Bu ülkede para olmadığından, kaynak yetersizliğinden söz edilir…
Doğru değildir, bu ülkede para vardır ama hem mevcut para doğru kullanılmamaktadır hem de toplanması gereken yerden toplanamamaktadır.
Ülke tam bir kayıt dışı cennetidir… Kayıt altına alınamayanlar büyük kazançlar elde ederken, devlet buralardan vergi alamıyor.
Üstelik bunlar, kayıt altındakilerle ciddi bir haksız rekabet içinde…
Devlet kayıt dışılıkla neden mücadele etmez, neden devletin gelirleri artırılmaz?
Birçok çağdaş ülkede kayıt dışılığın kökü kazınır, ciddi cezalarla caydırılırken, bize neden önemsenmez?
Çünkü yönetenler bir taraftan umursamazdır, işlerini tam yapmazlar, diğer taraftan da bazı kesimlere dokunmak istemezler, malum tuhaf ilişkiler…
“Tüm kayıt altındakilerden becerip aldılar da kaldı kayıt dışını halletsinler” dediğinizi duyar gibiyim.
Yani o da var… Bin türlü numarayla birçok kurum vergiden kaçmayı başarıyor.
Ülkede toplamaları gereken parayı toplamazlar, sonra da Türkiye’den katkı beklerler, kapı aşındırır, el açarlar…
Mevcut parayı da doğru kullanmazlar, ülkenin önceliklerini belirleme konusunda ciddi zafiyetleri var.
Mesela sağlık ve eğitim dökülüyor, ciddi sorunlar var ama buralara gereken yatırım yapılmıyor.
Hastanelerdeki ve okullardaki sorunlar, son dönemde en çok tartışılan konulardır.
Ancak her ikisi için de gerekenler yapılamıyor. Daha birçok öncelikli çözüm bekleyen konular gibi… Mesela tamir edilemeyen bozuk yollar, ölüm yolu diye anılan ama bir türlü gündeme alınmayan Girne dağ yolu gibi…
Diğer yandan şatafattan, sözde itibar getireceğini düşündükleri masraflardan ve partizanlıktan vazgeçmiyorlar.
Merkezi Cezaevi Müdürü Fatih Erdoğan’ın bir mahkûm veya tutuklunun üç öğün yemek için devlete günlük maliyetinin 736 TL olduğunu açıklaması hayli ses getirdi.
Cezaevinde şu anda 844 kişi olduğu dikkate alınarak, bir mahkûm veya tutuklunun devlete aylık maliyetinin 22 bin 80 TL’ye; yıllık maliyetinin de 268 bin 640 TL’ye denk geldiği hesaplamaları yapıldı.
Cezaevindeki 844 kişinin devlete günlük maliyeti 621 bin 184 TL; aylık maliyeti 18 milyon 635 bin 520 TL ve yıllık maliyeti ise 223 milyon 626 bin 240 TL.
Cezaevindeki bir kişi için aylık 22 bin 80 TL harcanıyor ki bu rakam brüt asgari ücretten bile yüksek geliyor.
Ülkeye giriş çıkışları kontrol edemeyen, nüfusunu bilmeyen, dolayısıyla önünü göremeyen bir devlette tabii ki cezaevi de yetersiz kalır.
Yeni cezaevi yapıldı ama yine tıklım tıklım, yine yetersiz kalıyor, çünkü suçlu ithal edilmeye devam ediliyor.
Marifet suçları, suç işlenmesini önlemektir, yoksa istediğiniz kadar büyük cezaevi yapın yine de yeterli olmayacaktır.
Cezaevi için ödenen yüksek yemek ücretine şaşmamak lazım. Neyi kontrol edebildiler, nerede tasarruf edebildiler, neyi daha ekonomik yapabildiler ki cezaevi yemek masrafını kontrol edebilecekler?
Yemek ihalesine çıkılmasa da yemekler cezaevi mutfağında pişirilse daha az maliyetli olmaz mı?
Ben bilmem, o konuda uzman değilim, ilk anda daha ucuz gelecekmiş gibi düşünüyor insan ama devlet daireleri ve kurumlarında bu işlerin pek başarılamadığını, yemek pişirmeyi bile tipik memur zihniyeti ile yapacaklarından pek işe yaramayacağını da düşünüyorum bir taraftan.
“Tipik memur zihniyeti” ifadesi kimsenin gücüne gitmesin, birçok devlet daire ve kurumunda maalesef disiplin, düzen sağlanamadığı için istenen sonuç alınamıyor.
Unutmayın ki, hastanelerde de yemek ihalesine çıkmadan önceki yemeklerle sonraki yemekleri karşılaştırdığınızda bunları yiyenlerin memnuniyeti açısından şimdikinin daha iyi olduğunu belirtenlerin daha çok olduğunu söyleyebilirim.
Ancak acı olan şudur ki; mutfağın var, ocağın var, malzemen var ama yemek yaptıramıyorsun. Muhtemel daha az paraya mal edebileceğin şeyi yüzüne gözüne sıvadığından ihaleye milyonlarca para harcıyorsun.
Her zamanki gibi beceriksizlik, iş bilmezlik…
Diğer taraftan mahkûm ve tutuklular da insandır ve yemek ihtiyaçları vardır.
Suçları engelleyemiyor, suçluları cezaevine tıkıyorsan bir şekilde karınlarını da doyurmak zorundasın.
“Onca gereksiz harcama, savurganlık varken mahkûm ve tutukluların yemeğine mi takıldınız?” derlerse bize, haksız da sayılmazlar.
Bu yönetenler, KIB-TEK’i batırdı, mahvetti, çalışamaz hale getirdi de dönüp oraya partizanca 149 kişi soktu. Bu zihniyetten ne bekliyorsunuz ki?