Barış harekâtından hemen sonraydı. Kuzey’de ayaklarımızın altına serili, emrimize amade Rumdan kalan servet vardı ve artık bu büyük servetin sahibi bizdik! Harca harca bitmeyecek kadar..
OSMANLI dönemi fütuhatlarından kalma tarihi ve geleneksel hasletimizle, fethedilen yerlerden ayni zamanda “ganimet” toplamak gibi atalarımızdan teverrüs etmiş yağmalama hasletimizle, Rum’un Kuzey’den kaçarken arkasında bıraktığı malını mülkünü, iğnesinden ipliğine, evinden fabrikaları ile tesislerine kadar “ganimetliyorduk” ki Allah ne verdiyse ve rasgele!
HOŞ! büyük olasılıkla Güney’e kaçan Rum da ayni “ganimet” furyasına baş koymuştu ama, kısa sürede sükûtu hayale uğrayarak vazgeçmişti çünkü her taraf tamtakır kuru bakırdı!
KUZEY öyle değildi ama! Ayaklarımızın altına serili, emrimize amade tesisler mi isterdiniz yoksa villalar mı? Sür ek, ek sür ucu bucağı olmayan ovalar tarlalar mı yoksa çiftlikler mi?
Fabrikalar mı sanayi tesisleri mi? Sere serpe tarlalara ovalara yayılmış koyunlar keçiler mi yoksa ambarlarda yüzlercesiyle sıfır kilometre arabalar mı?... Yok Yok!
VE O BÜYÜK ganimetlerden biri de Rumların yeni yeni devreye soktukları Mağusa’daki “serbest limanıydı. Bir ucu surlar içinde, öteki ucu Karakol semtine dayalı.. Ve surlara yapışık eski liman. Hani “limandır liman” şarkısı var ya o işte!
VE ŞİMDİ BU LİMANI YENİDEN LİMAN YAPACAKLARMIŞ! Ki vakti zamanında da Mağusa Limanlar Dairesi müdürümüz “serbest limanı” devreye sokarken, “işte diyordu. Akşamları ışıklar içinde parlayacak bu limanı kıyılarımızdan geçen gemiler, vapurlar görüp gelecekler, bir yandan gelirlerimiz artarken öte yandan tanınmış da olacağız!”
HEY GİDİ günler! Yıllar çok çabuk geçti.. Sabahtan akşama yeşeren umutlar çok çabuk yendi! Hayaller sükûta uğradı! Alan aldı satan sattı yıllarca süren bir curcunanın sonunda tabi “ganimet ekonomisi” ile memleket kaybetti ama bazıları kazandı!.
Derken döndük mü başa! “Ne olacak bu Mağusa limanı sorusunda!”
GEÇENLERDE Sn. Üstel işte bu Mağusa limanında bizzat tetkiklerde bulundu, bilgi aldıydı.
Verdiği ilgili demecinde de “sorunların çözümü için gerekli çalışmalar yapılacak” demedi “yapıldı” dedi.. Şimdi geriye Mağusa limanının kurtarılması kaldı..
HER halde ekonomik getirisi dikkate alınarak yeniden organize edilip yeni projelerle devreye sokulacak.”
FAKAT tüm bunlardan önce asıl yapılması gereken Mağusa limanının çoktan kadük olmuş “yükleme boşaltma” yada “hammaliyelik” dediğimiz işçilik kısmından sorumlu, çoktan kadük olmuş “şirketinin” ya tasfiye edilmesidir yada yeniden tu baştan yapılmasıdır..
İnşallah Sn. Başbakanın bu ziyareti ve bizzat yerinde tetkikleri Mağusa limanını liman haline getirmeye yeter.. İşte o zaman bu ziyaret hayırlara vesile oldu denir!
KISACA TAKILDIĞIM: (NERDEN ÇIKTI BU LAİKLİK TARTIŞMALARI?) Bir şeyleri çok kaşırsanız kanatırsınız. İyileştireceğim diye kendinize göre önlemler almaya kalkarsanız muhtemeldir ki kangrene yol açarsınız.. Bu nedenle:
SON zamanlarda kasıtlı olup olmadığını bilemeyeceğim “üç beş kişinin” yada “örgütün” toplumu kendi ideolojilerine göre dizayn etmeye çalıştıklarının, görüşlerini yine kendi inançlarına göre serdettiklerinin, üstelik bu kişisel yada örgütsel fakat her hâlükârda minyatür ve lokal kalan yayımlarını “toplumun büyük sorunları” olarak empoze etmeye çalıştıklarına tanık oluyorum.
NİTEKİM: Bazı ders kitaplarında “laiklik karşıtı” resimlere yer verildiği iddialarına sığınan bazı sendikaların eylem yaparken, bu konuda konuşmak isteyen Eğitim Bakanına tepki göstermelerine de tanık oluyoruz. Yani ülkede “yapay” olarak yaratılan bir “sorun” yada “sorunlar” sürekli dürtülüyor ki sonunda Eğitim Bakanı Sn. Çavuşoğlu “laikliğin bekçisi halktır” diyor..
HAYDA! Bu halkı her vesile ile kendi ideolojik tutum ve inancı içinde gösterip, kendine toplum katlarında “önemli işlev sahipliği” kulpu takanların yabancısı değiliz..
Fakat “halk, halkım” söylemlerinin siyasi partilerden sendikalara kadar her vesile ile istismar edilerek öne çıkartılmalarına da doğrusu çok alışkın değiliz hatta yabancısıyız çünkü yok öyle bir halk!
SON olaya gelince: Çok açık yazayım “Kıbrıslıca” değildir! Ders kitaplarında “laikliğe aykırı resimler” olması eğer bu kitaplar burada hazırlanıp burada basılmamışlar da TC’den getirtilmişlerse kavga etmeden önce yeniden gözden geçirilip misyonumuza uygun hale getirirler olur biter..
YOK eğer KKTC damgalıysalar o zaman düzeltilmeleri çok daha kolaydır yeni düzenleme yapılır..
AMA “Laikliğe aykırıdır” diyerek seksen milyonluk TC eğitim ve öğrenim kurumlarını, bir avuç öğretmen ve öğrenci kapasitesine sahip KKTC’nin, söz konusu laiklik anlayışında yorumlayıp mahkûm etmek de haddimiz olmamalıdır!. Yani “çizmeden yukarı çıkmanın kimseye zararından başka faydası olamaz. Herkes haddini bilmelidir…