Bugünlerde bilindiği gibi; en popüler konu Din İşleri Başkanının sözlerine gösterilen tepkilerdir. Tepkilerin dozajı ve kapsamı o kadar arttı ki; hükümet mensupları yatıştırıcı bir yaklaşım sergilemek...

Bugünlerde bilindiği gibi; en popüler konu Din İşleri Başkanının sözlerine gösterilen tepkilerdir. Tepkilerin dozajı ve kapsamı o kadar arttı ki; hükümet mensupları yatıştırıcı bir yaklaşım sergilemek durumunda kaldılar. Tepkileri yatıştırmaya yönelik en önemli adım Din İşleri Başkanına Hükümet tarafından soruşturma başlatıldığı açıklamasıdır. Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, Ünsal’a katılmadığını ifade ederken,  konuyu ifade özgürlüğüne çekerek Ünsal’ı bir nevi korumaya almıştır. Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, ülkenin her zaman laik kalacağına vurgu yaparak Ünsal’a sahip çıkmadığının yanıtını dolaylı vermiştir. Konuya yönelik en net açıklamayı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hasan Taçoy yapmıştır. Taçoy, Din İşleri Başkanı Ahmet Ünsal’ın dediklerini tasvip etmediğini ve Ünsal ile ilgili soruşturma açıldığını kaydetti. Soruşturma açıldığına ilişkin yapılan açıklamanın ise gerçek olmadığını Tarım Bakanı Oğuz Dursun maalesef itiraf etti.  Şöyle ki, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dursun Oğuz katıldığı bir programda, Ahmet Ünsal'ın hakkında soruşturma başlatılacağına yönelik herhangi bir karar alınmadığını açıkladı. Açıkça belirtmek gerekir ki; Din İşleri Başkanı atanmak için kısa sürede vatandaş yapıldığı iddia edilen ve bazı kesimlerin gözdesi durumundaki bir kişiyi değil görevden almak, soruşturma başlatmak dahi mevcut hükümetin dirayeti, basireti ve taşıdığı omurga ile hiç de mümkün değildir. Keşke olsa idi!!!!! Sayın Ünsal’ın açıklamalarının vahametini değerlendirmek için hiç kuşkusuz yapmamız gereken en önemli şey, mevzuat ile belirlenen Din İşleri Dairesinin varlık nedenini sorgulamaktır. 29/1993 Sayılı Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev Ve Çalışma Esasları) Yasasının Din İşleri Dairesinin Kuruluş ve Görevleri başlığı altındaki aşağıdaki 6(2) (B) ve (C) maddeleri Dairenin ve Başkanının varlık nedenini anlamaya yeterli olacaktır: (B)    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü çerçevede din konusunda halkı bilgilendirmek; (C) Atatürk devrimi ve ilkelerinin  laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak, toplumun dayanışmasını ve bütünleşmesini amaç edinen faaliyetler yapmak. Devletin şekli ve niteliklerine ilişkin KKTC Anayasasının birinci maddesi  “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir” şeklinde ifade edilmektir. Yukarından da anlaşılacağı gibi; Sayın Ünsal her ne gerekçe ile olursa osun yaptığı açıklama mevzuata aykırı ve Dairenin varlık nedeni ile örtüşmemektedir.  Kendisini Atatürkçü ve laik olarak tanıtanların bu durumda üç maymunu oynaması ise tam bir riyakârlık örneğidir. Gördüğü tepkiler karşısından Sayın Ünsal’ın yaptığı açıklamalar için “kişilerin şahsî görüşü değil Müslümanların Kutsal Kitabı Kur’ân-ı Kerîm ve yine Müslümanların Peygamberi olan Hz. Muhammed’in sünneti olduğu bilinmelidir.” şeklindeki ifadesi de affedilmeyecek bir gaftır. Şöyle ki, bu konuda bilgi sahibi olan özellikle eski diyanet başkanlarının iddiasına göre Ünsal’ın açıklamaları Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamberimizin hadislerinde yer almamaktadır. Son olarak ifade etmek gerekir ki; Müslümanların Kutsal Kitabı Kur’ân-ı Kerîmin tüm zamanlara uyarlanması ve toplumsal ihtiyaçlara cevap verebilmesi yönündeki algı ve olguya da Sayın Ünsal tarafından bir nevi tecavüz edilmiştir.