Biyolog Hasan Sarpten, ülkede iklim krizi konusunda farkındalık olduğunu ancak bunun Kıbrıs dışında bir yerde yaşanıyormuş gibi algılandığını söyledi.
Kıbrıs’ın iklim krizine etkisi en düşük ülkeler arasında yer aldığını ancak etkilenme açısından da ilk sıralarda yer aldığını belirten Sarpten, bu nedenle iklim değişikliğinin bize olan etkilerini azaltarak ona adapte olmamız gerektiğini ifade etti. Ancak bu konuda sınıfta kalındığına işaret eden Sarpten, bu durumu orman alanlarının yetersizliği ve enerji üretimi ile ulaşımda fuel oil yakıt kullanılmasıyla örneklendirdi.
Sarpten ayrıca bir yılda ülkeye toplam 490 milyon dolarlık malzeme ithal edildiğini bunların da iklim düşmanı malzemeler olduğunu söyledi.
“Etkilerini azaltmalıyız”
Hasan Sarpten, iklim değişikliğinin dünyanın yapay olarak ısınmasına bağlı olarak yani yapay ısınmaya bağlı olarak iklimsel olaylardaki farklılıklar ve bunun dünyada yarattığı olumsuzlukların hepsi olarak tanımladı.
Kıbrıs adasının iklim değişikliğine sebep olma durumunun çok minimal düzeyde olduğunu kaydeden Sarpten ancak etkilenme açısından üst noktada olduğunu söyledi.
Sarpten, bu nedenle yapmamız gerekenin iklim değişikliğini durdurmak değil, iklim değişikliğinin bize olan etkilerini azaltarak ona adapte olmak olduğunu ifade etti.
Hasan Sarpten dünyanın sıcaklığının yapay olarak artmasının dünyadaki dengeleri bozan bir unsur yarattığını belirtti ve bu dengelerin bozulmasında da buzulların erimesi, kuraklık olması, sel olması gibi olayların ortaya çıktığını söyledi.
Yapılan araştırmaların da bu etkenlerin en başında Doğu Akdeniz coğrafyasının geldiğini belirten Sarpten, “Biz iklim değişikliği daha nedir bilmeden, iklim değişikliğinin yol açtığı etkileri yaşamaya başlıyoruz” dedi.
Sarpten, neredeyse her hafta görülen hava kirliliği, kurak geçen bir yılda yağmurun aniden birkaç gün içinde yağması ve sele neden olması, aşırı kuraklık, denizlerde aslan balığı ve balon balığının çoğalması ile örneklendirdi.
“En büyük nedenlerinden biri
fosil yakıt kullanımının artması”
Sarpten, iklim değişikliğinin en büyük sebeplerinden birinin fosil yakıtların kullanımının 1950’lerden sonra yani sanayi devriminden sonra hızlı artması, tüketim toplumuna geçilmesi, aşırı bir şekilde sanayinin kullanılması sonucu sera gazı denilen gazların miktarlarının artması olduğunu ifade etti.
Hasan Sarpten, buna neden olan başta Amerika, Çin gibi büyük sanayisi olan ülkeler olduğunu belirtti.
Sarpten, iklim değişikliği ile mücadelede en önemli unsurlardan birinin ağaç varlığını korumak olduğunu vurgulayarak şehirlerin ağaçlandırılması gerektiğini söyledi.
Şehirlerin yeşil olmasının oradaki hava sıcaklığını dengeleyici bir unsur olduğunu anlatan Sarpten, bunun insanların hayatını kolaylaştırıcı bir faktör olduğunu ifade etti. Ağaçların seli önleyici, havayı temizleyici bir özelliği olduğundan söz eden Sarpten, bu gibi tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi.
Hasan Sarpten, “İklim değişikliği vardır, yaşıyoruz. Bizim ilkim değişikliğini öncelikli bir politikamız haline getirip, ona adapte olacak çalışmalar yapmamız lazım” dedi. Sarpten, ülkede iklim değişikliğine karşı farkındalığımız olduğunu ancak bu olayların sanki Kıbrıs’ın dışında yaşanıyormuş gibi algılandığını söyledi.
“Ülkede iklim karşıtı bir politika var”
Hasan Sarpten, ülkede tamamen iklim karşıtı bir politika yürütüldüğünü ifade ederek yapılan bütün faaliyetlerin iklim düşmanı olduğunu söyledi.
Ülkede iklim kirliliğinin başlıca nedenlerinin enerji ile taşıt kullanımı olduğunu ifade eden Sarpten, fuel oilin filtresiz bacalardan çıktığını belirtti.
Sarpten, kamusal alandaki enerji üretiminin tamamen fosil yakıta dayandırıldığını kaydetti.
“Her bin kişiye 580 araç düşüyor”
Hasan Sarpten, ülkede her bin kişiye 580 taşıt düştüğünü ve her yıl yaklaşık 9 bin aracın yola çıktığını kaydetti.
Ülkede doğru düzgün bir toplu taşıma sistemi de olmadığını ifade eden Sarpten, “Amerika’da her bin kişiye 809 araç düşüyor, bizde de 580. Neredeyse Amerika ile yarışıyoruz. Güneyde ise bu durum daha azdır. Her bir kişiye 530 civarında araba düşmektedir” dedi.
Hasan Sarpten, bu araçları kullanmak için de asfalta ihtiyaç olduğunu söyleyerek Ulaştırma Bakanlığı’nın 2021 verilerine bakıldığında bin 657 kilometre yol olduğunun görüldüğünü belirtti. “Bu yolları birleştirsek tek şerit buradan Londra’ya gidilir” diyen Sarpten, bunun da ne kadar fazla yol olduğunu gösterdiğini söyledi.
Sarpten, bir diğer boyutun da doğa tahribatı boyutu olduğunu belirterek asfalt ve beton dökülerek doğanın da tahrip edildiğini ifade etti. Sarpten, bir yılda ülkeye toplam 490 milyon dolarlık malzeme ithal edildiğini, bu malzemenin yarısını yakıtın oluşturduğunu belirtti. 247 milyon dolarlık yakıt, 141 milyon dolarlık taşıt, 63 milyon dolarlık da inşaat demiri ve 20 milyon dolarlık da çimento ithal edildiğine işaret eden Sarpten, “Biz 500 milyon dolar veriyoruz ve karşılığında iklim düşmanı malzemeler alıyoruz” dedi.
Buna karşılık dünyaya toplam 60 milyon dolarlık narenciye ve süt ürünü sattığımızı belirten Sarpten, kısacası bütün ürettiğimizi dönüp iklim düşmanı ürünler için kullandığımızı söyledi.
“BM çalışmalarına göre 2050’de ciddi bir kuraklık tehlikesi var”
BM’nin yaptığı çalışmalara göre 2050 yılına geldiğimizde bu coğrafyada ciddi kuraklık olacağının öngörüldüğünün ortaya konulduğunu kaydeden Sarpten, “İklim değişikliğinin deniz seviyelerinin yükselmesi, canlı yapısındaki değişiklik gibi birçok etkisi vardır ancak Kıbrıs’ı en çok kuraklık olarak etkileyecek. Bu kuraklık da sadece insanın içme suyuna ihtiyaç duyması anlamında değil, tarım yapmakta zorluk, hayvan üreticiliğinde zorluk olarak karşımıza çıkacak. Hatta mevcut doğadaki bitkilerin ve hayvanların yaşamını da zora sokacak” dedi.
Sarpten, buna karşı yapmamız gerekenlerin başında ise orman varlığımızı korumak ve artırmak geldiğini söyledi.
“Ülkede kayıtlı orman arazisi yüzde 20 civarında”
Ülkemizde kayıtlı orman arazisinin yüzde 20 civarında olduğunu ifade eden Sarpten, bir ülkenin “yeterli oranda ormanı var” denebilmesi içinse bu oranın minimum yüzde 30 civarında olması gerektiğini belirtti.
Hasan Sarpten şöyle dedi:
“1995 yangınından sonra bu konuda önemli çalışmalar yapıldı. Yeni orman alanları yaratıldı, fidan dikimlerine ağırlık verildi. Bu oran yüzde 23’lere ulaştı. Ancak son 5 yılda çok ciddi geriye gidiş oldu. Orman Dairesi bu konuda sınıfta kalmış durumdadır. Fidan üretimi bile artık yapamaz durumdayız. Orman Dairesi’nin üç temel görevi var. Bunlardan biri orman yangınlarını önlemek, diğeri fidan yetiştirip yeni fidan dikilmesini sağlamak ve diğeri de zararlılarla mücadeledir. Ancak bunlarda sınıfta kalındı”.
Sarpten, çam kese böceği ile mücadelede yetersiz kalındığını söyleyerek gerekli adımlar atılmadığı için 20 bin hektarın üzerinde çam ağacında ciddi bir bulaşmanın söz konusu olduğunu ifade etti.
Ağaçlandırma faaliyetlerinin de yetersiz kaldığını ifade eden Sarpten, 1995’ten sonra yılda ortalama bir milyon fidan dikildiğini kaydetti ancak 2020’den bugüne 4 bin hektar alanın yanmasına rağmen sadece 124 hektar alana fidan dikilebildiğini söyledi.
Hasan Sarpten bu yıl 200 bin fidan dikilmesi hedefi konmasına rağmen 50 bin civarında fidan dikildiğini belirtti.