Eniz ORAKCIOĞLU Bayrak Radyo Televizyon Kurumu (BRTK) Müdürü Meryem Özkurt, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne özel BAĞIMSIZ MEDYA’ya konuştu. Göreve geldiği gün, KKTC basınında “BRTK’nın ilk kadın müdürü” olarak yer aldığını ancak bu şekilde yazılmasından duyduğu rahatsızlığı dike getiren Özkurt, medya sektöründe çalışan kadın sayısının fazla olduğunu, sektördeki kadının emeğinin azımsanamayacağını vurguladı. Özkurt, BRTK’da önceki yıllarda da şimdi de kadın amirlerin olduğunu ifade ederek medya sektöründe kadınların hakim olduğunu, yöneticilik pozisyonunda da kadına daha fazla yerilmesi gerektiğinin altını çizdi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde, seçim yasaklarının olduğu dönemde Geçitköy Barajı’nın açılış töreninin BRT’den canlı olarak yayınlanması üzerine “seçim yasağını ihlal” suçlamasıyla yargılanarak, 2 ay hapis cezasına çarptırılan Özkurt, yaşadığı süreci ve zorlukları da anlattı. Özkurt, “Birileri sizi haksız yere gökyüzünden mahrum ediyor. Yaşadıklarımın ağırlığı nedeniyle hâlâ psikolojik tedavi görüyorum. Bana yapılan haksızlığı hazmetmem zaman alacak” dedi. Özkurt, birçok insanın maruz kaldığı ayrışmayı ve gruplaşmayı iliklerine kadar hissettiğini ifade etti. “Birileri sizi haksız yere gökyüzünden mahrum ediyor” BRTK Müdürü Meryem Özkurt, “Birileri sizi haksız yere gökyüzünden mahrum ediyor. Başka birileri ise annelerden evlatlarını koparıyor gökyüzünü göremeyecek hale getiriyor. Galiba insanın insana yaptığını hiçbir canlı türü birbirine yapmıyor” dedi. Özkurt, depremin acısının çok taze olduğu bu günlerde kendi acısını konuşmaya utandığını dile getirdi. Birçok insanın maruz kaldığı ayrışmayı ve gruplaşmayı iliklerine kadar hissettiğini anlatan Özkurt, seçim yasakları döneminde yaşanan olaya değindi: “Yayın yapmak suçsa, yapılan ve devam eden töreni yayınlamak, bu suçu benimle birlikte birçok kanal ve birçok kişi işledi. Fakat aralarından sadece ben yargılandım ve hapse atıldım. Hukuk herkes için değil midir? Yasalar insan mı kayırıyor? Hani eşitlik, hani o övündüğümüz adalet”. “Yaşadıklarımın ağırlığı nedeniyle psikolojik tedavi görüyorum” “Seçim yasaklarını ihlal” suçundan iki ay cezaevinde kalan Meryem Özkurt, yaşadıklarının ağırlığı nedeniyle hâlâ psikolojik tedavi gördüğünü vurgulayarak mutlaka geçeceğini ama o zaman ve şimdi yaşadıklarını unutabilir mi ya da kabullenebilir mi bilemediğini kaydetti. “Adalete güven duygusu çok önemlidir” diyen Özkurt, bir ülkede adaleti sağlamak için karar merciinde bulunanlara güven duyulmazsa bunun topluma yansımalarının kötü sonuçlar doğuracağının altını çizdi. “‘Türkiye’ye müdahale ettirmeyiz’ ruh halinde alınmış bir kararla kendimi dört duvar arasına buldum” Özkurt, adaleti sağladığını düşünenlerin kendisi ile birlikte mahkum ettiği kişiler de olduğuna dikkat çekerek, annesinin kahrolduğunu ve en çok da ona bir şey olursa korkusunun kendisini yıprattığını söyledi. Özkurt, sözlerine şu şekilde devam etti: “24 Mayıs’ta abimi kaybetmiştik. Acımız zaten çok tazeydi. 2 hafta geçmeden de anlamsız bir şekilde “Türkiye’ye müdahale ettirmeyiz" ruh halinde alınmış bir kararla kendimi dört duvar arasına buldum. Annem ölen evladının acısını daha yaşayamadan diğer evladının hiç anlayamadığı bir biçimde kodese konduğunu öğrendi. Bu yaşadıkları annem için çok ağır oldu. Hapisteyken, hiç kimse sesini çıkartamadı. Birçok açıklama yapıldı fakat bu açıklamalar ne adaletin eşitlik ilkesinin yerine getirilmesi için ne de beni oradan çıkartmak için yeterli oldu. Anneme bir şey olsaydı o affı çıkartamayanları, af için muhalefet yapanları, bu kararı alanları ve aldıranları hiçbir zaman affetmeyecektim. Gerçi şimdi de affetmiş değilim. Belki zamanla… En çok oğlumun karşısına çıkarken tedirgindim. İçimde fırtınalar kopsa da onun karşısına güçlü ve morali yüksek annesi olarak çıkmak istedim. Galiba başardım. BRT çalışanları mahkemelerimde beni yalnız bırakmadılar. BRT’deki ekip arkadaşlarım ben yokken BRT'ye laf gelmesin diye daha çok yoruldular. Türkiye basınından arkadaşlarım ne olduğunu anlayamamışlar ve bilgi almak için buradan birkaç kişiye ulaşıp konuşmak istemişler fakat ulaştıkları kişiler konuşmamış. Hatta bu konuyu haber yapan bir televizyon kanalındaki yönetici arkadaşıma “Niye bu haber yapıldı?” diye sormu.” “İçerdeyken beni hiç kimsenin mahkum elbisesi içinde görmesini istemiyordum” Meryem Özkurt, cezaevine ilk gittiği gün prosedür gereği soyunmak zorunda kaldığını ve kendisini çok tuhaf hissettiğini anlattı. Özkurt, cezaevine ilk gittiği gün yaşadığı deneyimin kendisini nasıl etkilediğini, cezaevinde okuma şansı bulduğu ve Tarık Akan’ın cezaevinde yazdığı kitapta “O donu çıkarmak var ya o donu…” cümlesi ile anlattı. “İçerdeyken beni hiç kimsenin mahkum elbisesiyle görmesini istemiyordum” diyen Özkurt, ilk başlarda mahkum elbisesi giymekten utandığını, suçlu olmadığını bildiği halde öyle bir ruh haline girdiğini söyledi. Özkurt, yargı sisteminin, o elbiseyi giydireceği insanları ince eleyip sık dokuması gerektiğine dikkat çekerek, cezaevinde ülkede kalma süresini aşmış, ikametgah izni bitmiş birçok yabancı gencin olduğunu vurguladı. Özkurt, bu kişilerin ailelerinin bu ülkede olmadığını, kıyafetlerinin bile olmadığını, kıyafetin cezaevi yönetimi tarafından yapılan bağışlardan veya diğer mahkumlar tarafından verildiğini kaydederek, insanların yasal süreleri bitti diye demir parmaklıklar arkasına sokulmasının hiç adil olmadığının altını çizdi. “Kitaplar azalınca nefesim daralıyordu” Özkurt, “Yeni cezaevinde kaldığım için 10 kişilik koğuşta tek başımaydım. Konuşacak kimse yoktu. İyi ki kitaplarım vardı. Kitaplarla oyalandım. Kitaplar azalınca nefesim daralıyordu. Uyuma güçlüğü çekiyordum. Hele de mahkemeye çıkacağım günden önceki gece ve mahkeme gününün gecesi asla uyuyamıyordum” dedi. Cezaevinde saat olmadığını anlatan Özkurt, gardiyanların nöbet değişimi, öğle ve akşam yemeği sırasında saatin kaç olduğunu kestirebildiğini belirtti. “Orda zaman, saatiniz olmadığı halde durmuş gibidir” diyen Özkurt, “Kadın gardiyanlar hep size kız kardeş gibi, anne gibi geçeceği yönünde telkinde bulunuyorlar” dedi. “Bana yapılan bu haksızlığı hazmetmem zaman alacak” BRTK Müdürü Meryem Özkurt sözlerine şu şekilde son verdi: “Bana yapılan bu haksızlığı hazmetmem zaman alacak. Çünkü kızgınım ve kırgınım. Ülkeme küsmek istemiyorum. Hatta tam tersi her şeyin daha güzel olması, popülizmde uzak, adalet mekanizmasının herkes için işlemesi, demokrasinin tüm bileşenlerinin en sağlıklı şekilde çalışması ve ayakları yere basan sosyal bir devlet olmamız için mücadele etmek ve emek vermek istiyorum”.