Önce son günlerde sık sık şu düşündüğümü yazayım. “Aslında biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşları mağlup ve mazlum değiliz.
HELE “adanın esir Türkleri” hiç değiliz.. Tam aksine henüz tanınmış devlet olamamışsak da “devlet gibi siyasi statüsü ve sosyoekonomik yapısı ile tutun ki bir dünyasallığa sahibiz. Ve kısaca dışımızdaki dünyanın tüm ülkeleri gibi ancak kapısı çalınıp izin istendikten sonra sınırlarımızdan geçebilecekleri özgür ve egemen bir devletiz.
KİMİN SAYESİNDE? Elbette Türkiye’nin. Nitekim 1974 sonrasının siyasi arayışları içinde adanın Kuzey’inde özgür ve egemen devletimizi oluşturup dünyada ilk kez bir Türk devleti olarak kendi varlığımıza sahip çıkarken, bazılarımız bugün olduğu gibi yine zırlanıyorlardı: “Bu statü ile bu adada var olmamız mümkün değildir” diyorlardı.
OYSA OLDU.. Ve yarım asırdır da bu adada dünyadaki çoğu ülkeleri tefe koyup çalarken, aynalara baktıkça da “meğer biz neymişiz be ağabey” dediğimizin tafrasına yatıyoruz..
Kİ 1974 Barış Harekâtının hemen bitiminde TC’den ziyaretimize gelen bazı entel gevezeleri, “biz sizi yedirir içirir, giydirir kuşatırız. grak dediniz mi su gruk dediniz et… Daha ne istersiniz ki” diyorlardı da “hayır diyordum bu kafada olan bazılarına: “Biz bu adada var olacaksak, Kuzey’in efendisi, devleti olacaksak kendi ayaklarımızın üzerinde durmasını da öğrenmek zorundayız. Ki o aşamaya ancak şu son yıllarda ulaşabildik tutun ki daha kırk fırın ekmek yemeliyiz “adam olmak” için.
***
BUNLARI NEDEN HATIRLADIM? Aradan yarım asır geçti. Barış Harekâtında doğanlar şimdi ellili yaşlarında olmalılar. Ve bir süre önce aklımıza geldi ki biz yetişmekte olan bu ülkenin gençlerini eğer “üretimle buluşturmaz, “her karış toprağın değerlendirilmesi gerektiği bilinciyle yetiştirmez,” kısaca “tarımla” buluşturmazsak geleceklerde bize daha çok gerekli olacak hayat hakkımızı kaybedeceğiz!
***
DÜN günün haberlerine, gelişmelerine, bir güne sığdırılan türlü çeşitli olaylara bu düşüncelerle baktıydım.. Ve kısacık vurgulamalarla olsa da mesela Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Sn. Hüseyin Çavuş’un Bakanlığının faaliyetlerine ilişkin açıklamalarını halkın düşünceleriyle örtüşmekte olduğunu gördümdü. Çünkü akıl yolu da birdi KKTC de gerçekleştirilmesi gerekenlerin neler olduğunun bilinmesi de…
YANI SIRA bir diğer genç bakanımız, Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu “örgütlerle uyum içindeyiz” diyor ve çalışmaları konusunda bilgilendirmelerde bulunuyordu…
“Eee, NE VAR YANİ bu bir günlük devletsel icraatlarla yansıyanlarda? Görevleri değil mi? O Bakanlar koltuklarında fantaziyası için mi oturuyorlar? Elbette görevlerini yapacaklar.
HAYIR! Söylemek istediğim yavaştan yavaştan yönetim mekanizmalarının başına “gençlerin atanmakta oldukları. Ki öteden beri “hantal ve merkeziyetçi yönetimlerin “Bakan” mertebesindeki (Bazı) kodamanlarından çok çektikti!
BU nedenle zaman zaman yazıyorum: Ülkedeki yönetim kadrolarının artık yenilenmesi gençleştirilmesi ve bir “kalkınma” söz konusu olacaksa “seferberliği yüklenmeleri” gerekir.. Bu nedenle “adlarını” işitmemiş de olsak genç kuşak siyasetçilerimizin yavaştan yavaştan yönetim kadrolarına yerleştirilmelerini hayırlı uğurlu olsun temennileriyle karşılıyorum.
***
VE KISACA TAKILDIĞIM: Hemen her gün bir gıda maddesinin, veya satın alınması gereken bir eşyanın pahalandığına tanık oluyoruz.. Şöyle ki artık marketler müşterilerine satış yapmak istemiyorlar! “Varsın raflarda ambarlarda dursun” diyorlar. “Geçen her gün parasal değerleri artıyorsa neden bugün satayım” hesapları yapıyorlar!.. Ve memlekette üretimle kur farklarından doğan pahalılığa yeni pahalılık atraksiyonları ekliyorlar!
ÖTE yandan Hükümet 2024 yılı bütçesini hâlâ kesinleştiremiyor.. Bekliyor ki DAÜ’nün 2024 yılı gelirleri açıklık kazansın..
ŞİMDİ zırlanmaz mısınız? “Meğer sen neymişsin be ağabey! (Pardon, DAÜ!) İflasın bile “para” ediyor!