BİR SÜRE DAHA DEPREMİ KONUŞACAĞIZ. Dolayısıyla korkmaya devam edeceğiz fakat “korkudan” korkmaya da gerek yoktur çünkü korku da  kaşıntı gibidir. Sürekli korkarsanız  gereksiz de olsa korkmaya devam e...

BİR SÜRE DAHA DEPREMİ KONUŞACAĞIZ. Dolayısıyla korkmaya devam edeceğiz fakat “korkudan” korkmaya da gerek yoktur çünkü korku da  kaşıntı gibidir. Sürekli korkarsanız  gereksiz de olsa korkmaya devam edersiniz! Buna karşın artık bizim de göklere yükselen çok katlı binalarımızı, eskilerden kalmış mahalle evlerimizi gözden geçirmemiz gerekecektir. Yani bunun için yeni organizasyona ihtiyaç vardır. Dolayısıyla bu konuda “belediyeleri” yeniden “yetkilendirip sorumluluk” yüklenecekleri yeni tüzükler yapılması, kararlar alınması gerekmektedir.. NİÇİN BELEDİYELER?  Çünkü artık herkes de biliyor ki  “belediyecilik” çer çöp toplamaktan ibaret değildir. Ne de Başkanlarının içinden çıktığı siyasi partilerin iş bulma dairesidir. Yoldur, sudur, imar iskândır, trafiktir, parklar yeşil alanlardır… Kısaca görevlendirildikleri “yerleşim yerlerinin”  hayatiyetlerini sağlayan yürekleri beyinleri omurgalarıdır! OYSA bizde hâlâ “fantastik makamlardır!..” Sorunları çözmek yerine zamana bağlamakta, zamanı gelince de sorunların çözümü yeni “zamanlara” havale edilmektedir. BU süreç hiç bitmedi. Nitekim son seçimle birlikte giden “eski başkan ve kadrolar” yılları böyle böyle harcarlarken; iş başına gelen yenileri de sorunları bir kez daha harcama hazırlığında gelecek yıllara havale edecek plan programlar yapıyorlar. Görev ve icraatlarda ise devamlılık hiç yoktur. *** NİTEKİM kentlerde yollar bu nedenle yetersiz kaldı. Trafik bu nedenle çözümü mümkün olmayan bir kaosa girdi. Çarpık yapılaşma bu nedenle aldı başını gitti. Kentlerde olması gereken yeşil alanlar bu nedenle imar iskân için harcandı… En önemlisi denetimsizliğin yarattığı çaresizliktir ki kent pazarlarını ateş pahasına çevirirken  yurttaş o sahipsizlik biçareliğinde “ticaret erbabının” insafı ile baş başa ve çaresiz bırakıldı! İTİRAF EDELİM: Eğer etmez, edemezsek her dönemde sorunlarımıza yenik düşeceğiz. Nedir o itiraf?  “Devlet olduk ama olamadık!”   ***   KISACA TAKILDIĞIM: (Ayni zamanda “uyarıyorum” demeliyim.) Geçen hafta bizi sadece yalayıp geçen depremi konuşurken olasılığında yıkılma tehlikesi olan evlerden Laguna, Namık Kemal Lisesi gibi çürük çarık olanlarından söz ettik. Olası bir depremde yıkılabileceklerinin yorumlarını yaptık. TABİİ ki felaket tellallığı yapmak için değildi. Enkazlar altında kalmanın, kitleler halinde ölümler gerçekleşmesinin korkuları nedeniyle. Ve hep alınması gereken tedbirlerden söz ettik. Mağusa’daki Namık Kemal Lisesi ile Evkaf’ın sahip olduğu Laguna apartmanını gündemin odağına oturttuk. Her ne kadar yıllardır Evkaf kiracıları çıkarmak için uğraşıyor idiyse ve deprem olayını iyi bir bahane olarak kullanıyorsa da doğruya o sahil şeridindeki söz konusu apartmanlar depreme bile gerek kalmadan yıkılacak kadar eski yıpranmış ve bakımsızdırlar! FAKAT ben bugün bir başka soruna dikkatinizi çekmek isterim.  Şöyle ki: ***   “SOSYAL KONUTLAR” DA TEHLİKEDE:  (DİKKATİNİZİ ÇEKMEK İSTERİM) 1983’de Mağusa’da hak sahiplerine kura ile  dağıtılan “dubleks evler”. Geçen zaman içinde ev sahipleri “yeni moda mekân anlayışı” olan salonla mutfağı  birleştirerek büyük bir alan kazanmak için evlerin alt katındaki salonun  duvarı ile “taşıyıcı kolonu” yıkanlar oldu. Hem de azımsanmayacak orandaki mali gücüm yetseydi ben de yapacaktım! YANİ bildiğimce Mağusa’daki 1. Etap Sosyal Konutlar onlarcasıyla yeniden tadil edilerek alt kat salonları mutfakla birleştirilirken, evet büyük ferah bir salon oluşturuldu ama!..   ŞİMDİ T.C’de olagelen ve bizi de yoklayan deprem nedeniyle anlıyoruz ki ayni zamanda üst katı taşıyan alt kattaki bir büyük mekân da desteksiz ve boşlukta bırakıldı.                                                                                                                                                                                                  *** BU KONUDA yorum yapma hakkına sahip değilim. Fakat her halde böylesi mekânları genişletmek için resmi izinler alınmadıydı çünkü “mükellefiyet” koşullarına göre zaten içine taşınıldıktan sonra konutların tek taşının bile yerini değiştirmek mümkün değildi. Ben sadece konut içindeki hafriyat değişimlere “aman” dediğim için dikkat çekmek istedim!