“Biz devletiz” demeden önce “cemaattik!” Bir gün dışımızdaki  “birileri” kulağımıza şöyle fısıldadı:  “Cemaatten devlet olmaz. Bari “toplum” deyin kendinize.. 

Oysa bizim için dert değildi. Derdimiz bu adada en az Rum toplumu kadar özgür ve egemen oluşumuzu önce “İngiliz sömürge idaresine” sonra “Eoka’lı ve “enosis” patentli   Rum Yönetimine kabul ettirmekti.. En büyük gücümüzle silahımız da “anavatan Türkiye” idi..

VE gün geldi, devran döndü, talih güldü ve bu adada Kuzey ile Güney Kıbrıs paylaşımında ve Kuzey’de Rum’u çatlatıp patlatıp “devlet” olduk..

KKTC dünyada ilk kez Türkiye’den sonra adı sanıyla kurulan bağımsız ilk Türk devleti oldu.. Ki Rum’un “enosis” hayalini tarihe gömerken, boş kalan sayfasına “KKTC’yi yazdıktı.” Bir daha kimselerin topla tüfekle yıkamayacağınca…        

Çünkü ayni zamanda sırtımızı da güvencimiz olan Türkiye’ye dayadıktı…Bugün dünyada evet bir “Kıbrıs Türk devleti” vardır…

VAY BE!  Neydik ne olduk! Nereden nereye geldik? Biz ki Eoka tarafından evlerimizin mandıralarımızın, hayatlarımızın yakıldığına ağlayarak bakıyorduk!

Bahçelerimizin talan edilmesine, ekilecek topraklarımızın, Evkaf mallarımızın gasp edilmesine gözlerimiz yaşlı seyirci kalıyorduk.                                                            

Kapatıldığımız gettolarımızda açlık çekiyor, çocuklarımıza süt mama ilaç tedarik edemiyorduk..            

Güneş battıktan sonra bir Eokacı kurşununa hedef olmamak için evlerimize kapanıyorduk.        

Karanlık akşamlarda hayatlarımızı namusumuzu nöbete duran “mücahitlerimize” teslim ediyorduk…  

Bunlara karşın yine de öldürülüyor, yakılıyor, kaçırılıyorduk.                                                                       

Yine evlerimiz ekinlerimiz malımız mülkümüz Rumlar tarafından yakılıp yağma ediliyorlardı..  

FAKATTT: Dünyada ilk kez ve evet Kıbrıs’ta bir Türk Devleti oluşumunun da sancılarını koyuveriyorduk. Sayımızın şu kadar olması önemli değildi. Önemli olan “Türkiye’den sonra hem de şu kadarcık minyatür nüfusu ile bir Türk Devleti oluşmasıydı… Ki henüz ne Azerbaycan vardı adı devlet olan ne Türkmenistan!  

Ama Kıbrıs Türk halkı Rum Yunan ikilisinin onca kanlı Eoka’sına, Enosis salçalı safsatasına, tüm adayı yutup “Helen adası yapma” çılgınlığına   karşın, “bu adada biz de varız” dedik.. Üstelik ezelden geldik ebede giderken bu vatan bizimdir bizim kalacaktır yeminlerinde…

HAYIR: Hamaset nutku atmıyorum! Gerçekleri anlatıyorum. Ve dönüp bir kez daha artık “Kıbrıs Türk devletinin” bir yurttaşı olarak “kendimize” bakıyorum.. Ki ne diyordu Atatürk? “Az zamanda çok ve büyük işler başardık…”

TABİ bu benim yargım. Bir de Barış Harekâtı ile Kıbrıs’ın Kuzeyini bize hediye eden Anavatanımız Türkiye’ye sormak gerekiyor. Çünkü sonunda payitaht Ankara’nın da canını sıkmayı başardık! Dürte dürte dürte sanki “Erdoğan karşıtıymışız” gibi bir imaj yarattık..                                                                         NE VAR Kİ yaratılan bu imaj KKTC’yi töhmet altında bırakıyor! Siyasi laflama meraklısı yurttaşları nasılsa “okey”den başlarını az biraz kaldıracak olsalar, “Erdoğan ile Türkiye’yi dillerine dolamaktalar ki beş dakikadan fazla dinlediğinizde afakanlar bastığı için hastahanelik olursunuz!

Ne var ki bu etkili tepkili laflamalar bizdeki bazı örgütlerle çevreleri de harekete geçirerek “sanki TC karşıtıymışız” gibilerinden bir imaj yaratıyorlar!  

“ARTIK bu kadarı da olacak” dense bile ne bize yakışan bir tavır olmakta ne de gerekli tepki! Aksine aramızdaki yeni nesil Türkiye’ye karşı ayıp olmakta…                                                 

KISACA TAKILDIĞIM: (OKULLAR AÇILIYOR!) Öteden beridir toplumumuzun en sancılı dönemleri “uzun yaz tatilinden sonra yeni ders yılına başlamaya hazırlanan okulları ile sorunlarıdır!  

Kİ bu yıl bu sancılanmalara “deprem” odaklı tedbirler de eklendi.. Ki bazı okul binalarının olası bir depremde yıkılabileceği bile iddia ediliyor ama bakıyoruz bu okullarla ilgili tartışmalar alınacak tedbirler var ama hemen hepsi de laf olmaktan öteye geçememekte.. 

Kİ öteden beridir hasletimiz olması gerekir “iş bitirici” değiliz.. Temennimiz bu kez öyle olmadan “iş bitirici” olabilmemiz..          

Sürekli tekrarlarla yazmamız da bu nedenden…