Bu ülkede her şey çok ağır ilerliyor, hem de çok ağır…

   Hantallık ülkenin karakteri oldu adeta…

   Bir iş erken hallolursa şaşırıyoruz, çünkü işlerin tıkanması, gecikmesi, hatta hallolmaması, unutturulmasıdır alışık olduğumuz. 

   “Yapacağız”, “edeceğiz”, “halledeceğiz”, “merak etme” sözleri antipatik geliyor bize…

    Çünkü yapılmıyor, hallolmuyor… Önce ne zaman olacak diye merak ediyoruz, sonra ümidimizi yitiriyoruz.

    Kamuda bürokrasi, formalite, oyalama, bekletme, alışmak istemediğimiz ama maalesef alıştığımız şeyler.

    En aşağıdan en tepeye kadar hantallığa gömüldük.

    Birçok sorun bu nedenle çözümlenemiyor, çünkü çözmek için irade yok, istek yok, ruh yok, pratik zekâ yok, verdiği sözü tutma gailesi yok, bürokrasi çemberini yırtmak yok… Yok da yok…   

    Ha tabii ki bir de “kaynak/ para yok” gerekçesi çok…

    Bir şey yapılacaksa da illaki tepki gelecek, ağır eleştiriler olacak, eylem yapılacak.

    Halbuki ne gerek var bunlara?

    Ne olur insanları ezmeden, üzmeden, öfkelendirmeden yapsanız?

    İşte ağır ilerleyen, bürokrasiye teslim olan işlerden birisi daha…

    Depremde kaybettiğimiz şampiyon meleklerimiz için anıt mezar sözü vermişti hükümet.

    Depremden bugüne altı ay geçti…

    Anıt mezar konusunda bir süreden beridir, somut adım atılmadığı ya da ihale süreci tamamlanamadığı için hükümete eleştiriler vardı.  

    En nihayetinde anıt mezarlarla ilgili önerge yarın Bakanlar Kurulu gündemine geliyormuş.

    Gerekli yasal düzenleme sonrası, bürokrasi tamamlanmış ve artık önerge Bakanlar Kurulunda görüşülecekmiş.

    Devletin tepesi de bürokrasiye teslimse vay halimize.

    Vatandaş bürokrasiden şikâyet ederken, bakıyoruz ki ülkeyi yönetenler de aynı şeyden mustaripmiş.  

    Peki onların görevi değil mi bu bürokrasi sorununu çözmek?

    Tabii ki öyle ama yapamıyorlar…

    Bekleyelim de e- devlet uygulaması bizi bürokrasiden kurtaracak…

    İyi de yıllardır bir türlü e- devlete geçemedik gitti.

    Maalesef e-devlet de yıllardır hantallığımızın, iş bilmezliğimizin, yap-boz zaafımızın kurbanı oldu…

    Yarın Bakanlar Kurulu toplanacak ve anıt mezar önergesini görüşecek.

    Ya sonra? Yine ihale için bir bekleyiş mi olacak?

    Yine mi bürokrasi, yine hantal bir süreç mi bekliyor bizi?

    Ne zaman başlayacak ne zaman bitecek anıt mezar?

    Bir altı aya daha ihtiyaç var mıdır, yoksa daha fazla mı?

    Bilmiyoruz ki… Birinci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın anıt mezarını henüz tamamlayamamış hükümetlerimiz var.

    Kaç hükümet gelmiş geçmiş ama halledememişler bir türlü.

    Yani yönetenlerimizin yaptıkları yapacaklarının garantisiyse endişe etmekte halksız mıyız?

    Umarım artık böylesine hassas bir konuda daha fazla hantallık görmeyiz.

    Hükümete yakın bir arkadaşım; “Kötü niyet yok, Şampiyon Meleklerin anıt mezarı için iyi niyetle en iyisini yapmaya çalışıyorlar, gereğinden fazla hükümetin üzerine gidiliyor” dedi bana.

    Ben “kötü niyetlidirler” demiyorum ki…

    İyi niyetli olmak yetmiyor, “iş bitiricilik”, “süratli çözüm üretmek”, “verdiği sözü zamanında yerine getirmek” gerekiyor. Aranan budur…

    Böylesine hassas bir konuyu, sıradan bir meseleyi ele alır gibi almamalısınız…

    “Hayır sıradan bir konu gibi ele almadık, çok hassasız bu konuda” diyebilirsiniz.

     Ancak bugüne kadar bitmesi gereken bir projenin ihale önergesi daha yeni geliyorsa Bakanlar Kuruluna, insanların ne düşünmesini beklersiniz?