Maalesef hepimizin gözleri önünde devlet ve kurumlarımız aylardır temelden sarsıntı geçirmektedir.  Her ne kadar tanınmasak da tüm kurum ve kuruluşları ile dimdik ayakta olduğumuzu iddia ediyoruz. Ancak, özellikle son zamanlarda yaşadığımız devlet organlarının denetim noktasındaki kifayetsizlikleri ve iradesizlikleri yanında çıkar uğruna her şey mübah anlayışını gösteren bazı zümrelerin kültürel yozlaşması devletimize olan güveni sarsmıştır.

KKTC’yi yönetme iddiasında olan gerek devlet gerekse hükümet yetkililerinin idrak etmesi gerektiği en hayati konu yüksek öğretim sektörünü yerle yeksan edebilecek bir diploma krizinin yaşandığıdır. Bu krizin bilimsel ve profesyonel temelde yönetilmemesi halinde KKTC yükseköğretim sektörünün itibarı ve saygınlığı yok olacak ve devlet başta iktisadi olmak üzere birçok açıdan kayba uğrayacaktır.

Devlet zaafları ve kurumsal hataları nedeniyle birçok konuda olduğu gibi; ortaya çıkan belirtileri göz ardı etmiş ve sahte diploma krizinin önlenmesi için proaktif önlem almamıştır. Bu noktada denetim ve kanunsuzlukla ilgili ve yetkili olan tüm kurumlar yaşadığımız krizin sorumlularıdır. Dolayasıyla, söz konusu kurumlar üzerlerindeki ölü toprağı atmalı ve ateşten gömleği mutlaka giymelidirler.

Sahte diploma krizinde sergilenebilecek en kötü/yanlış tutum, maalesef halen olduğu gibi olguları küçümsemek, çamur atılmasın diye uzak durmak ve “sin da gulle geçsin” moduna girmektir.

Öncelikle kriz yönetimi, profesyonel yönetimin bir dalını oluşturmakta olup bu konuda ülkemizdeki birçok uzmandan görüş alabileceğinizin altını çizmek istiyorum. Liyakatten yoksun yandaşlık kriterine göre atanan bürokrat ve teknokratlarınız maalesef bu kapsama girmemektedir.

Bu noktada kriz yönetimiyle ilgili bazı tüyoları sizinle paylaşmak istiyorum.

Özellikle sahte diploma gibi krizler, behemehal yönetilip önlem alınmaması halinde başta lokomotif olarak kabul edilen yükseköğretim alanının(sektörünün) ve bilahare topyekûn devletin itibarını sıfırlayacak ve bizi uluslararası camia gözünde maskara yapabilecek nitelik taşımaktadır.

Sahte diploma ile algının içte ve dışta yayılıp depreşmesini önlemek için DERHAL müdahale edilmelidir. Bu maksat için her türlü denetim ve yaptırımın kişi ve kurum ayırt etmeden yapılacağı ve böylesi sahte diploma ve benzeri usulsüzlüklerin bir daha tekrarlanmayacağı konusunda tüm paydaşlara güven telkin edilmelidir. Bu konudaki algı yönetimi için profesyonel ve etkili iletişim yollarıyla halkla ilişkiler çalışmalarının yürütülmesi son derece hayatidir.

Devlet krizİ haline gelen sahte diploma krizine müdahalede ve orkestra şefi gibi koordinasyonunda devreye girmesi gereken yegâne makam kesinlikle Cumhurbaşkanıdır.

Bilindiği gibi; KKTC Anayasasının 102. maddesine göre; KKTC Cumhurbaşkanı Devletin ve toplumun birliğini ve bütünlüğünü temsil eder ve kamu işlerinin kesintisiz ve düzenle yürütülmesini ve Devletin devamlılığını sağlar.

Sonuç olarak; sanıldığının aksine Cumhurbaşkanının temel görevi ve sorumluluğu çözümü imkânsız hale gelen Kıbrıs sorunu için aynı ezberi devamlı tekerrür etmek ve/veya üniversiteden üniversiteye koşarak fahri doktora almak değildir. Kaldı ki; mevcut makama saygı ve ilgili kurumun PİAR’ı için verilen akademik değerden yoksun bu fahri doktoralar 2000 tane olsa Kıbrıs Türk halkına ne faydası olacaktır? Ayrıca, geçmişte hiçbir sonuç vermeyen ve krizi önlemekten ziyade soğutmak (sin da gülle geçsin) maksatlı araştırma komitesinde sırf parti olarak söz sahibi olmak için CTP Genel Başkanı’nın neredeyse malumun ilamı anlamına gelen Araştırma Komitesi kurulması önerisi de Sayın Cumhurbaşkanının sergilediği tavırdan pek faksız değildir.