Polisin dün yaptığı asayiş ve trafik denetimlerinin sonuçları, aslında ülke gerçeklerini ortaya koyuyor.

    Bir yanda kanayan yaramız “kayıt dışı yaşam”, diğer tarafta ise kangren tarafımız “trafikte iflah olmaz halimiz”… 

    Evet bu denetimlerden çıkan sonuçlar bu iki büyük sorunumuzu bir kez daha yüzümüze vurdu.

    Bu ülkede ciddi oranda kaçak yaşayan insan olduğunu bilmiyor değiliz.

    Bakın polisin bir günlük denetiminde ikamet izni olmayan 29 kişi tespit edildi.

    Bir suç işleyip de polise yakalanmazlarsa veya işte böyle asayiş denetimlerinde yakayı ele vermezlerse yıllarca ülkemizde kaçak yaşıyorlar.

    Daha önce de 10 yıl, 15 yıl ve bazen daha fazla süre, ülkemizde kaçak yaşayan kişiler tespit edilmişti.

    Bu kadar yıl kaçak yaşayan kişiler karınlarını nasıl doyuruyor, nasıl geçiniyorlar?

    Tabii ki kaçak çalışarak… Evet çalışma yaşamı kaçak çalışanlarla dolu.

    Son dönem bazı ölümlü iş kazalarında, söz konusu kişilerin kaçak işçi olduğu da görülüyor.

    Üstelik bu ikamet izinsiz kişilerden bir bölümü kanun dışı işler de yapıyor.

    Uyuşturucudan, hırsızlığa, soyguna, fuhşa, şiddete kadar birçok olaya ülkede kaçak yaşayan kişilerin karıştığına tanık oluyoruz.

     Ülkede ciddi bir kaçak yaşam sorunu var, bu durum hem sosyal yaşam hem de asayiş bakımından soruna dönüşüyor.

     Bakın polis denetim yaptı, bir günde 29 kişi tespit etti.

     Demek ki ararsan bulursun. Yani ne demek istiyorum? Ülkeyi yönetenler, gerçekten bu ikamet izinsiz kişileri bulmak, sınır dışı etmek isterse bunu yapabilir.

     Evet polisin işi çok, personel sayısı yetersiz ama belediyelerle ve diğer devlet kurumlarıyla istişare halinde, daha sık aralıklarla bu denetimler yapılırsa daha fazla kaçak kişi tespit edilebilir.

     Kaçak yaşamın bu ülkede sorun olduğuna inanılıyorsa, bir seferberlik ilan edilip, bu kişiler ortaya çıkarılabilir.

      Burada dert, “Bulduğumuz kaçakları ülkesine gönderecek paramız olmayışı” mı acaba? Onun için mi daha fazla kaçak yakalamak istemiyoruz?

     Kaçağa düşen bu kişileri öğrenci veya işçi olarak ülkeye kim getiriyorsa, uçak bilet parasını da onlardan tahsil edin.

     Turist olarak gelip de ortadan kaybolanları gönderecek kaynağı da bulun artık bir zahmet.

     “Devletiz” demekle olmuyor, devletin gereklerini yerine getirin.

     Bu arada ülkeye turist olarak gelip de birilerinin yanında kaçak çalıştığını tespit ettiğinizde, işte o ikamet izinsiz kişinin yurt dışı edilme masraflarını da onu kaçak çalıştıran işletmeye ödetin.

     Ödetmekle de kalmayın, kaçak işçi çalıştıranlara caydırıcı büyük cezalar verin.

     Şimdi gelelim bu denetimlerin trafik bacağına… Ortada korkunç rakamlar var.

     Trafik kontrollerinde ülke genelince bir günde 1279 sürücüye ceza kesildi, yani 1279 kişi trafik kurallarını ihlal etti.

      Düşünebiliyor musunuz polis, bir günde 180 aracı trafikten men etti. Trafikte olmaması gereken 180 araç, ciddi bir rakamdır. Muhtemeldir bunlar içinde seyrüseferi olmayan sürücülerin araçları da var ama ne isterse olsun rakam büyük.

      Bu arada trafikten men edilen 180 araç içinde ciddi oranda seyrüseferi çıkarılmayan araç varsa, o da başka bir sorun ve başka bir tartışma konusu. Seyrüsefer çıkaracak para mı bulamıyor insanlar yoksa çıkarmamaya inat mı ediyorlar? Buna da bakmak lazım…

     Rapor edilen 1279 sürücüden 350’sinin süratli, 41’inin alkollü araç kullandığı tespit edildi. 42 sürücüye de araç kullanırken cep telefonunda konuşması nedeniyle ceza kesildi.

      Ölümü trafik kazalarının en büyük nedenlerinden olan “sürat”, “alkollü araç kullanma” ve “araç kullanırken cep telefonunda konuşma” konusunda bir farkındalık, bir ders alma yok maalesef, tam tersine inadına bunlar tekrarlanıyor.

      Ülkede altyapı perişan, yollar bozuk, kavşaklar tehlikeli, anayollara fazla tali yol var, kritik caddeler, yollar ışıksız ama tüm bunlara rağmen süratten vazgeçilmiyor, ısrarla alkollü araç kullanılıyor, ısrarla araç kullanırken cep telefonunda konuşuluyor.

      Bunlar ölüme koşmak gibi bir şey… Hem kendileri ölüme koşuyor hem de başkalarını riske atıyorlar. Gerçekten akıl alır gibi değil.

      Sanırım ikamet izinsiz kişileri yakalamak için bir seferberlik yapmak, sıkça denetime çıkmak gerektiğini söylediğim gibi bunu trafik denetimleri için de söyleyebilirim.

      Öyle uzun aralıklı zamanlarda değil, daha sık yapılmalı bu denetimler, göz açtırılmamalı bir süre, trafiğe çıkacak olanlar alkol alıp almamayı bin kez düşünmeli, yakalanabileceği ihtimali aklından çıkmamalı, sürat yapacak olanlar da…

     Biliyorum polisin işi çok, personel sayısı yetersiz ama imkanlar zorlanmalı. Gerekirse personel sayısı artırılmalı ve caydırıcı olmak için daha çok çaba sarf edilmeli.

     Tabii ki yalnızca polisin denetimiyle olacak iş değil, devleti yönetenlerin bunları sorun olarak görmesi ve birçok bacağı ele alarak bir seferberlik ilan etmesi şarttır.

     Tamam, ülkede çok eksiklik var, trafik her yönüyle bir kaos, yapılacak çok iş var ama sürücüler de biraz canını düşünsün artık.

    Her hafta trafikte insanlar ölürken, bu kötü yollarda sürat yapmak da neyin nesi? Alkol alıp yola çıkmak nasıl bir psikoloji?

    Hep birileri mi uyaracak bizi, hep yollarda polis olması mı lazım? Aklı yok mu insanların? İnsanın biraz da kendisi kendi canını, yakınlarının, sevdiklerinin canını koruması gerekmez mi? Bunca kötü olaydan neden ders çıkaramıyoruz? Bu da psikolojik bir vaka ve araştırmaya muhtaç.