Mecliste okul kitaplarındaki değişikliklerle ilgili eleştirilere cevap veren Eğitim Bakanı, “Toplumu rahatsız eden unsurlar varsa gereği yapılacak” demişti…
Bugün Kıbrıs TV’ye konuk olan aynı bakan, kendisinin kitapları incelediğini ve rahatsız edici bir şey göremediğini söyledi.
Birçok kesimden eleştiri getirilen değişiklikleri tek tek inceleyip, bir sakınca olmadığına kanaat getirdiğini belirtti.
Zaten bu görevi üstlenen ekibi de ta başından beri takip ediyor, adım adım ne yaptıklarını biliyormuş.
Sayın bakan mecliste “Toplumu rahatsız eden unsurlar varsa” demişti ya, dönüp de o tepkilere bakacağına, nelerin rahatsızlık yarattığını tam anlayacağına, tam tersine rahatsız olanların neden rahatsız olduğuna, toplumun kaygısına, toplumun psikolojisine hiç bakmadan kararını vermiş…
Çok sayıda insanın günlerdir bu konuyu konuşmasının, endişesini ortaya koymasının hiç mi önemi yok sizin için?
Bu insanlar sırf tepki olsun diye mi tepki koyuyor ortaya?
Bu tepkilerin başka olayların bir devamı gibi görüldüğünü siz kavrayamıyor musunuz?
Durup dururken bir şeyleri “kör gözüme parmak” misali insanların gözüne sokmanın rahatsızlık yaratacağını bilmiyor musunuz?
Size “Bunu böyle yapalım” dedilerse, siz onlara “Bunlar ülkemizde tepki görür, hassasiyetler var, ona uymalıyız” diyemez misiniz?
Siz yıllardır bu ülkede politikacısınız, hem de en tecrübelilerindesiniz artık. Bu kadar tecrübeli bir siyasetçi halkının hassasiyetlerini bilmez mi, nelerden rahatsız olduğunu anlayamaz mı?
Mademki ta başından ekiplerinizin ne yaptığını takip ediyorsunuz, onları uyaramaz mıydınız?
Şimdi siz hiç kimseyi dinlemeden, ortadaki tepkileri görmezden gelerek “toplumu rahatsız edecek unsurlar” olmadığına karar veriyorsunuz.
Topumun rahatsızlığı yoktur da neden perşembe günü eylem yapılacak?
Hem de bu eylemi sendikalar, sivil toplum örgütleri değil ebeveynler, anneler düzenliyor.
Kitapları okutacağınız çocukların aileleri rahatsız, sizce bunun hiç mi önemi yok?
Bu tolumun birçok konuda ayarlarıyla oynanıyor, bu topluma dar gelen veya çok bol gelen gömlekler giydirilmeye çalışılıyor, bu toplumun hassasiyetlerine değer verilmiyor.
Tepki bunadır, anlamıyor musunuz? Göremiyor musunuz? Göremediğiniz gibi zorla gözüne sokmaya daha da rahatsız etmeye mi çalışıyorsunuz?
Bakan diyor ki “Bir kaşık suda fırtına koparılıyor…”
Bir kaşlık suluk bile artık bu toplumun tahammülünün kalmadığını, canının çıkmak üzere olduğunu göremiyor musunuz?
“Ben baktım tamamdır…” zihniyeti. E tamam değil işte, “üç- dört fotoğraf meselesi de değil”, anlayın… Dayatma var, bu dayatmanın küçüğüne de büyüğüne de tahammül yok…
Belki bir şeylerin birikimi olmasa, bunlar tepki görmeyebilirdi ama artık bıkma, dayanamama, tahammül tükenmesi var. Üstelik size güvenmiyorlar da… O güveni çoktan kaybettiğiniz.
Bir de tabii ki kitabın yazarlarına saygı göstermek yok mu? Bakan da kabul ediyor, “Bazı değişiklikler olacağı söylenmiş ama nihai hali gösterilmemiş…”
Neden böyle oldu? Neden yazara değişikliğin son halini göstermiyor, iş birliği yapmıyorsunuz?
Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Dairesi Müdürü’nün sözleri ise tam fiyasko.
Efendim, yazarlara telif hakkı ödemişler, eser artık bakanlığınmış, tekrardan izin almaları söz konusu değilmiş, istedikleri değişikliği yapabilirlermiş.
Bir daire müdürü, devlette yetkili bir makam sahibi kişi bunu nasıl söyleyebilir, aklım almıyor.
Bir eserin telif hakkını alan başka bir kurum ya da kişi, bunu ne için alır acaba? Tabii ki satma, dağıtma, kullanma hakkını satın alır, içeriğine dokunma, yazarın yazdığını değiştirme hakkına sahip olmaz.
Ne yani, Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” romanının telif hakkını elinde bulunduran yayınevi, romana müdahale eme, örneğin finalini değiştirme, kahramanlara yeni isimler verme hakkına mı sahip olur? Mümkün mü bu? Nerede görüldü?
Ya da bir müzik parçasının telif hakkına sahip olan firma, sanatçının haberi olmadan parçayı kısaltır, içine farklı tınılar mı ekler? Olur mu böyle bir şey?
Telif dediğin şey, tam da eseri yaratanın haklarını korur, karşı tarafa bu hakların gaspı için fırsat tanımaz… Bir şeyi savunacaksanız, mantıklı olsun be kardeşim…
Artık bu ülkede olanlara akıl sır erdirmek mümkün değil… Kiminin bir söylediği söz diğerini tutmuyor, kimisi ne dediğini bilmiyor, kimi krizden besleniyor…
Diyalog kurmak, halkın hassasiyetlerini dikkate almak, huzursuzluk çıkarmadan bir işi yapmak sanki günah bu ülkede.
Bu toplumu delirtmek, çıldırtmak, ülkeden kaçırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.