Bazı şeylerin değerini ve önemini maalesef başımıza geldiği zaman idrak ederiz.

Özellikle Allah esirgesin ölümlerde ve hastalıklarda sağlığın ve yaşamın hiçbir şekilde alternatifi ve başka bir değerle ikame edilemeyeceğini hatırlar ve birbirimize itiraf ederiz.

Yine karşımıza çıkan acı ve telafisi mümkün olmayan hadiseler/olgular ideal dünyanın insanlık, gerçek dünyanın ise zalimler tarafından yönetildiğini tüm gerçekliğiyle yüzümüze tokat gibi vurur.

Gerçek dünya bazı kesimlerin idealize ettiği gibi; halkların kardeşliği, insani değerler, hak hukuk adalet ve ahlaki değerlere göre maalesef yönetilmemekte ve şekillenmemektedir.

Gerçek dünya maalesef hegemon güçlerin güdümünde reel politikaya göre yönetilmektedir.

Hatırlanacağı gibi; reel politikaya kabaca siyasal bir öznenin kendi nihai hedefini, temel ilkelerini fazla kafaya takmadan mevcut durumdan ve güç dengelerinden hareketle kendine bir yol açmaya çalışması denebilir (https://www.ilerihaber.org/yazar/baslik-30696.html). Dolayısıyla, bu yaklaşım bir ülkenin dış politika kararlarını, ideolojik ya da ahlaki kaygılardan ziyade somut çıkarlar ve güç dengeleri doğrultusunda belirlenmesine dayanır.

Halen Filistin’de yaşanan İNSANLIK DRAMI ideal bir barış ve insanlık dünyası kurma adına hayal dünyasında yaşayanlara ve emniyet siboblarını önemsizleştirenlere uyanmaları için şok etkisi yapmalıdır.

Bilindiği gibi; terör örgütü Hamas’ın İsrail’e saldırması üzerine İsrail karşılık vermiş ve her iki ülkede de masum siviller bir nevi katledilmiştir.

Hamas-İsrail savaşı devam ederken batılı ülkeler ve BM’de veto hakkı olan ülkeler ya hemen İsrail’in yanında durmuş ya da Türkiye gibi kısmen tarafsız bir pozisyon almıştır.

Sözde medeniyet ve insanlık projesi olarak kurulan AB’de yazıklar olsun dedirtecek şekilde İsrail’de ölen masumlar için tören düzenlenmiş, Filistin’deki masumlardan bahsedilmemiş ve hatta Filistin’deki masumların ölümünü proteste etmeye yönelik eylemler bile engellenmiştir.

Sonuçta Filistin’de başta çocuklar olmak üzere masum insanlar ölmeye devam ederken sözde hakka hukuka ve insanlığa sahip çıkması beklenen ülkeler samimiyetsizce ‘endişeliyiz’, “kaygılıyız’ gibi açıklamalar yapmakta ve reel politikaya göre pozisyon almaktadırlar.

Her zaman olduğu gibi himayecilik ve hısımlık güdüsüyle ABD sorgusuz sualsiz topu ve tüfeğiyle İsrail’in yanında yer alırken, bazı İslam ülkeleri Filistin’in yanında, ilk bakışta garipsenecek şekilde Azerbaycan ise İsrail’in yanında yer almıştır.

Dünyanın gözü önünde Filistin’de (Gazze’de) masum insanlar katledilirken Kıbrıs Türkü olarak bizler mucize niteliğindeki bir gerçek için tekrar ve tekrar Allaha şükretmeye devam ediyoruz.

Bizlere Allaha şükrettiren gerçeğe en önemli vurgu, halen hayatta olmayan iki tarihi kişiliğin aralarında geçen diyalogdur. Bu diyalog bazı gerçeklerin dün olduğu gibi bugün de devam ettiğini göstermektedir.

Kurucu Cumhurbaşkanımız merhum Rauf Denktaş, BM Genel Kurul toplantılarının birinde yine rahmetli olan Yaser Arafat’la karşılaşmıştır. Kısa sohbetten sonra, Arafat Denktaş’a şu itirafta bulunmuştur.

“Sn. Denktaş, sana kıskanıyorum”

Niçin der, Denktaş.

“ Senin, bir Anavatanın var.”

Denktaş Bey:

“ Sn. Arafat, senin de, onlarca Arap ülken var.” şeklinde teselli edici yanıt vermesi üzerine

Arafat, güler ve

“ Sn. Denktaş, keşke bu kadarı olmasa da, seninki gibi, arkamda dik duran, tek bir Anavatanım olsa idi.” diyerek yakınmada bulunur.

Sonuç olarak; bizler de din, dil ırk ve çıkarların dikkate alınmadığı barışın ve halkların kardeşliğinin hâkim olduğu bir adada elbette yaşamak isteriz, ancak bu hayalin peşinde koşarken gerçekleri de göz ardı etme gafleti içerisine asla düşmemeliyiz.