadığımız.

   Kadere falan bağlamaya gerek yok, yaşadıklarımızın tümü de denetimsizlik, sistemsizlik, otoritesizlikten kaynaklanıyor.

   Ülke kötü yönetilen bir şirkete benziyor, yönetenler kontrolü kaybetmiş durumda.

   Sözde bir şeyler için uğraşıyorlar ama hem bu uğraşıyı görebilmek mümkün değil hem de “bir şey yapıyoruz, çalışıyoruz” dedikçe arka arkaya kötü olaylar geliyor.

    Her hattı ile batmış, çökmüş bir ülke, nereye dokunsan elinde kalıyor.  

    Ne tedbirler alınıyor ne denetim yapılıyor ne yasalara, kurallara uyuluyor…

    Keyfiliğin hüküm sürdüğü, garabet bir düzen… Çıldırmamak elde değil…

    Bir eğlence yerinde cinayet işlendi bugün…

    Bu olaya da baktığınız zaman yine ihmal, yine kuralsızlık, yine keyfilik…

    Hemen şunu söyleyecekler biliyorum; “Dünyanın her yerinde kavgalar yaşanabilir ve bu kavgalarda ölüm olabilir…”

    Zaten her kötü olaydan sonra bir kesim bunları söylemiyor mu?

    Dünyanın her yerinde trafik çarpışmalarında insanlar ölür…

    Dünyanın her yerinde iş kazalarında yaşamlar yitirilir…

    Dünyanın her yerinde kalp krizlerinden ve kanser hastalıklarından ölümler, uyuşturucu vakaları, mal- ürün kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, orman yangını, çevre felaketi, ilaç sıkıntısı, eğitim sorunları, ekonomik kriz, yolsuzluk, hırsızlık, dolandırıcılık vardır değil mi?

    Mesela hangi ülkelerde neler vardır acaba?

    Bana ne başka ülkelerdeki kötü olaylardan?

    Bu küçücük ülkede kolayca üstesinden gelebileceğimiz sorunlarla baş edemiyoruz.  

    Niye sorunlardan arınmış, refah ülkeler gibi olmayalım da hep kötü örneklerin olduğu ülkeleri gösterip, “Başka ülkelerde de olur bunlar” diyelim?

    Başka ülkelerde olursa olsun, bizde olmasın, olmaması için çaba sarf edelim, kaderci bir yaklaşıma ne gerek var ki?

    Yönetenlerin beceriksizliğinin, umursamazlığının, ihmalinin, istismarının cezasını neden halk çeksin?

    Bugünkü cinayete bakalım mesela… Bir eğlence yeri ve orada korumalar tartıştıkları bir müşteriyi döverek öldürüyor.

    Korumanın görevi nedir? Huzursuzluk yaratan, kavga çıkaran, söz konusu işletmenin kurallarına uymayan kişileri pataklamak, dövmek, darp etmek mi?

     Kimlerin koruma olacağının yasada yeri var, o korumaların nasıl bir görev yapabileceği de…

     Korumaların görevi, birilerini öldüresiye dövmek değildir ama bu ülkede öyle algılanıyor, belki birçok benzer olayda dayak yiyen kişiler ölmüyor ama işte böyle kötü tarafına geldiğinde ölebiliyor da insanlar…

      Koruma veya korumalar, dışarı çıkarılması gereken kişiyi çıkarır, o kişi huzursuzluk yaratmaya devam ederse de şiddete baş vurmadan etkisiz hale getirilip, polis çağrılır, polise teslim edilir.

     Bu tip eğlence yerlerinde alkol alınıyor ve maalesef alkol bazen kişiye her şeyi yaptırabiliyor.

     Böyle işletmelerde de işyeri yöneticileri bunu göze alıp ona göre tedbir geliştirmelidir. Demek istediğim, aşırı güç ve şiddete başvurmadan…

     Bu arada kavganın videolarını görme imkânım oldu, insanlığımdan utandım, bir insan başka bir insana nasıl bu şekilde öldüresiye vurur, aklım almıyor.

     Ülkemizde insanlar arasında tahammülsüzlük, düşmanca duygular, şiddet de yükselmiş durumda, bu da araştırmaya muhtaç bir konu…

      Bu cinayet, yaşadığımız tüm sorunlardan bağımsız, münferit bir olay değildir, ülkedeki genel dağınıklığın, iflasın bir parçasıdır.

     Görüyorsunuz işte, her taraftan sorun fışkırıyor, bir tarafı patlayan bohçanın o yanını yamalamaya çalışıyorlar, başka bir tarafı patlıyor.

    Bu dağınıklık, bu sistemsizlik, bu beceriksizlik, bu acizlik içinde her gün başka bir sorun karşımıza çıkacak, her gün başka bir şey bizi tehdit edecek.

   Felaket tellallığı değil bu söylediklerim; yaşayarak görüyoruz işte; amaç gerçekten iş yapmak değil de yalnızca koltuğunu koruma kaygısı olunca sonuç da böyle oluyor…

    Bu zihniyet devam ettikçe ve halkımız da bunu korku filmi izler gibi izledikçe, kabullenir vaziyette oldukça daha başımıza çok iş gelir…