Türkiye Cumhuriyeti (TC) Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı katkılarıyla hazırlanan “Sandıktan Çıkan Tarih: Kıbrıs’ta Çanakkale Esirleri” adlı belgeselin tanıtım etkinliği Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) ev sahipliğinde bugün yapıldı.

YDÜ Büyük Kütüphane Prof. Dr. Ümit Hassan Cumhuriyet Salonu’nda yer alan etkinliğe, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, TC Lefkoşa Büyükelçisi Metin Feyzioğlu, Ana Muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman, Başbakan Yardımcısı Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdullah Eren’in yanı sıra akademisyenler ve davetliler katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan etkinlik, açılış konuşmalarıyla devam etti. Ardından belgeselin gösterimi yapıldı.

Yönetmenliğini Ünal Üstündağ’ın yaptığı belgesel, Birinci Dünya Savaşı döneminde, 1916 yılında Gazimağusa’da kurulan ve Çanakkale’de esir alınan askerlerin tutulduğu, 1920 yılına kadar da binlerce Türk esirin getirilmeye devam ettiği, ağır koşullara sahip Türk esir kampını konu alıyor.

Tatar: Kıbrıs Türkü hep Anadolu’nun, milletinin yanında oldu

Cumhurbaşkanı Tatar etkinlikte yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türk halkının tarihinde çok önemli dönemler olduğunu belirterek, Çanakkale savaşlarının da Türk milletinin tarihinde fevkalade önemli bir dönem olduğunu söyledi.

Çanakkale savaşlarının, Kıbrıs Türkü açısından da önemli olduğunu dile getiren Tatar, 1878’de Kıbrıs adası İngiltere’ye kiralandığında, Osman devletinin özellikle Rusya’ya karşı rahatlamasından sonra adanın tekrar Osmanlı devletine iadesi söz konusu olduğunu ve 1878’deki anlaşmada bunun açık ve net ifade edildiğini söyledi.

37 yıl sonra Çanakkale’de Osmanlı devletiyle, İngiltere’nin karşı karşıya geldiğini dile getiren Tatar, Kıbrıs’ı kiralarken, Osmanlıya destek çıkacak olan İngiltere’nin, Çanakkale’de gemileriyle ittifak devletleri olarak Anadolu, Boğazlar ve dönemin Osmanlı coğrafyasını parçalamak için taarruz ettiğini anlattı.

Bu taarruz karşısında Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün tarih sahnesine çıktığına dikkat çeken Tatar, Atatürk’ün askerlerine söylediği, “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” sözünü hatırlattı. Cumhurbaşkanı Tatar, Osmanlı ordusunun Atatürk önderliğinde, canını feda edercesine çarpıştığını ifade etti.

3 Kasım 1914’te İngiltere’nin gemileriyle, Boğazlardan geçmeye çalışırken, iki gün sonra 5 Kasım 1914’te, Kıbrıs’ı tek taraflı ilhak ettiğini açıkladığına işaret eden Tatar, bunun 1878’deki anlaşmanın hilafına olduğunu vurguladı. Tatar, Kıbrıs Türkü’nün ise ölümü göze alarak, Çanakkale’ye gittiğini, gazi ve şehit olduğunu dile getirdi.

O dönemde Türk askerlerinin, Gazimağusa’nın Karakol bölgesine getirilerek, esir tutulduğunu belirten Tatar, Kıbrıs Türkü’nün canını riske atarak, askerlerin imdadına yetiştiğini dile getirdi. Tatar, bazı askerlerin Girne kalesine, bazılarının ise kayıklarla Anadolu’ya kaçırıldığını ifade etti.

Kıbrıs Türkü’nün, İngiliz Sömürge Yönetiminde baskı altında yaşadığını, bayrağını göndere çekemediğini, Atatürk’ün resmini duvarlara asamadığını, yasaklar altında milli kimliğinin elinden alındığını kaydeden Tatar, Müslüman azınlık bir toplum olarak lanse edilmeye çalışıldığını belirtti. Cumhurbaşkanı Tatar, buna karşın Kıbrıs Türkü’nün, duruşu, milliyetçiliği ve anavatanına bağlığı ile Çanakkale savaşlarında hep Anadolu’nun, milletinin yanında olduğunu vurguladı.

Çanakkale Zaferinin, Türkiye’nin İstiklal Savaşının öncüsü olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Tatar, böylesi bir tarihin, Kıbrıs bağlamında belgesele dönüştürülmesinin önemini vurguladı.

Şehitlere rahmet dileyen, gazilere şükranlarını sunan Tatar, belgeselde emeği geçenlere teşekkür etti. Belgeselin örnek olması temenni eden Cumhurbaşkanı Tatar, gelecek nesillerin tarihi öğrenmesi açısından belgeselin çok değerli bir çalışma olduğunu söyledi.

Töre: Biriz, beraberiz ve hep birlikte Türk milletiyiz

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre de, etkinliğin çok anlamlı olduğunu belirterek, “Çünkü Kıbrıslı Türklerin özü ve geçmişi, Osmanlı döneminden kalan Kıbrıs’taki Türklerdir. Yani Kıbrıslı Türkler ayrı ve gayrı başka bir yapı değillerdir” dedi.

1878’de Osmanlı devleti Kıbrıs’tan çekildiğinde, 1915’e kadar 37 yıl geçtiğini, neslin değişmediğini ifade eden Töre, Kıbrıslı Türklerin, Osmanlının Türk askerlerine sahip çıkmasının gayet doğal olduğunu vurguladı.

“Biz aynı milletin insanlarıyız” diyen Meclis Başkanı Töre, Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene” ifadesiyle, bunun tanımını en güzel şekilde yaptığını belirtti. “Özümüz de bir, sözümüz de bir, geçmişimiz de bir, geleceğimiz de bir olacaktır. Türk milletiyle bir ve beraberiz” diyen Töre, “KKTC bizim milli devletimizdir ama anavatan Türkiye de bizim milli bir devletimizdir. Ayrımız ve gayrımız yoktur” şeklinde konuştu.

Mehmet Emin Yurdakul’un şiirine atıfta bulunan Meclis Başkanı Töre, “İşte o vatan Ne mutlu Türküm diyen insanlar için sadece Kuzey Kıbrıs değildir, Türkiye de benim vatanımdır, anavatanımdır” dedi.

Balkan Üniversitesi’nde katıldığı bir konferansta yaptığı konuşmaya da değinen Töre, “Tarihi ve geçmişimizi unutursak, geleceğimiz de karanlık olur” vurgusu yaptı. İngiliz Sömürge Yönetiminde Çanakkale’de esir düşenlerin bir kısmının Gazimağusa’ya getirildiğini anlatan Töre, hayatını kaybedenlerin Kıbrıs topraklarında şehit düştüğünü ifade ederek, “O şehitler, mukavemetçiler kadar, mücahitler kadar, Mehmetçikler kadar eşittirler” diye konuştu.

Töre konuşmasını, “Biriz, beraberiz ve hep birlikte Türk milletiyiz” sözüyle tamamladı.

Feyzioğlu: Büyük harbin bir cihan harbine dönüşmesi Çanakkale Zaferi sonucunda olmuştur

TC Lefkoşa Büyükelçisi Metin Feyzioğlu da konuşmasında, “Türk'ün şanlı tarihinde şüphesiz pek çok dönüm noktası var, Çanakkale Zaferi bunlardan biri” diyerek, Çanakkale Zaferinin dünyanın en güçlü ordularına karşı büyük bir kahramanlık ve destansı bir direnişle vatan uğruna şehadete yürüyen Türk askerinin neleri başarabileceğinin ispatı olduğunu vurguladı.

Çanakkale muharebeleri ve neticedeki zaferin her yönüyle incelenmesi gerektiğini belirten Feyzioğlu, Birinci Dünya Savaşı başladığında, büyük bir harp olarak düşünülmediğini ifade ederek, “Büyük harbin bir cihan harbine dönüşmesi Çanakkale Zaferi sonucunda olmuştur” dedi.

Çanakkale savaşlarının büyük bir zaferle neticelenmesinin, milli mücadelenin ve İstiklal harbinin daha sonra kazanılmasının temel şartlarından bazılarını hazırladığını kaydeden Feyzioğlu, bu zaferden büyük bir komutanın, milletin lideri olarak çıkmasının, Gazi Mustafa Kemal’in adeta yeniden doğuşunun ayrıca büyük bir kazanç olduğunu vurguladı.

Çanakkale şehidi 217 kahraman askerin Gazimağusa’daki şehitlikte yattığını belirten Feyzioğlu, bu kişilerin, İngiliz’in insanlık dışı muamelesi sonucu esir kampında veya kaçarken infaz edilerek, şehit olduğunu ifade etti.

İngiliz işgali altındaki Kıbrıs’ta, esir kampındaki Türk askerlerine yardım etmenin, kaçanları saklamanın idamla cezalandırılan bir suç olduğuna dikkat çeken Feyzioğlu, Kıbrıs Türklerinin eziyeti, işkenceyi, idamı göze alarak, esir askerlere yardım ettiğini, büyük kahramanlık öyküleri yazıldığını dile getirdi. Feyzioğlu, her türlü tehlikeyi göze alan Kıbrıs Türklerine şükranlarını sunarak, rahmet diledi.

Metin Feyzioğlu, belgeselde emeği geçenlere teşekkür ederek, “Aziz şehitlerimiz vatan size minnettardır. Türkiye ve KKTC emin ellerde sonsuza kadar birlikte, omuz omuza yürüyecektir” dedi.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdullah Eren de, “Kıbrıs’ın bizim için ayrı bir önemi var. Kıbrıs’ı yurt dışı Türk olarak görmüyoruz. Kıbrıslılar, 'Kıbrıs Türkleri' bizim için…” diyerek, Kıbrıs Türkü’nün, büyük bir bağımsızlık mücadelesi verdiğini söyledi.

Çanakkale Zaferinin, Türk-İslam tarihi içerisinde müstesna bir yere sahip bir destan olduğunu vurgulayan Eren, Çanakkale gibi muazzam bir zaferin, acı bir esir kampı üzerinden olsa da Kıbrıs’la ilişkilendirilmesinin önemli olduğunu kaydetti. Eren, Kıbrıs’ta da, Çanakkale’den 60 sene sonra büyük bir bağımsızlık mücadelesi verildiğini belirtti.

Belgeselde, Türkün bir ve beraberliğini bir kez daha gösterdiklerini ifade eden Eren, “Umarım gelecek nesillere aktarılan güzel bir çalışma olur” dedi.

Belgeselin Yönetmeni Ünal Üstündağ da, belgesel yapmanın kolay bir şey olmadığını belirterek, emeği geçen, kendisine, inanıp, güvenen Yurtdışı Türkler Topluluğu ile TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğüne teşekkür etti.

60 yıl önce açılan bir sandıkla hikâyeye başladıklarını dile getiren Üstündağ, “Bu belgesel benim değil, 6 bin 732 Osmanlı esirinin hikayesidir” dedi.

Üstündağ, esirlere yardım eden Kıbrıslı Türklerin ailelerini saygıyla selamladı.

Belgesele danışmanlık yapan Prof. Dr. Ulvi Keser ise, Çanakkale’nin, bugün hala pek çok yanlış, bilgi kirliliği ve aleyhte kullanılabilecek dezenformasyonla dolu bir alan olduğunu söyledi.

30 yıldır esirlerle ilgili çalıştığını dile getiren Keser, 90’lardan bugüne kadar yazdığı beş kitabın her birinin, bir öncekini tamamlayan ve düzelten cinsten olduğunu kaydetti. Keser, iğneyle kuyu kazar gibi araştırma yaptıklarını belirtti.

Çanakkale’de 1915’in sonunda savaşın bittiğini, İngilizlerin 1916 yılında adada asker alımına başladığını ifade eden Keser, o dönemde Kıbrıslı Türklerin İngiliz ordusunda savaşmasının söz konusu olmadığını söyledi. Keser, buna karşın onlarca Kıbrıslı Türkün tamamen gönüllük esasına dayanarak, Osmanlı ordusunda işgalci güçlere karşı savaştığını vurguladı.

Keser, belgeselde, esirlerin hangi şartlarda, neler yaşadıklarını ortaya koymak, Kıbrıslı Türklerin bu mücadelede kendilerini nasıl cansiperane ortaya attıklarını kamuoyu ile paylaşmak ve Çanakkale cephesinde işgalcilere karşı nasıl savaştıklarını göstermek hedefini ortaya koyduklarını kaydetti.